Başbakan Davutoğlu, Şanlıurfa'da (2)

Başbakan Davutoğlu, Şanlıurfa'da (2)
"Bizim Çözüm Süreci'nden anladığımız, tek tarafa dayanan, tek soruna bağlı bir süreç değil, Türkiye'nin bütün toplumsal kesimini kuşatan daha çoğulcu, demokratik bir yapıya geçişin aşaması"

ŞANLIURFA (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çözüm Süreci'nin tek tarafa dayanan, tek soruna bağlı bir süreç değil, toplumun tüm kesimlerini kuşatan demokratik yapıya geçişin bir aşaması olduğunu belirterek, "Hal böyleyken bizim ve sizlerin Çözüm Süreci'ni, bir taraf içindeki bazı negatif unsurların provokatif eylemlerine kurban etmememiz lazım. Bunun yolu sadece siyasi iktidarın yapacağı çalışmalardan geçmez. Toplumun ve sosyal hayatın içindeki bütün aktörlerin, sivil toplum kuruluşlarının, diğer siyasi partilerin herkesin bu süreci benimsemesi ve sahiplenmesi lazım" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Şanlıurfa'da bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Buradaki konuşmasında ne zaman ülkenin şu veya bu şekilde bir yarası sarılmaya başlansa bunun bir şekilde sabote edildiğini ifade eden Davutoğlu, iktidara gelir gelmez eve dönüş yasası, OHAL ve EMASYA'nın (Emniyet Asayiş Yardımlaşma Protokolü) kaldırılması gibi çok geniş alanda reformlar yaptıklarını bildirdi. 

Davutoğlu, partisinin iktidara gelmesinin hemen akabinde OHAL'i kaldırdığını belirterek, "Daha bizim samimiyet testimiz o gün yaşandı ve o gün böyle bir test varsa bundan çoktan geçtik. Olağanüstü halin arkasında güç kullanmaya kalkmadık. Olağanüstü hali kaldırarak biz aslında siyasi anlayışımızın zeminini kurduk" diye konuştu.

2006'da Türkiye'de bir tabunun yıkıldığını ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:

"2006 başında TRT Şeş yayına girdi. Türkiye'de hani 80'li, 90'lı yıllarda Kürtçe bir kaset barındırmanın bile suç gibi görüldüğü bir dönemden, resmi olarak Kürtçeyi yayın hayatına sokma kararı aldık ama aynı yıl içinde biz bu demokratikleşme hamlelerini yaparken adından başka hiçbir şeyi cumhuriyeti temsil etmeyen büyük mitinglerle toplum destabilize edilmeye çalışıldı.

2007 seçimleri... Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin nasıl sancılı olduğunu bilirsiniz, Hemen arkasından anayasa reformuyla demokrasiyi taçlandırmak istedik. Dağlıca baskını ve arkasından gelen süreçle biraz önce telefonda son derece samimi şekilde ve ortak kader bilinciyle konuştuğum Mesut Barzani'nin yönetimindeki Kuzey Irak'a, neredeyse Kuzey Irak ile Türkiye arasında bir savaşın başlaması için çaba gösterildi. Bir Türk-Kürt savaşı başlatılsın istendi ve anayasa çalışmaları akamete uğratıldı.

Daha sonra Oslo süreçleriyle Başbakan Yardımcımız Sayın Beşir Atalay'ın da o zaman takip ettiği geri dönüşler, Türkiye'ye dönüşler, dağdan inmeler başladı, Habur sürecini hatırlayın, ne kadar büyük bir emek vermiştik, ne ümitlerle başlamıştık ama daha ilk dönüşler başladığında ortaya çıkan ve tahrik edilen psikolojik ortam devamının gelmesine izin vermedi."

-"Herkes şahit"

2010 referandumu ve sonraki süreçten itibaren "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" adıyla tekrar büyük hamleler yaptıklarını bildiren Davutoğlu, son olarak 2012 sonunda Nevruz'da karşılıklı mesajlarla zirve dönemine ulaşan Çözüm Süreci'ni devreye soktuklarını ifade etti.

Bu süreci anlatmasının nedenini aktaran Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"12 yıl içinde AK Parti iktidarlarının siyasi iradesinden, iyi niyetinden kimsenin tereddüdü olmamalıdır. İç ve dış birçok provokasyona rağmen Türkiye içinde kalıcı barışı temin etmek için ne yoğun çabalar sarf ettiğimize herkes şahittir. Geçen seneden bu seneye baktığımızda, tabii hep beraber istişare edeceğiz, hükümet olarak bizim yapmamız gereken ne varsa her türlü çaba gösterildi. Kürtçenin siyasi propaganda dili olarak kullanılması izninden, hapishanelerde kullanılmasına, seçmeli ders olarak okutulmasına kadar geniş bir alanda faaliyet gösterdik.

En son ve en önemli adım da haziran ayında yasayla bu teminat altına alındı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, çözüm sürecini teminat altına alan yasa çıkardı. Bizim bütün bu gayretler sonrasında beklediğimiz, arzu ettiğimiz, silah dilinin, nefret dilinin ve şiddet dilinin uygulamadan, ortadan kalkmasıydı. Bu inançla hemen 62. Hükümet kurulur kurulmaz bir çözüm süreci mekanizmasını kurduk, Bakanlar Kurulu kararı çıkardık ve herkesi resmen görevlendirdik ve HDP yetkilileriyle yaptığımız görüşme ve diğer temaslarla da yoğun bir tempoyla bir an önce Irak ve Suriye'de yangın varken Türkiye'ye bu yangının sıçramasına engel olmak için güçlü bir iradeyle yola çıkma kararı verdik. 

