Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (3)

Başbakan Yardımcısı Akdoğan: (3)
"(Çözüm Süreci taslağı) Eylül ayında bu konuşuldu hükümet tarafından ve İmralı'ya da gösterildi muhtevayı İmralı da biliyordu, 12 Eylül'de oraya giden HDP heyeti de eylül ayı içerisinde onlar da bilgi sahibi oldular, Kandille görüştüler ve ondan sonra zat

ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Eylül ayında bu (Çözüm Süreci taslağı) konuşuldu hükümet tarafından ve İmralı'ya da gösterildi, muhtevayı İmralı da biliyordu, 12 Eylül'de oraya giden HDP heyeti de eylül ayı içerisinde onlar da bilgi sahibi oldular, Kandille görüştüler ve ondan sonra zaten bu asayiş olaylarını bitirme vs gündeme geldi, konuşuldu" dedi.

Akdoğan, NTV canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Akdoğan, "Çözüm sürecine toplumsal destek devam ediyor dediniz ama aynı zamanda 'toplumun kabul etmeyeceği hiçbir adım atılmaz' dediniz ama sonuç itibarıyla demek ki bu sürecin çözümü konusunda bir toplumsal destek, bir toplumsal moment yakalanmış durumda. Bu iki ifade arasında bir çelişki olmuyor mu o zaman?" sorusuna,  "bir çelişki olmadığı" cevabını verdi. 

Bu sürecin, demokrasilerde sorun çözme kurumunun, siyaset kurumu olduğunu belirten Akdoğan, siyaset kurumunun da toplumdan aldığı destekle yol yürüdüğünü söyledi.

Akdoğan, çözüm sürecinin başlatıldığına ve ardından ülke genelinde bir seçim döneminin yaşandığına işaret ederek, "seçimde toplumun, AK Parti'ye güçlü bir şekilde destek verdiğini, bunun aynı zamanda AK Parti'nin politikalarına, uygulamalarına da destek vermek" anlamına geldiğini vurguladı. 

Çözüm Süreci'ne dönük politikanın da bu noktada destek gördüğünü dile getiren Akdoğan, "Bu çerçevede halkın iradesiyle yol yürüyen, onun desteğiyle bu projeleri hayata geçiren bir hükümet, elbette halka rağmen bir adım atmaz" dedi.

Bu meselelerin farklı farklı boyutları, teknik konuları olduğunu ifade eden Akdoğan, her konunun toplum tarafından bilinmediğini ama bilinebilen kısımları, toplumun zaten görüp, tezahürlerini hissedeceğini, bir kısmının toplumla paylaşılacağını, bunun zaman içinde görüleceğini, şu anda ayrıntılarıyla ilgili bir şey söylemek istemediğini belirtti. 

-"Bunlar çok yakışıksız ifadeler" 

Akdoğan, "Taslak metnin ön sayfasını gördüler, görmediler HDP'liler... Sonrasında Sayın Demirtaş'ın 'hayır bu büyük bir yalan bize hiçbir şey göstermedi hükümet, yol haritasını biz bilmiyoruz' diyor. Siz yol haritasını HDP ile paylaştınız mı?" sorusunu şöyle cevapladı:

"Bunlar çok yakışıksız ifadeler. Gerçek olmadığı gibi böyle yalan vs gibi ajitatif laflar ben etmek istemiyorum çünkü neticede bu partilerle görüşen bir kişi olarak ileri laflar da söylemek de istemem, hak etmelerine rağmen ama bunlar gerçekten de yakışıksız ifadeler. Burada kimse kimseyi kandırmaz. Ahmet Davutoğlu'nu herkes bilir, kişiliğini bilir, nasıl bir karaktere sahip olduğunu bilir, kesinlikle yalan söylemeyeceğini, konuşmayacağını da bilir, o yüzden bu tür ifadeleri kesinlikle duymak istemiyoruz. Hükümet kurulur kurulmaz Sayın Davutoğulu'nun ilk yaptığı iş, Çözüm Süreciyle ilgili bir kurul oluşturmak ve ilk yaptığı toplantı budur. Bir kurul oluşturmuştur, daha Başbakanlığının ilk haftasında. Hükümet güven oyu alır almaz ilk yaptığı toplantıdır bu. Bu konuya verdiği önemin göstergesidir. Bu konu konuşulmuştur. Yeni hükümet, Çözüm Süreci'nde ivme kazandıracak bir şekilde bu görüşmelerdeki muhtevayı belirlemiştir ve bu 12 Eylül'de HDP heyeti adaya gitmiştir, bu konu konuşulmuştur ve eylül ayı içinde HDP heyeti de bu konuda bilgilendirilmiştir."

