Analiz - İngiltere'nin Daeş'i Suriye'de Vurma Planı

Analiz - İngiltere'nin Daeş'i Suriye'de Vurma Planı
RUSI Ortadoğu Uzmanı Stephens:

LONDRA (AA) -  TAYFUN SALCI - MEHMET TOROĞLU - İngiltere Başbakanı David Cameron’ın, ülkesinin Irak’ta yürüttüğü hava operasyonlarını Suriye’yi de içine alacak şekilde genişletme teklifini gelecek hafta parlamentoya sunacağı tahmin ediliyor ancak İngiltere'nin oyuna katılmasının dengeleri ne kadar değiştireceği tartışma konusu.

Cameron, İngiltere’nin Irak’ta yürüttüğü hava operasyonlarını Suriye’yi de içine alacak şekilde genişletme planına, “tutarlı bir strateji” bulunmadığı gerekçesiyle karşı çıkan Dış İlişkiler Komisyonu’nun raporuna perşembe günü parlamentoda "kapsamlı yanıtını" verdi.

Buna göre, 2013'te İngiliz Parlamentosu'nun alt kanadı Avam Kamarası'na sunulan tasarıdaki gibi Esed rejimi değil, DAEŞ öncelikli hedef olacak. Cameron'un ifadesi ile bu kez, "DAEŞ'le mücadele öne çıkacak."

Cameron, rapora yanıtında “Görevin karmaşıklığının farkında olmayacak kadar saf değiliz. Her hareket tercihinin, kendi risklerini de beraberinde getirdiğini kabul etmek gerekir" diyecek kadar temkinli davranmayı seçti.

İngiltere Başbakanı, Suriye’de yürütülecek askeri operasyonun hukuki zeminini ise Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda yer alan “öz savunma” kavramına dayandırarak, Suriye’de DAEŞ’le mücadele etmenin hem İngiltere’nin kendini savunması, hem de müttefiklerin Irak’ın öz savunmasına yardımı anlamında geçerli olduğunu dile getirdi.

Kamuoyundaki en önemli kaygıyı gidermeye yönelik olarak Suriye’de İngiliz kara birliklerinin kullanılmayacağı güvencesini veren Cameron, koalisyon güçlerinin hava saldırılarıyla DAEŞ’in boşaltacağı toprakların, Özgür Suriye Ordusu ve Kürt güçlerinin de aralarında yer aldığı rejim muhaliflerinden oluşturulacak kara gücüyle kontrol altına alınabileceğini savundu.

- "Sihirli rakam"

Ancak Cameron’ın sayılarının 70 bini bulduğunu dile getirdiği bu kara gücü planını kendi partisi içinde bile gerçekçi bulmayanlar var.

Savunma Komisyonu’nun Muhafazakar Partili başkanı Julian Lewis, Cameron’ın  “bu sihirli 70 bin rakamını nereden çıkardığını” kimsenin bilmediğini söyledi.

Lewis, bölge uzmanlarının muhaliflerin sayısının Cameron’ın iddia ettiğinin yarısına bile ulaşmadığını bildirdiğini vurguluyor.

Cameron, kendi partisi içinde herkesi ikna edememiş olsa da muhalefetteki İşçi Partisi'ni bölmeyi başarmış görünüyor.

İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn “Başbakan'ın Suriye’de hava saldırılarının güvenliğimize hizmet edeceği şeklindeki yargısına inanmıyorum ve dolayısıyla bunu destekleyemem” açıklamasını yaparken, milletvekillerinin bazılarının muhtemel bir Suriye tasarısına “evet” oyu vereceği görülüyor.

Corbyn ile gölge kabine üyeleri arasındaki görüş ayrılığının bazı istifaları beraberinde getireceği tahmin ediliyor.

Cameron’ın tezlerine sivil toplum kuruluşlarından da itirazlar geldi.

Savaşı Durdur Koalisyonu yaptığı yazılı açıklamayla, İngiltere’nin Suriye’de düzenleyeceği hava saldırılarının hukuki temelinin olmayacağı uyarısını yaptı.

Kuruluş, geçen hafta alınan BM Güvenlik Konseyi kararının  “barış ve güvenliği yeniden tesis etme”yi öngören 7. madde kapsamına girmediği için Suriye’deki hava operasyonlarına yeterli hukuki temeli sağlayamayacağı görüşünde.

Ülkede yapılan son ankete göre Cameron'ın Suriye'de hava saldırılarına katılma planına halkın sadece yüzde 48'i destek veriyor. Suriye'de İngiliz birliklerinin kara gücü olarak kullanılmasına destek verenlerin oranı ise yüzde 25'te kalıyor.

