"Avrupa'nın Referanduma Müdahalesi Güçlü Türkiye Korkusundan"

"Avrupa'nın Referanduma Müdahalesi Güçlü Türkiye Korkusundan"
SETA Stratejik Araştırmalar Direktörü Doç. Dr. Yalçın:- "Avrupa'nın, Türkiye'nin bir iç meselesi olan referanduma müdahale etmesinin, hiçbir rasyonel açıklaması yok"- "Avrupa'da ciddi bir güvensizlik var. Bu nedenle Avrupalıların referanduma doğrudan müda

İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Direktörü Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın, Avrupa'nın, Türkiye'nin bir iç meselesi olan halk oylamasına müdahale etmesinin hiçbir rasyonel açıklaması olmadığını belirterek, "Avrupa'da ciddi bir güvensizlik var. Bu nedenle Avrupalıların referanduma doğrudan müdahil olduklarını ve Türkiye'yi aşağıya çekmek, Türkiye'nin krizlere sürüklenmesini sağlayacak her türlü politikaları destekleyeceklerini düşünüyorum. Bu anlamda, Avrupalıların uzun süredir FETÖ, PKK ve diğer tüm Türkiye’ye karşı hangi terör örgütü olursa olsun, bunlara yönelik tedbir almamasını, aşağı yukarı bu işlerle ilişkilendirebiliriz." dedi.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Uluslararası ilişkiler Bölümü Öğretim Üyesi de olan Doç. Dr. Yalçın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hızla milliyetçi akımların etkisine girerek varlık bulmaya çalışan Avrupa’nın, bu milliyetçi kimliğini, yabancı düşmanlığı üzerine kurmaya çalıştığını söyledi.

Avrupa siyaseti içinde hızla yükselen sağ eğilimlerin, yabancı düşmanlığına dönüştüğünü anlatan Yalçın, "Milliyetçi tutumların yükselmesi, bir 'öteki'ne ihtiyaç hisseder. Avrupalı kimliği ile yapılan bu milliyetçi yükselmeler, ilk bulabildikleri düşman kimse ona odaklanır. İlk bulabildikleri düşman (Cumhurbaşkanı) Erdoğan olduğu için... Erdoğan, Türkiye, Müslüman, yabancı... Bütün bu yabancı düşmanlığını, Erdoğan üzerinden yaftalayarak yürütüyorlar." ifadelerini kullandı.

Yalçın, "Avrupa'nın, Türkiye'nin bir iç meselesi olan referanduma müdahale etmesinin, hiçbir rasyonel açıklaması yok." diyerek, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında başlayan gerilimin, içeride oy toplama kaygısıyla açıklanmayacak kadar ciddi boyutlara ulaştığını, Avrupa'da başlayan "hayır" kampanyalarıyla bunun daha da netleştiğini anlattı.

Doç. Dr. Yalçın, İsviçre'de düzenlenen "hayır" mitinginde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hedef gösterildiği pankarta işaret ederek, şöyle devam etti:

"İsviçre'de yapılan bir yürüyüş. Kafalarına fesler takmış, yani Türk'ü kendilerince olabildiği en karikatürize haliyle temsil eden, Avrupa'da Türk adına üretilmiş çirkin, basma kalıp ne varsa hepsini içerisinde bulunduran, tiyatral tiplemelerle bir yürüyüş gerçekleştirildi. Ayrıca, parlamentonun önünde gerçekleştirilen bir gösteride, Cumhurbaşkanı Erdoğan, şakağına dayanan bir silahla resmedildi.

Bunların birkaç imgesi vardı; yabancı düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, daha da daraltılmış haliyle Türk düşmanlığı ve Erdoğan düşmanlığı. Bu yürüyüşte bir de feslere 'hayır' yazmışlar. Bu benim için rasyonel zeminde artık değerlendirilmeyecek bir durum. Çünkü İsviçre’de yaşayan, hayatında Türkiye’ye hiç gelmemiş, belki de hiç gelmeyecek birisinin, İsviçre sokaklarında yürürken kafasında 'hayır' ve Erdoğan düşmanlığı ile yürüyor oluşunu, ben artık rasyonel zeminde değerlendiremiyorum. Bu, olsa olsa tutkuların, korkuların ve stres hallerinin ürettiği bir ruh halidir. O ruh halinin bir yansımasıdır. Bir hesabın yansıması değildir."

