“Anatomi dersinde ağladım”

“Anatomi dersinde ağladım”
Şehnaz Tango’nun Nurşen’i, 80’ler’in Gülden’i. Sinema ve tiyatro oyuncusu: Ayşe Tolga

Çiğdem Kurut'un Röportajı

Şehnaz Tango’nun Nurşen’i,  80’ler’in Gülden’i. Sinema ve tiyatro oyuncusu. Seramik Bölümü mezunu. Reklam danışmanı. Program yapımcısı ve sunucusu. Çocukluk yıllarında teneffüslerde dışarı çıkmayan, ağaçlara sarılan, lavanta kokuları arasında uyumayı seven sıra dışı bir kişilik. Tüm bunlar bir yana Şaman şifacısı,  Aisha’nın yaratıcısı.  Güzel bir röportaj için konuşacak çok konu var. Sorduk ve Ayşe Tolga anlattı…

Sizi sanatçı kimliğinizle tanıdık. Şifacılık da nereden çıktı?

Kişisel bir ihtiyaçtan. 1999 yılından beri bu sektörde kendini yenilemeye çalışırken, bilinçli her insan gibi “ Ben neredeyim, kimin” sorularına yanıt aramamla başladı. Benim hikayemde aslında şifa ve şifacılık terapi eğitimlerini anlattığım bir dönüşüm var. Bazı insanların hayatlarında kendi başlarından geçen ya da çevrelerinde olan şeylerden etkilenmeleri gibi.

Sizin başınızdan geçen bir şey de etkili oldu mu?

25 yaşında babamı kanserden kaybettim. Orada hastalık ve şifa ilişkisini sorguladım. Ve o 25 yaşından sonra Ferrari’sini satan bilge gibi evimi boşalttım, sırt çantasına bir hayatı doldurdum ve 3, 4 sene boyunca farklı farklı eğitimlere gittim. Çünkü o benim için değişik bir süreçti. Babamın hastalığı süresince yakınında gözlemci olmak bana da başka şeyleri gösterdi. Büyük boyuttan bakarsanız, hastalık değil hasta olduğunu fark ettim. Çünkü gerçekten gitmek isteyen gidiyor diye düşünüyorum. Sonra bu işi sevdiğimi anladım. Oyunculuk da aslında insanlara hizmet ve mutluluk vermek. Oyuncu olarak da katars denilen duygu salımı yapıyorsunuz. Yaptığım iş de bundan çok farklı değil. İnsanlara mutluluk vermek, hizmet vermek aslında bir şekilde bir ışık yansıtmak. Onların kendini iyi hissetmesini sağlamak.

Bu alanda nasıl profesyonel oldunuz?

1999 yılından 2002 yılına kadar hizmet alan kısımdayken 2002’den sonra profesyonelliğe geçmeye karar verdim. Eğitimlere başladım. Masaj terapileri başta olmak üzere aklınıza gelebilecek pek çok farklı eğitimlere gittim. Bunun içerisinde zihinsel, bedensel, ruhsal pek çok reçete var.  Tapping dediğimiz duygusal özgürleşme teknikleri  eğitiminden kristal reikiye, yoga ve vejetaryenlik’e kadar giden geniş bir skalada  eğitim aldım.  Sonra yolum aromaterapi ile kesişti. Büyük değişim de o zaman oldu.

Çocukluk yıllarınızda da benzer ilgi alanlarınız var mıydı?

 Kokuları zaten çocukluğumdan beri severim. Baba tarafım İzmirli. Başucunda lavanta yastıklarıyla yatan bir çocuktum. Bazıları balon ister, bebek ister.   Ben annemden çiçek isteyen bir çocukmuşum. Güzel kokular hep hayatımda vardı sanırım.  Aromaterapi eğitimlerine baktım. Hocam Ünsal Demir bana çok yardımcı oldu. Londra’daki okulumu bulmamı sağladı. 2005 senesinde okula başladım. 2007’de mezun oldum. O sırada da Ayşe doğmuştu zaten. Bir fikir doğmuştu “Ben bir ürün yapayım” diye.   

Aisha Markası da o zaman mı filizlendi?

Türkiye’de, yurt dışında pek çok eğitime katıldım.  Bunlar içerisinde Bangkok’da SPA kurulumu ve yöneticiliği üzerine aldığım eğitim çok önemliydi.   2007’de de ülkemizin ilk aromaterapik kozmetikleri Aisha markasını piyasaya sürdük. Hala devam ediyor. Tüm Türkiye genelinde eczanelerde varız. Online satıştayız. Gayet iyi gidiyor.

Oyunculuğu da bir kenarda bırakmadınız  

Hiç boş durmadım. Oyunculuğa da geri döndüm.  7, 8 yıl ara vermiştim. 80’lerle geri dönmüş oldum. O da dördüncü sezonda.  Gayet de başarılı gidiyor. 2 yıldır da sosyal medyada yine insanlara sağlık ve iyi yaşam bilincini aşılayacak günlük tüyolar paylaştığım bir hareketi başlattım.   Bunu da bir marka kurgular gibi yaptım.  İsmine de Ayşe Tolga İyi Yaşam ismini verdim.  Kasım 2014’te sitemiz hayata geçti.  Sağlık, beslenme, spor güzellik, anne ve çocuk ve doğal terapiler kategorileri altında insanlara kendi başlarına uygulayabilecekleri güzellik ve iyi yaşam reçeteleri sunuyor. Haziran başına kadar 12 haftada mükemmel bikini programı başlatıyoruz.

