7 kız kardeşin eğitim öyküsü

7 kız kardeşin eğitim öyküsü
Karapınar’da kız çocuklarını okutup güçlü, ayakları üzerinde durabilen bireyler olabilmeleri için uğraşan bir baba.

Çiğdem Kurut'un Röportajı

Karapınar’da kız çocuklarını okutup güçlü, ayakları üzerinde durabilen bireyler olabilmeleri için uğraşan bir baba. Bir kamu bankasından emekli olup emekli parasıyla aldığı ticari taksiyle hız kesmeden çalışmaya devam etmiş. Dar çevrede karşı çıkmalara rağmen 7 kızını da il dışında üniversite eğitimine göndermiş. İlçede pek çok ailenin kız çocuklarını okutmasına öncülük etmiş.  Tahsin Yazgan, adeta eğitimin savunucularından olmuş. Eğitimin bu umut dolu hikayesini Ayla Yazgan anlattı…

Üniversite eğitimi gören 7 kız kardeşten birisiniz. Bu süreç zor mu oldu?

Karapınarlıyız. 7 kız kardeş olarak hepimiz lise eğitimimizi Karapınar’da tamamladık. Ablam mezun olur olmaz babam ona üniversite yolunu açtı. “Hepiniz üniversite okumalısınız. Meslek sahibi olmalısınız.  Kimseye bağımlı olarak yaşamanızı istemem. Kendine güvenli, ayakları üstünde duran kişiler olun” dedi. Ablam da üniversite’de Adana Çukurova Üniversitesi’ni kazandı. Başlangıcı o yaptı.

Buna yakın çevrenizden karşı çıkan oldu mu?

Babam ilk böyle bir kararı verdiği zaman Rahmetli dedem (annemin babası) bizim eve geldi.  “Tahsin bu çocuğu Adana’ya falan göndermeyeceksin değil mi? Ne işi var kız çocuğunun Adana’da” dedi.  Babam da “Ben gönderip göndermemeyi düşünmüyorum. Orada yurtta mı kalacak, evde mi kalacak? Onların plan, programlarını yapıyorum” diye yanıt verdi.  Dar bir çevrede aydın görüşlü, güzel bir insandı.  Çevremizin tavrı olumsuz tepki de değil aslında. Onların görüşü öyleydi. Onları da yargılayamayız. Bilselerdi eminim ki onlar da en iyisini yaparlardı. Dedem de iyi bir insandı. Ata erkil bir aileyiz. Biz dedemle, babaannemle beraber büyüdük. Onlarla aynı evde yaşadık. Babam istediği gibi yaşadı ve çocuklarını da istediği gibi yetiştirdi. Çevreyi aile hayatına karıştırmazdı. Huzurlu, sakin bir yuvamız vardı.

Bu kadar çocuğu üniversitede okutmak, hem de il dışında okutmak ciddi masraf gerektiriyor. Zorlandığınız zamanlar oldu mu?

Babam Karapınar’da bir kamu bankasında şofördü.  1998 yılında emekli oldu. Emekli parasıyla ticari taksi aldı. Bu taksiyle 7 kızının da eğitimi için gerekli kazancı sağladı. Liseyi bitiren üniversite okumak için başka illere gitti. Bazımız üniversitede okuyor, bazımız üniversiteye hazırlanıyordu. Farklı okullarda, farklı sınıflarda.  O da çalışıp emekli olduğu bankanın hemen önünde bulunan taksi durağında çalışıyordu.

Üniversite eğitimi almak için uğraş vermeniz Karapınar’da da örnek olmuştur

Elbette örnek oldu.  O zaman ablam sülalenin ilk üniversitede okuyan kızıydı. Tepki gösterenler şimdi kendi çocuklarını, torunlarını okutuyorlar. Bir de kalabalığız. Her şey bir memur maaşıyla zor görülüyor. Başaramazlar diye düşünülüyor.  Fakat babamın inancı, desteği,  güveni, sevgisiyle bizim aklımıza zaten başarısızlık, olmaz diye bir şey hiç gelmemişti.