Sadece Hollanda, Almanya veya Fransa'nın değil, tüm Avrupa’nın ciddi anlamda milliyetçilik travmasına yakalandığının altını çizen Yalçın, sorunun nedenini Avrupa'da başlayan siyasi krizlere bağladı.

- "Uluslararası sistemde muazzam bir güç boşluğu oluştu"

Yalçın, uluslararası sistemde muazzam bir güç boşluğunun oluştuğunu, özellikle Avrupa’nın üzerinde var olan ABD menşeli güvenlik sisteminin çekilmiş olmasının büyük korku, endişe ve strese neden olduğunu aktararak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"2008 ekonomik krizinden Avrupa’nın bir türlü kurtulamamış olması, Brexit, anayasa referandumlarının reddedilmesi ve Avrupa Birliği fikrinden gittikçe uzaklaşılması... Avrupa Birliği'nin çözülmesi, çözülme ihtimali bile Avrupa ülkelerini, rahatsız ediyor. Avrupa vatandaşlarını rahatsız ediyor. Her biri endişe içinde ve bu milliyetçi tutumlar, bu nedenle yükseliyor. Bu son derece duygusal bir kopmanın göstergesi. Buna uluslararası ilişkiler literatüründe 'göreli depresyon' hali denir."

- "Avrupa bir zayıflama, kriz sürecine girdi"

Türkiye'nin halk oylaması süreci ile istikrarsızlıkları ortadan kaldırabilme ihtimaline karşı Avrupa'nın tam tersine bir zayıflama, kriz sürecine girdiğine dikkati çeken Yalçın, şunları kaydetti:

"Avrupa'da ciddi bir güvensizlik var. Bu nedenle Avrupalıların referanduma doğrudan müdahil olduklarını ve Türkiye'yi aşağıya çekmek, Türkiye'nin krizlere sürüklenmesi sağlayacak her türlü politikaları destekleyeceklerini düşünüyorum. Bu anlamda, Avrupalıların uzun süredir FETÖ, PKK ve Türkiye’ye karşı hangi terör örgütü olursa olsun, bunlara yönelik tedbir almamasını, aşağı yukarı bu işlerle ilişkilendirebiliriz. Avrupalılar, kendilerini sözüm ona insan hakları, çoğulculuk, azınlık hakları üzerinden dünya kamu diplomasisine satmaya çalıştı. Ama bu Avrupalıların, ahlaki meseleleri ne kadar kolay çiğneyebileceklerini, Hollanda örneğinde gördük.''

Yalçın, başta PKK, FETÖ ve Türkiye’yi yurt dışında sürekli düşman ve öteki olarak gören Avrupalı aktörlerin, "hayır" kampanyasına destek verdiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Kürt halkının sonu kesinlikle olmaz. Ama 'evet' çıkarsa Türkiye siyasetinin baştan aşağı dizayn olacağını da kabul etmek lazım. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, azınlıkları değil, çoğunlukları, marjinalleri değil, ortak aklı iktidara getirme ihtimali çok daha yüksek bir siyasal düzenleme olduğundan, Türkiye siyasetini baştan aşağı sarsacak. Bu sarsma, Kürt halkına zarar vermek değil, aksine Kürt halkını manipüle etmeye çalışan ve çoğu zaman da Kürt halkı üzerinden şiddet siyaseti uygulayan siyasal ve terör aktörlerinin, hakikatte çok zora gireceği bir sistem.

PKK meselesi, sadece bizim bir iç siyaset meselemiz değil. Irak’ta veya Suriye’deki sorunlar tamamen bitmediği müddetçe, PKK hastalığından bizim bütünüyle kurtulmamız, içeride ne tür demokratik çabalar, ne tür çözüm süreçleri yürütürsek yürütelim, maalesef mümkün değil. Silah, para ve coğrafya olduğu sürece ve maalesef anarşi olduğu sürece, kırılgan rejimler olduğu sürece, iç savaşlar olduğu müddetçe, terör örgütleri olur. Ama bunların içteki etkinlikleri ve siyasal alanlarını kapatmak için, Cumhurbaşkanlığı Hhükümet Sistemi, anahtar bir rol oynayacak diyebilirim."

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.