-"Eylül ayında bu işler görülmüştür, konuşulmuştur"

HDP ve bütün bileşenlerinin bu konuda, bu muhtevayı eylül ayında gördüğünün altını çizen Akdoğan, şöyle devam etti:

"Bu illa bir şey vermek anlamına gelmiyor ama neticede bu konu görülmüştür, konuşulmuştur, aktarılmıştır diğer bileşenlerine, Kandil'e de aktarılmıştır ve onun üzerine bize 'tamam burada ilk adım bu asayiş olaylarını bitirmek bunu da biz, Kandil, vs, örgüt  gereken adımları atacak. Kırsaldaki uygulanan şiddet vs bunlar son bulacak' denmiştir ve 1 Ekim'de Başbakanımız Sayın Demirtaş'ı Başbakanlık'ta kabul ettiğinde bu da konuşulmuştur. 'Yani siz biliyorsunuz bu muhtevayı. Bunun için de bu tür olayların son bulması gerekir' şeklinde bu konu da konuşulmuştur. Bu yüzden ben hiç anlam veremiyorum yapılan bu açıklamalara. Bunun muhtevası eylül ayında İmralı tarafından, HDP tarafından ve Kandil tarafından bilinmiştir. En son geçen hafta Kandil'e gittiklerinde de bu mevzu tekrar ele alınmıştır. Yani 'biz görmedik, bilmedik duymuyoruz, duymadık' demeleri hiç anlamlı değildir ve  bizim biraz da kızgınlığımız bu konular konuşulmuş ve anlaşılmış olmasına rağmen olayların durması yerine daha da tırmandırılmasıdır. Peki bu konuşulmadıysa niye bunlar mevzu oluyor? Eylül ayında bu işler görülmüştür, konuşulmuştur. 'Biz görmedik, bilmiyoruz' falan gerçekçi değildir."

-"Bir ayak bağıdır, prangadır"

Yalçın Akdoğan, "Sürecin sonunda nasıl bir Türkiye düşünüyorsunuz?" sorusuna yanıt olarak ise bunun onlarca yıldır var olan çok boyutlu bir sorun, iç içe geçmiş sorunlar kümesi olduğuna dikkati çekti.

Bu sorunun sosyal, ekonomik, siyasi ve güvenlik boyutlarının olduğuna işaret eden Akdoğan, ortada da elinde silah bulunan bir örgütün olduğuna değindi.

Akdoğan, "Çözüm Süreci bu konuyu, terör deyin, örgüt, silah vs, bir şekilde bunu sonlandırmaya dönük bir proje. Bu noktada Öcalan'ın geçen yıl nevruzda verdiği 'silahlar sussun fikirler konuşsun" konusunu biz şu açıdan önemsedik; silah bırakma fikriyatının oluşması bile başlı başına bir kazanımdı. Yani bu yöntemin artık doğru olmadığı, bu fikriyatın gelişmesi bile bir kazanımdır ama neticede onların bırakılması çok önemli bir nokta olacaktır ve bu sürecin nihai amacı da budur zaten. Bu, Türkiye'de gerçekten bir ayak bağıdır, prangadır" diye konuştu. 

Bu konunun "hem toplumsal barış, birlik ve bütünlük açısından risk üreten sorun olduğunu hem de uluslararası bölgesel gelişmelerde bir şekilde kaşınan, birilerinin manipüle ettiği bir araca da dönüştüğünü" dile getiren Akdoğan, "Sadece terör iç siyaseti tanzim etmek, sivil iktidarları baskılamak için kullanılan bir enstrüman, zaman zaman geçmişte olmuştur. Bunun ötesinde uluslararası politikada kullanılan bir enstrüman, bir araç, maşaya dönüşebilmektedir. Bu, Türkiye'ye yakışmıyor. 'İleri demokrasi' diyoruz, '2023 hedefleri' diyoruz. Buna ulaşmak için bu sorundan kurtulmamız gerekiyor" dedi.