Aromaterapiye neden ayrı bir önem veriyorsunuz?

Aromaterapiyi çok seviyorum. Çok doğru bir şifa metodu olduğunu düşünüyorum. O yüzden de onu tüm Türkiye’de gerek sağlık profesyonelleri, gerekse halkla mümkün olduğunca çok fazla ortamda kaynaştıracağım ve bilgi  paylaşacağım ortamlardayım.  

Tüm bu arayışınız içerisinde sizi en çok etkileyen ne oldu?

Kendimi biraz daha toplumla ayrıksı bir çocuk olarak gördüm.  Hiçbir zaman ilkokulda teneffüse çıkmadım. Hep sırada oturdum.  Arka bahçede kedilerle köpeklerle oturup ağaçlara sarılan bir çocuktum. Ta o zamanlardan bir şaman şifacıyım diye düşünüyorum.  Çocukluğumdan beri böyleydim. Hep olduğum yeri de sorguladım. Şimdi daha rahatım. Çünkü insanlığa hizmet etmek gibi misyonunuz olduğunu bulduğunuzda rahatlıyorsunuz ve inanın kapılar sizin için daha kolay açılıyor. Çünkü hayat amacınıza uygun bir hayat yaşıyorsunuz. Beni en çok neyin etkilediğine gelince; her şeyin bu kadar insanlık tarafından komplike hale getirilmesi. Anatomi, fizyonomi üzerine eğitim aldığımda gözlerim yaşlarla doldu. Medikal tıpla ilgilenen doktorların ya da bu anlamda kişilerin maneviyatının neden bu kadar kuvvetli olduğunu anladım. Çünkü bizim üstümüzde büyük bir yaratıcı gücün olduğunu ve her şeyin mükemmel bir şekilde gittiği beni çok şaşırttı. Makroda ve mikroda her şey birbirinin aynı aslında. Hiçbir şey birbirinden ayrı değil.  Hep onu söylüyoruz. Herkes “Ben, ben, ben” diyor. Biz de artık ne zaman “Biz” dersek hem bireysel hem dünya olarak şifaya kavuşacağız diyorum.

Sırtınıza çantayı alıp çıktığınızda nasıl bir tepki aldınız?

Benim ne yapmaya çalıştığımı çok bilmiyorlardı. Ben de bilmiyordum. Bir arayış içerisindeydim. 1994’ten beri oyunculuk yapıyorum ama bir o kadar zamandır da bu işlerin içindeyim. Ve bu bir dönüşüm.  Devir öyle. Şu anda insanlar toplumsal olarak ailelerinin ve toplumun onlara uygun gördüğü ilk asal işleri bırakıyor.  Kimse üniversiteden mezun olduğu işi yapmıyor. Herkes 2. kariyere geçti. Aslında çoğu insan şifacı. Çok fazla yüksek üst düzey yönetici, cio, reklamcı olup ciddi paralar kazanan ama yaptıkları işi bırakıp terapist olan tanıdıklarım var.  Çünkü fark ettiler ki, sadece materyalist olarak iyi arabalara binmek, rahat yaşamak insanları mutlu etmiyor. Ruhlarını sağlatmaları gerekiyor. Dolayısıyla bu bir akım. Önce kendini,  sonra dünyayı iyileştirmek istemek. Çevremin çok anladığını zannetmiyorum ama çok şanslıyım. Bir yandan da öyle bir çevrem vardı. Benim arkadaşlarım da benim gibi. Çoğu arkadaşım benden daha iyi terapistler. Bu işi profesyonel yapan koçlar var, bütünsel yaşam koçları var. İyi eğitmenler. Kitapları çıkan insanlar. Böyle bir kuşağız biz.

Çevrenizde sağlıksız bulduğunuz şeyler sizi nasıl etkiliyor

Ayşe Tolga İyi Yaşam’da tam da bunu yapıyorum. Fikir lideri gibiyim. Özellikle çocuğum var. Her şeyin en iyisini, en sağlıklısını araştıran,  hayatını öyle yaşayan biriyim. Bu konuda insanları da böyle bilgilendirmeye çalışıyorum.  Genel olarak toplumda da gördüğüm bir şey var. İnsanlar kendi sağlıkları, hayatları dahil her şeyin sorumluluğunu başka birine atıyor. Sağlık bilincini önce kendi sorumluluğumuza  alarak ulaşmamız lazım. Etiketlere bakmamız lazım, Yiyip içtiğimiz şeylerin vücudumuza faydasına, yüzümüze sürdüğümüz şeylerin içinde ne olduğuna bakmamız lazım. Bu eğitimle olacak bir şey. Yeni nesil daha bilinçli.

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.