-"Oylama gün meselesi"

Londra merkezli Kraliyet Silahlı Kuvvetler Enstitüsü’nün (RUSI) Ortadoğu uzmanlarından Micheal Stephens ise Cameron’ın parlamento performansını “iyi” olarak değerlendiriyor.

Stephens, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede Cameron’ın “iyi düşünülmüş bir mesaj” verdiğini söyledi.

“Kara gücü için 70 bin sayısını nereden çıkardı bilemiyorum ama bunu bir yana bırakırsak stratejisi, DAEŞ’in Suriye'de niçin hedef alınması gerektiğini ortaya koydu” diyen Stephens, planın muhalif güçler üzerindeki baskıyı azaltmayı ve Esed’le oturulacak müzakere masasında muhalif güçlere daha iyi bir pozisyon sağlamayı hedeflediğini ifade etti.

Stephens, Cameron’ın planında ılımlı muhalefetin önemine vurgu yapmasının Rusya’ya karşı bir pozisyonu ifade ettiğini belirterek, “İngiltere Rusya’ya ılımlı muhalif grupları vurmasının kabul edilemez olduğunu ve bunu durdurması gerektiği mesajını verdi. Bu gerçekleşebilir mi? Ancak yoğun bir müzakereyle” görüşünü dile getirdi.

Stephens, “Cameron, hukuki açıdan da çürütülmesi zor bir akıl yürütme sundu. Bence, Suriye tasarısının parlamentoda oya sunulması gün meselesi” diye konuştu.

Ancak Stephens, "İngiltere'nin Suriye'de alacağı rolün oyunun dengelerini değiştireceğiyle ilgili şu an için kuşkularım var" dedi.

- İngiltere merkezi aktör değil

RUSI Savunma Politikası Direktörü Prof. Malcolm Chalmers da Irak ve Suriye'nin kaderinin bu ülkelerin içindeki siyasi dinamiklerle ve güçlü komşu ülkelerin benimsedikleri politikalarla belirleneceği görüşünde.

Chalmers, RUSI için kaleme aldığı analizde, "İngiltere, Suriye’nin geleceği konusundaki diplomatik çabalarda merkezi aktör olabileceği yanılgısına düşmemelidir. Bu süreçte kilit dış güçler İran, Türkiye, Suudi Arabistan, ABD ve Rusya olmaya devam edecek” görüşünü dile getiriyor.

Chalmers, "Hükümet Irak ve Suriye’deki operasyonlarını, bunların birkaç yıl sürebileceğini ve nihai bir stratejik sonuca ulaşmamasının mümkün, hatta kuvvetle muhtemel olduğunu varsayarak ayarlamalı” uyarısını yapıyor.

İngiltere'nin Küresel Koalisyon bünyesindeki operasyonlarını Suriye'ye genişletmesiyle ilgili asıl baskı ABD'den ve ABD'nin çağrılarına daha duyarlı olan askeri çevrelerden geliyor.

- Rakibin sahasına girmeden maçı kazanmak

İngiliz Genelkurmay Başkanı Nicholas Houghton, verdiği bir röportajda, “Oyuna tam girmeyerek müttefiklerimizi yalnız bıraktık” dedi.

Houghton aynı röportajda, DAEŞ'in bütün operasyonlara karşın varlığını sürdürmesiyle ve terör eylemlerinde bulunabilmesiyle ilgili eleştirilere yanıt verircesine, “Rakibin yarı sahasına girmeden maçı kazanmamız bekleniyor” ifadesini de kullandı.

Malcolm Chalmers da Houghton'ın bu ifadelerine göndermede bulunarak, Suriye'ye müdahale planıyla ilgili tartışmaların bir sonuca bağlanmadan sürmesinin "İngiltere’nin güvenilir bir askeri ortak olarak ününe zarar verdiğini" vurguluyor.

Chalmers'a göre İngiltere’nin Suriye’deki operasyonlara katılması, koalisyonun siyasi ve hukuki ağırlığını da artıracak.

- Suriye planı 2013'te reddedildi

İngiltere, 8 Ağustos 2014’ten ayından bu yana ABD öncülüğünde Irak ve Suriye’deki DAEŞ hedeflerine yönelik hava saldırıları düzenleyen “DAEŞ’e Karşı Küresel Koalisyon”un üyesi.  

İngiliz parlamentosu 2013’te hükümetin Esed rejimi güçlerine karşı Suriye’de hava saldırıları düzenleme tasarısını reddetti ancak Irak’ta düzenlenecek hava operasyonları için 2014’te onay verdi.

İngiltere Küresel Koalisyon bünyesinde Irak’ta DAEŞ’e karşı hava saldırılarına katılıyor, Suriye’de ise koalisyon güçlerine istihbarat sağlıyor.

İngiliz hükümetinin Irak’taki hava saldırılarını Suriye’yi içine alacak şekilde genişletme planları, bu ay başında parlamentonun Dışilişkiler Komisyonu’nun yayımladığı raporla zora girdi.

Komisyonun başta Dışişleri Bakanı Philip Hammond olmak üzere yetkililerin ve uzmanların konuyla ilgili rakip görüşlerini dinleyerek hazırladığı raporda, Suriye’de askeri operasyon için hukuki temelin sorunlu olduğuna dikkat çekilmiş, ayrıca hükümetin de müdahalenin hedeflenen sonuçları doğuracak tutarlı bir stratejisi olmadığı vurgulanmıştı.

- DAEŞ'e karşı 63 ülke, 2 uluslararası kuruluş

DAEŞ’e Karşı Küresel Koalisyon, ABD'nin öncülüğündeki 63 ülke, Avrupa Birliği ve Arap Birliği’nden oluşuyor. Küresel Koalisyon, ABD Başkanı Obama tarafından 10 Eylül 2014’te resmen ilan edildi.

Brüksel’de 2014 Aralık ayında bir araya gelen koalisyon üyesi ülkeler, DAEŞ’e karşı mücadelenin icra edileceği beş alan üzerinde anlaştılar. En az iki ülkenin liderliğinde çalışılacak faaliyet alanları şu şekilde belirlendi:

1 - Askeri operasyonlar ve askeri eğitim (ABD ve Irak)

2 - Örgüte yabancı savaşçı akışının önlenmesi (Hollanda ve Türkiye)

3 - Örgütün finans kaynaklarının kesilmesi (İtalya, Suudi Arabistan ve ABD)

4 - İnsani krizlere müdahale ve yardım (Almanya ve Birleşik Arap Emirlikleri)

5 -  Örgütle ideolojik mücadele (Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere ve ABD)

- Koalisyonun hukuki temel

Irak hükümetinin Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi’nden talep ettiği yardım, koalisyonun Irak’taki operasyonlarının hukuki temeli olarak kabul ediliyor. Ancak Suriye’de mevcut rejimin böyle bir talebi olmaması ve koalisyon üyesi bazı ülkelerin Suriye’deki mevcut rejimi meşru muhatap kabul etmemesi nedeniyle hukuki zemin tartışma konusu.

Paris’te 13 Kasım’da gerçekleşen terör saldırılarının ardından BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı DAEŞ’le mücadele kararının, Suriye’deki operasyonlar için bir hukuki temel sağladığı görüşünde olanlar var.

Koalisyon üyesi ülkeler DAEŞ'le mücadeleye çeşitli seviyelerde katkı sağlıyor. En yaygın katkı şekli, Irak güvenlik güçlerine sağlanan eğitim. Bu kapsamda Irak'ta muhtelif noktalarda koalisyon üyesi ülkelerin askeri eğitim personeli konuşlandırılmış durumda.

AA muhabirinin açık kaynaklarda derlediği bilgiye göre, Irak'ta bu kapsamda Avustralya'nın 200, Belçika'nın 35, Kanada'nın 69, Danimarka'nın 12, Fransa'nın 200, Finlandiya'nın 42, İngiltere'nin 275, Almanya'nın 100, İtalya'nın 350, Yeni Zelanda'nın 143, Hollanda'nın 130,  Norveç'in 120, Portekiz'in 30, İspanya'nın 300, İsveç'in 35 personeli bulunuyor. En çok eğitimciyi sağlayan ABD'nin Irak'ta 3 bin 550 personeli var.

Türkiye, Ürdün, Katar ve Suudi Arabistan da ABD'nin Suriyeli muhalif güçlere verdiği askeri eğitime ev sahipliği yapıyor.

- Operasyonların maliyeti 5 milyar dolar

DAEŞ'e karşı operasyonların başladığı 8 Ağustos 2014 tarihinden bu yana, operasyonların toplam maliyeti 31 Ekim 2015 tarihi itibariyle 5 milyar dolar, günlük ortalama bedel ise 450 operasyon günü için 11 milyon dolar düzeyinde oldu.

ABD ve koalisyon güçleri 22 Kasım itibariyle 8 bin 289 hava saldırısı düzenledi. Bunların 5 bin 432'si Irak'ta, 2 bin 857'si Suriye'de icra edildi.

ABD güçleri, Irak ve Suriye'de toplam 6 bin 741 hava saldırısı düzenlerken, bunların 3 bin 768'i Irak'ta, 2 bin 703'ü ise Suriye'de yürütüldü.

Koalisyonun diğer üyeleri ise Irak ve Suriye'de toplam bin 818 hava saldırısı düzenledi. Bunların bin 644'ü Irak'ta, 154'ü Suriye'de oldu.

- İmha edilen DAEŞ hedefleri

22 Kasım itibariyle operasyonlarda imha edilen DAEŞ hedefleri arasında 129 tank, 256 Humvee, 676 toplanma alanı, 4 bin 517 bina, 4 bin 942 muharebe mevzisi, 260 petrol altyapı tesisi yer aldı.

ABD ordusu 15 Kasım'dan itibaren DAEŞ'e ait petrol kamyonlarına karşı başlattığı hava saldırılarında da bugüne kadar en az 400 kamyonu imha etti.

- Kim, nerede, ne yapıyor?

Irak'taki hava saldırılarına katılan ülkeler şöyle sıralanıyor: ABD, Avustralya, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Ürdün, Hollanda ve İngiltere.

Suriye'deki hava saldırılarına katılan ülkeler ise şöyle: ABD, Avustralya, Bahreyn, Kanada, Fransa, Ürdün, Suudi Arabistan, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri.

Avustralya, 6 savaş uçağı, bir tanker uçak ve 1 kontrol uçağıyla operasyonlara Irak'ta katılıyor.

Bahreyn, Suriye’deki operasyonlara sayısı açıklanmayan uçakla destek sağlıyor.

Belçika, Irak’taki hava saldırılarına 6  F-16 ile 9 ay boyunca katıldı ancak operasyonlarına mali gerekçelerle haziran ayında son verdi.

Kanada, Irak'ta ve Suriye'de saldırılara 6 savaş uçağıyla katılıyor. Uçaklarını çekeceğini açıkladı ancak takvim ilan etmedi. Operasyonlarda yer alan Kanada'ya ait 1 nakliye uçağı ile 2 istihbarat uçağının görevlerini sürdürüp sürdürmeyeceğiyle ilgili bilgi de verilmiyor.

Fransa, Irak ve Suriye’de 12 savaş uçağı ile saldırı düzenliyor. Fansa'nın bölgede ayrıca 1 nakliye uçağı ve sayısı açıklanmayan devriye uçakları var. Paris'teki terör saldırılarının ardından Fransa Charles DeGaulle uçak gemisini 26 uçakla bölgeye yolladı.

İngiltere, Irak'taki hava operasyonlarına 630 personel ve sayısı açıklanmayan savaş uçağıyla katılıyor. İngiltere'nin Irak'ta ve Suriye’de istihbarat ve insansız hava araçları da mevcut.

İtalya, Irak’ta 190 personel, 4 istihbarat uçağı, 1 tanker uçak ve 2 insansız hava aracı ile operasyonlara katılıyor.

Ürdün'ün Irak'taki operasyonlara katılan uçaklarının sayısı bilinmiyor, Suriye'de 20 F-16 ile hava saldırıları düzenliyor.

Hollanda, Irak'ta 250 personel ve 6 F-16 ile yer alıyor.

Katar ve Suudi Arabistan, Suriye'deki operasyonlarda sayısı açıklanmayan uçakla rol alıyor.

Türkiye, Suriye'de uzun menzilli toplarla ve çok sayıda uçakla rol alıyor. Ayrıca, İncirlik Hava Üssü'nün operasyonlarda kullanılmasına izin verdi.

Birleşik Arap Emirlikleri Suriye'de 8 F-16 ile operasyonlara katılıyor.

Hem Suriye'de hem de Irak'ta hava operasyonları düzenleyen ABD'nin ise bunlarda kullandığı personel ve uçak sayısı açıklanmış değil.

Koalisyon üyesi olmayan Rusya da 30 Eylül'den itibaren Suriye'de hava saldırıları düzenlemeye başladı. Saldırılarında çoğunlukla Esed rejimine muhalif unsurları hedef alan Rusya'nın bölgede çok sayıda uçağının yanı sıra tankları, topları, zırhlı personel taşıyıcıları, hava trafiği kontrol ekipmanı ve yüzlerce deniz piyadesi bulunduğu tahmin ediliyor.

 

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.