Güzel görüşmeler oldu, çok pozitif bir ortam vardı. Ta ki 6-7 Ekim'de Kobani olayları bahane edilerek ülkemizin en güzel şehirlerinin ateş içinde kalması, kamu binalarının, parti binalarının, neredeyse alternatif düşünen herkesin, iş adamlarının tümüyle tehdit altına alınması, baskı altına alınmasına dayalı, açıkçası hepimizi büyük üzüntüye sevk eden ve karabasan gibi ülkenin üzerine çöken bir tecrübe yaşadık."

Görevlerinin, çözüm süreciyle ülke ve gençlerin istikbalini teminat altına almak olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Gençlerimizin bir tanesinin bile o veya bu gerekçeyle kaybolmasını istemiyoruz, kaybetmek istemiyoruz ama aynı zamanda çözüm süreciyle birlikte halkımızın kamu düzeni içinde huzurunu teminat altına almak" dedi.

-"Niyet defakto bir durum yaratmak mı?"

Başbakan Davutoğlu, 6-7 Ekim olaylarının ardından çözüm sürecindeki kararlılığı bir kez daha gösterdiklerini belirterek, "Arkasından Akil İnsanlar Heyeti ile bir araya geldik. Bundan sonra sadece Akil İnsanlar Heyeti olarak değil. Nereye gidersem çözüm süreci bağlamında istişare toplantıları, masaları oluşturacağız ve çözüm sürecine bir ivme katabilmek için toplumsal kesimleri temsil gücüne sahip bütün kamuoyu önderleriyle, sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya geleceğiz. İlk uygulamasını da bugün yapıyoruz" dedi.

6-7 Ekim'de bir türbülans yaşandığını, şimdi herkesin bundan ders çıkarmasının gerektiğini belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Birinci önemli ders, tekrar çözüm sürecinin psikolojik ortamını tahkim etmek durumundayız, psikolojik zemini güçlendirmek durumundayız. Açık söyleyeyim, sizler bölgede çok güçlü toplumsal temeli olan kuruluşlarsınız. 6-7 Ekim olayı hükümet açısından da birçok kesim açısından da bir iyi niyet ve irade konusunda tereddüt doğurmuştur.

Niyet demokratik sistem içinde hakları teminat altına alacak ve herkesin haklarını korurken hiçbir kesimin etnik ve mezhebi ayrıma tutulmadan eşit vatandaşlık haklarından istifade etmesini sağlayacak barışçıl, çoğulcu bir istişare ve siyasi süreç yürütmek ve sonunda buna ulaşmak mı, demokratik anlamda daha sağlam bir zemine ulaşmak mı yoksa çözüm sürecinin getirdiği psikolojik ortamı kullanarak alanda defakto bir durum yaratmak mı?

1 Ekim'de Sayın Demirtaş ile yaptığımız görüşmede, çok berrak bir şekilde, beraber çok ciddi bir yol alacağız diye düşünürken, 1 hafta sonra yaşadığımız olaylar üzerine bu soruyu sorma ihtiyacı hissettik. Bazı uygulamalara baktığımızda maalesef ikinci kanaatin belli yerlerde ağırlık taşımaya başladığını gördük. Yani mesele biran önce demokrasiyi evrimleştirerek bir çözüme ulaşmak değil, defakto güç alanları oluşturmak.

Nasıl paralel devlet yapısı, şimdi mücadele ettiğimiz yapı paralel kanallarla demokratik yolla iktidara gelmiş milli irade dışında bir bürokratik güç ve hiyerarşi doğurmaya çalışıyor, bazı kesimler de çözüm süreci istismar edilerek başka bir paralel güç alanı oluşturulmaya çalışılıyor. İşte burada çözüm sürecine taraf olan herkesin yeni ve güçlü bir psikolojik irade beyanına ve bunu yansıtacak davranışlara ihtiyacımız var. Bu yönde son günlerde atılan adımları da görüyoruz. Olumlu yönde yapılan açıklamalar ve bu gelişmelerden duyulan üzüntüyle ilgili beyanlar. O sebeple de son yaptığımız çözüm süreci mekanizması toplantısı sonrasında bazı yeni adımlar atılıyor. Siz de bunları görüyorsunuz."

Bu psikolojik ortamı destekleyecek ikinci unsur ise sosyal zemin olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Çözüm Süreci sadece bir tarafla hükümet arasında yürütülen bir süreç değildir. Çözüm sürecinden bizim kastettiğimiz, Türkiye'nin bir bütün olarak tek tipçi, dayatmacı ve tanımlayıcı siyaset ve devlet anlayışından çoğulcu, herkese saygı gösteren, demokratik bir devlet anlayışına geçişin mücadelesi. Biz yeni yeni Türkiye'den bunu kastediyoruz" diye konuştu. 

-"Süreç tüm kesimleri kucaklıyor"

Alevi vatandaşlarla bir araya gelip sorunlarını doğrudan dinlediğini ifade eden Davutoğlu, Çözüm Süreci'ni bütün toplum kesimlerini kuşatan bir süreç olarak gördüklerini bildirdi.

Başbakan Davutoğlu, "Dolayısıyla bizim çözüm sürecinden anladığımız, tek tarafa dayanan, tek soruna bağlı bir süreç değil, Türkiye'nin bütün toplumsal kesimini kuşatan daha çoğulcu, demokratik bir yapıya geçişin aşaması. Hal böyleyken bizim ve sizlerin çözüm sürecini bir taraf içindeki bazı negatif unsurların provokatif eylemlerine kurban etmememiz lazım. Bunun yolu sadece siyasi iktidarın yapacağı çalışmalardan geçmez. Toplumun ve sosyal hayatın içindeki bütün aktörlerin, sivil toplum kuruluşlarının, diğer siyasi partilerin herkesin bu süreci benimsemesi ve sahiplenmesi lazım" diye konuştu.

(Sürecek)

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.