-"Ben de çok net bir ifade kullanıyorum"

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, Hükümetin çok boyutlu olarak ekonomik ve sosyal alanlar gibi diğer alanlarda zaten çok ciddi bir performans ortaya koyduğunu söyledi. Akdoğan, "Biz yayına girerken düştü bu açıklama; Selahhattin Demirtaş, 'yol haritası ne benimle paylaşıldı ne de heyetle paylaşıldı' diye, çok net bir ifade kullanıyor. Buna ne diyeceksiniz?" sorusu üzerine de şunları söyledi:

"Ben de çok net bir ifade kullanıyorum; Eylül ayında bu konuşuldu hükümet tarafından ve İmralı'ya da gösterildi muhtevayı İmralı da biliyordu, 12 Eylül'de oraya giden HDP heyeti de eylül ayı içerisinde onlar da bilgi sahibi oldular, Kandille görüştüler ve ondan sonra zaten bu asayiş olaylarını bitirme vs gündeme geldi, konuşuldu. 1 Ekim'de Sayın Demirtaş'la Sayın Başbakanımızın yaptığı görüşmede buna atfen 'sizde biliyorsunuz bu muhtevayı, bu işlere son vermek gerekir' şeklinde bir görüşme oldu. Bu illa eline kağıt verip madde madde hepsini bileceksin anlamına gelmiyor ama süreç içinde örneğin geçen hafta Kandil'e gittiklerinde de onlar da bunun ne olduğunu gayet iyi biliyorlar. Bu yüzden bu açıklamaları ben çok talihsiz açıklamalar olarak görüyorum. Biraz önce başka bir kanalda Sırrı Süreyya Önder konuşuyordu 'işte süreç şöyle ilerleyecek...' muhtevayla ilgili birtakım şeyler söylüyordu, peki bilmiyorlarsa bunları nereden açıklıyorlar. Daha önce İdris Baluken 10 gün önce biz bunun taslağını gördük dedi vs."

Yalçın Akdoğan, yöneltilen bir soru üzerine de Selahattin Demirtaş'ın "(Kobani olayları) Şahsen beni bir siyasi fügür olarak ortadan kaldırmak istiyorlar" açıklamalarını da değerlendirdi. 

"Biz, HDP'yi önemsiyoruz, kabul ediyoruz, görüşüyoruz, temasımız var. Siyasi aktör burada, süreçte muhataptır. Mecliste de kurduğumuz Çözüm Süreci'nde de yine HDP ile birtakım çalışmalar yapıldı" diyen Akdoğan, siyaset kurumunun elinin güçlenmesi gerektiğini, yasal ve meşru olanın siyasi aktör olduğunu, onun güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. 

Akdoğan, "Bizim böyle bir şeyimiz söz konusu değil. Ben daha önce Selahattin Demirtaş'ın cumhurbaşkanlığına adaylığında da benzer şeyler söyledim, bundan biz rahatsız olmayız. Bu ciddi bir entegrasyon, kabullenme, aidiyet göstergesidir. Bir dönem siz bir devleti hasım olarak, düşman olarak görüyorsunuz ama sonra o devletin başına cumhurbaşkanlığına talip oluyorsunuz. Bu çok önemli bir kırılma noktasıdır. Siyasi açıdan anlamlı bir durumdur. Bundan biz rahatsız olmayız. Hatta bu çözüm sürecine ivme kazandıran bir durumdur. Çözüm Süreci vurgusuyla aday olan Sayın Erdoğan'ın vizyon belgesinde çözüm sürecine yer vermesi ve seçilmesi bu kadar yüksek bir oy alması da çözüm sürecini destekleyen Selahattin Demirtaş'ın aldığı oy yüzdesi de totalde çözüm sürecine bir destek olarak görülebilir ve sürece ivme kazandırmıştır cumhurbaşkanlığı süreci. Bu yüzden bizim böyle bir düşüncemiz söz konusu olamaz ama kendi iç ilişkileri bağlamında bir şey varsa burada neticede siyasi bir yanlış yapmıştır. Bir meşru siyasi parti böyle bir çağrı yapabilir mi?" değerlendirmesinde bulundu. 