Destek, güven, sevgi… Siz de başarının böyle geldiğine mi inanıyorsunuz?

Annem babam hep Karapınar’da yaşadılar. Orada bahçeli, kerpiçten bir evimiz var. Yazları serin, kışları sıcacık bir yuva.  Hafta sonları toplanıyoruz. Geçen yıl bu zamanlar babamı kaybettik. Sapasağlam Konya’ya geldi. Stent takıldı. Taburcu olacağı gün bilinci kapandı, yaşamını yitirdi.  Sevgiyle saygıyla anıyorum babamı. Karapınar’da çok mutlu bir hayatları vardı. Annemle beraber. Sevgi dolu insanlardı. Tüm hayatlarını çocuklarına adamışlardı. Okulları, eğitimleri hayat mücadelesi içinde olan İnsanlardı. Ben annemin, babamın depresyona girdiğini, kavga ettiğini görmedim. Öğlen okuldan gelirdik; yemeğimiz hazır, akşam gelirdik; yemeğimiz hazır. Sıcacık soba yanıyor, Annem kuzine fırınında ekmek ısıtırdı. Böyle kaygıları olan bir evdi. Yemek hazırlanacak, yenecek, ders çalışılacak. Okula hiç devamsızlık yaptığımı hatırlamıyorum. Hasta olsak bile okula gidilecek. Okula yürüyerek gidilip  gelinen, bakkala gittiğiniz zaman “Sen Tahsin Ağa’nın kızısın değil mi?” denilen bir yer Karapınar. Öyle bir yerde öyle bir ailem olduğu için çok şanslı hissediyorum kendimi. Sevgiyle yeşeren her tohum nereye giderse gitsin bir şekilde dallanıp budaklanıyor. Ayakta duruyor. Yeter ki o sevgiyi dokunsun, hissetsin. Mesela memur maaşıyla okuduk. Ama okula harçlık götürmek diye bir alışkanlığımız yoktu. Böyle bir isteğimiz de olmazdı. Yemek için eve gelirdik. Evde 3 öğün yemek. Hala da öyle.

Tüm bu çabaların karşılıksız kalmaması da önemli

Bunlar babam için imkansız değil, yapılması gereken şeylerdi. Babam bizim için elinden geleni yaptı. Sevgi doluydu. Daha iyisini bilse daha iyisini de yapardı.  Sevgiyle, aşkla. İnsanlara güvenmeyi, sevmeyi onla öğrendim. Hepimiz okuduk, meslek sahibi olduk. Kız kardeşler olarak bir aradayız. Annem yanımızda. Yazları Karapınar’a gider, bahçeyle ilgilenir. Biz sürekli gider geliriz. Hepimiz kendi ayaklarımızın üzerinde duruyoruz. Ben Biyoloji okudum. Diğer kız kardeşim Mahire Dericilik okudu ve bitirdi. İşe başladık. Bir çatı katı tuttuk. Sonrasında birlikte MAYA MED’i açtık. Çalışmak, üretmek güzel bir şey. İnsanlara hizmet vermek de güzel.

Hepinizin meslek sahibi olmasında o sarı taksinin de emeği büyük olmalı

Babamın çalışıp bizi okuttuğu sarı araba duruyor.  Babam en son geçtiğimiz yıl 20 Nisan’da yakıt almış. Ondan birkaç gün sonra da zaten yaşamını yitirdi. Araba babamın bıraktığı haliyde duruyor. Vites kolunda asılı duran tesbihiyle, yakıt fişiyle, not tuttuğu kalemiyle. Sadece artık ticari değil. Ben o arabayı kullanıyorum. Rengi sarı olduğu için beni taksici sanıyorlar. Babaların yaşı olmuyor. Yaşla yaşayan bir insan değildi. Biz onda yaş görmüyorduk. Eminim o da bizde görmüyordu. Biz her yaşımızda onun küçük kızı gibiydik. 

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum