Ahşap ateşle buluşuyor

Ahşap ateşle buluşuyor
1939 yılında Taşkent’te dünyaya gelen Oğuz Demir, yanan ahşabı sanata dönüştürüyor. 1958 yılından bu yana ahşapla uğraşan Oğuz Demir, şeker ölçeğini seri olarak üreten ilk kişi olarak bilinmesinin yanı sıra kendisini yenileyerek ahşabı sanata çevirdi

Oğuz Demir kimdir?

1939 yılında Taşkent’te doğdum. Okulumdan sonra şiirler ve makaleler yazarak gazeteler de yayımlattım. Bir süre milli eğitimde memur olarak hizmet verdim. Memurken ek gelir elde etmek amacıyla hediyelik eşya sektöründe de birçok işe imza attım. Daha sonra memuriyet hayatımı sonlandırarak, tamamen hediyelik eşya sektörüne atıldım. Bu sektörde birçok ilki de ben gerçekleştirdim. 1963 yılında başladığım bu sektörü, 1967 yılında açtığım atölye ile devam ettirdim.

Nasıl bir ailenin çocuğuydunuz?

Çok fakir bir ailenin çocuğuydum. Sabah kahvaltılarında zeytinin üçte birini yemek bizim için lükstü. Böyle bir ailenin çocuğuydum.  Okulumu, ders çıkışlarında boynuma taktığım tabla ile çakmak taşı satarak bitirdim. Daha sonra askere gittim. Askerden geldiğimde ailemi ahırda otururken buldum. Ahırı boyayıp sıvamışlar, bir de el kadar bir cam takmışlar güneşi görmek için. Ailemi o halde görünce kaşık boyamaya başladım. Günde üç kaşık boyayarak, kirası 85 lira olan bir eve çıktık.

Bu işe nasıl başladınız?

Bu işe ailemi bulundukları maddi imkansızlıktan kurtarmak için başladım. Memurluğun yanında bir de para kazanmak için boş zamanlarımda kaşık boyardım. Akabinde daha iyisini daha yenisini yapmak için farklı işlere yöneldim. Gece lambaları boyardım, tahta tabakların içerisine motifler çizerdim. Yani ihtiyaçtan başladığım bu işe bağlandım ve devam ettirdim. Deneme yanılma yönetimiyle birçok iş yaptım ve bu işi devam ettirdim. Şimdiler de ise ahşap yakma sanatı ile uğraşıyorum. Yakılabilen her şeyin üzerinde çizim yapabiliyorum.

Birçok ilki gerçekleştirdiğinizi söylemiştiniz. Nedir bu ilkler?

Mesela Konya’da ilk vazoyu çıkaran kişi benim. İlk şeker ölçeğini yapan kişi de benim. Günün birinde bir kız dükkanıma geldi ve benden küçük bir kaşık istedi. Tornacı olmama rağmen 10-12 cm ebadında, yanımda çalışan 30 kişiyle (hiçbiri tornadan anlamıyor) ufak kaşığı yaptık. İlk gün 100, ikinci gün 200 en son gün ise 5500 tane kaşık ürettim. Bu safhalarda kaşıklar değişikliğe uğradı ve Türkiye’nin birçok yerine de satış yaptım. 1960’lı yıllarda çavdar sapından, milli kıyafetlerimizi giyinmiş bayanların resimlerini yaptım bu eserimde dünyanın birçok yerine gitti.

Yaptığınız işin zorlukları var mı?

Her işin bir zorluğu vardır. Ancak bu işin bir de riskli tarafı var. Bir şeyi yanlış yaptığınızda geri dönüşü yoktur.  Ben burada herkesin yaptığı gibi bir yakma yapmıyorum. Kara kalem tekniğinde çalışıyorum. Ama ben işimi çok severek yaptığım için bana zor gelmiyor. Benim sanatla ilgili bir sözüm var, Bana göre sanat duygusal insanların cemiyete topluma sunduğu bir demet çiçektir. Bende tüm duygumu katarak bu işi yapıyorum. Hiçbir zaman yaptığım işten gocunmadım, her zaman gurur duydum.

KOMEK’te usta öğreticilik yapıyorsunuz, neler kattı size?

78 yaşındayım ve bu sayede enerjimden hiçbir şey kaybetmedim. KOMEK bana burada stant açma imkanı bulduğu için çok mutluyum. Ben eserlerimi öldükten sonra mezara götürmek istemiyorum. Bu nedenle burada eserlerimi öğrencilerime aktarıyorum. Bu da bana hayat enerjisi veriyor, özgüvenimi arttırıyor. Öğrencilerim içerisinde avukat da var, öğretmen de. Hepsine bir şeyler katmaya çalıştım. Benim atölyelerim hayat okulu oldu. İnsanı insan olarak yetiştirmek ve topluma kazandırmak için yapıyorum bu işi. Sanat insana sabrı, el emeğinin kıymetini öğretiyor. Birçok dersi bir arada veriyor aslında bu sanat. (Derya Demir)

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.