Yaşanan vahim olaylar olduğunu hatırlatan Akdoğan, "Burada bir çıkmaz sokağa girmiştir, duvara toslamıştır bundan dolayı da elbet eleştirilecektir. Bu başka bir şey ama 'beni yok etmek istiyorlar vs' tabii o kendi iç işlerini bilmem ben diğer bileşenleri onu nasıl öz eleştiri aldılar, nasıl bakıyorlar Selahattin Demirtaş'a, o kendi meseleleri" diye konuştu.  

-"Böyle bir baskı tam bir Baas zihniyeti"

Akdoğan, "Öcalan 'süreç bir kırılmaya uğradı' diyor. Kırılmanın gerekçesi de 'hükümetin benimle geliştirmeye çalıştığım ilişki biçimini bir araçsallaştırma mekaniğine oturtmaya çalışmasıdır' diyor. Sonrasında '15 Ekim itibarıyla o sorun ortadan kalktı. Yeniden ölen bir süreci dirilttik' açıklaması yapıyor. Daha sonra HDP'nin açıklamalarına bakıyoruz, bir sekreteryadan bahsediyorlar ve de sanki hükümetle anlaşılmış gibi bir tavır var. Öyle ki 'iki üye daha eklenecek heyete hata onlardan biri Hatip Dicle olacak' dedi Sırrı Süreyya Önder, 'önümüzdeki hafta daha 3-4 daha gideceğiz' dedi. Şöyle bir tablo çıkıyor ortaya; sanki 15 Ekim gününde bir anlaşmaya varıldı, Öcalan'a özel bir statü verildi, bir sekretarya oluşturuluyor ve de süreç bir şekilde ilerliyor. 15 Ekim'de ne oldu? Öcalan çünkü '15 Ekim itibarıyla yeniden ivme kazandı' diyor ve de bu sekreterya... Bir anlaşma var mı taraflar arasında?" sorusunu da şöyle cevapladı:

"6-7 Ekim olaylarından önce hükümet çok samimi ve kararlı bir pozisyon ortaya koydu ve verdiği sözün arkasındaydı ama ne yaptılar, birtakım olaylarla bunu sabote etme yaklaşımı sergilendi. Bundan sonra biz durduğumuz yerde duruyoruz ama böyle bir şeyi bundan sonra kabul edemeyiz. Kamu düzeni ve güvenliği şuanda bizim için en öncelikli konudur. Temel zemin budur. Hukuku yok ederek hiçbir şey yapamazsınız, hukuk yoksa demokrasi yoksa temel özgürlükleri siz orada yok ediyorsanız ne çözüm süreci olur, ne başka bir şey olur. Öncelikle bu kabul edilecek. Siz orada zulmedeceksiniz, kime zulmediyorsunuz? Oradaki Kürt'e zulmediyorsunuz. Yüzlerce okulu yakıyorsunuz. Kobani'den gelen insanlara bakan sağlık ocaklarını yakıyorsunuz. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Çocuğun okulunu yakıyorsunuz Kürt. İşadamının makinasını yakıyorsunuz Kürt. Diğer partilerin binalarını yakıyorsunuz. Yani 'burada benim hakimiyetimden başka hiç kimse yaşayamaz, başka bir şey düşünemez, siyaset, iş yapamaz. Böyle bir baskı tam bir Baas zihniyeti."

Böyle bir baskıcı yapıya tahammül gösteremeyeceklerinin altını çizen Akdoğan, geçen hafta bölgedeki oda ve sendika başkanları, milletvekilleri, belediye başkanlarını, yerel basını, akil insanları dinlediklerini hatırlattı. 

"Herkesin dert yandığını" kaydeden Akdoğan, devletin buna duyarsız kalamayacağını, devletin vatandaşına sahip çıkmak zorunda olduğunu söyledi. 

-"Temel zemin, kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanmasıdır"

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, Çözüm Süreci'nin "orada bir örgütün düzen kurması süreci olmadığını" vurguladı. 

"Temel zemin, kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanmasıdır, bundan taviz vermeyiz" diyen Akdoğan, "hukuk yok edilerek hiçbir şeyin yapılamayacağını" vurguladı. 

Akdoğan, ne yapılacaksa hukuk içinde yapılacağını dile getirerek, "Çözüm süreci var ve güvenliği tamamen rafa kaldırdık' böyle bir şey düşünülemez. Bu yüzden hükümet durduğu yerde durmaktadır ama bu zemini sağlamamız gerekiyor" dedi.

(Sürecek)

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.