Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş canlı yayında

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş canlı yayında
Kurtulmuş (2) :- "Artık bugün sorun çözme yeteneğini kaybetmiş ve böyle olduğu için de barışı değil, savaşı esas alan bir küresel sistem var. Bu sistem başlı başına tehdittir, bir tehlikedir"- "Bölgede nasıl DAEŞ'i bir terör örgütü olarak görüyorsak, YPG'

İSTANBUL (AA) - Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "Artık bugün sorun çözme yeteneğini kaybetmiş ve böyle olduğu için de barışı değil, savaşı esas alan bir küresel sistem var. Bu sistem başlı başına tehdittir, bir tehlikedir" dedi.

Kurtulmuş, gazeteci Hakan Çelik'in sunduğu CNN Türk'te yayımlanan "Hafta Sonu" programında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.

Kurtulmuş, 1990 öncesinde bir tarafında Rusların diğer tarafında ise Amerika'nın yer aldığı sistemde bir denge olduğunu, Ortadoğu bölgesinin de iyi kötü bu dengenin içerisinde şekillendiğini ifade etti.

Bugün karşı oldukları diktatörleri dün batılı ülkelerin desteklediğini kaydeden Kurtulmuş, "Sıkıntı şuradan; küresel dünyanın yaşadığı esas unsur 1990 sonrasında yeni bir dünya kurulmaya çalışıldı ama sistem kurulamadı. Bugün geldiğimiz noktada dünya sistemi hiçbir sorunu çözme yeteneği olmayan bir hale geldi; Ukrayna olayı ve Suriye olayını çözemiyor. Çünkü sistem ne bir güç dengesi üzerine oturuyor artık -soğuk savaş döneminde olduğu gibi- ne de ikinci dünya savaşında olduğu gibi yeni yeteneklerle kuruldu. Başta Birleşmiş Milletler olarak söylüyorum, sistem, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yanlış kuruldu. Ama var olan güçlerin, güçlülüğü ve onların oluşturduğu güç dengeleri sistemin zaaflarını örtüyordu. Şimdi bu güç dengeleri kalmadı. Sistemin zaafları gün ışığına çıkmış durumda. Hiçbir krizi çözemeyen, sadece güçlünün dediğinin olduğu bir dünya haline geldi. Arkasından da bu Arap Baharı ile birlikte gelişen süreçte dün arkasında durdukları diktatörlerin arkasında durmadılar. Onların gitmeleriyle ilgili halkın çok güçlü talepleri vardı. Mısır'da, Libya, Suriye, Irak'ta böyleydi. Evet bunlar gitsin. Bunu herkes biliyordu ama yerine kim gelsin bunu bilmiyorlardı. Bu ülkeler eğer iki yüzlü davranıp, bu bölgelerde ve bu coğrafyada halkın sözünü etkin kılmaya çalışsalardı, kendi menfaatleri üzerine işbirliği yaptıkları diktatörlerle değil, demokratik sistemler çerçevesinde milletin dedikleri istikamette sistemlerin kurulması olsaydı, çoktan zaten Saddam ve Kaddafi giderdi. Bu ülkeler halkın iradesi üzerinden yükselen birtakım demokratik sistemlere kavuşurdu" diye konuştu.

Geçmişte diktatörler üzerinden güç devşirenlerin tarumar edilmiş sahaların nasıl düzeleceğini bilmediklerini ifade eden Kurtulmuş, "Buraya hazırlıklı değillerdi. Kaldı ki ortaya çıkan bu yönetilememişlik sorununu çözebilecek artık küresel sistemin de bir aygıtı yok. Birleşmiş Milletler bu anlamda bir işe yaramıyor. Kimin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde bir tanıdığı, dayısı ve ağabeyi varsa o ayakta duruyor. Bu sistem aslında Suriye, Ukrayna olayı da şu anda biraz sessizleşmiş görünüyor, Libya'daki sorunlar da bütün bunlar aslında bir noktaya geliyor. Artık bugün sorun çözme yeteneğini kaybetmiş ve böyle olduğu için de barışı değil, savaşı esas alan bir küresel sistem var. Bu sistem başlı başına tehdittir, bir tehlikedir. Topyekün, doğudakiler batıdakiler, kendisine güç vehmedenler, yeni güçlendiği niyetinde düşüncesinde olanlar, nasıl küresel adaletli bir sistem kurulabilir bunun üzerine yoğunlaşmalıdırlar" değerlendirmesinde bulundu.

- "Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız"

Suriye'de rejim ve diğer güçlerin desteğiyle her geçen gün etkinlik alanını genişleten PYD konusuna da değinen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu PYD meselesinde iki nokta var. Kuzey Suriye'de Kürtlerin varlığından ve kendilerini ifade etmelerinden asla rahatsızlık duymayız. Hatta Esad rejimi ile Türkiye arasındaki ilişkiler iyi olduğu dönemde son ana kadar Esad'a Türkiye tarafından yapılan telkinlerin başında şu geliyordu: 'Şu Suriye'deki yurttaşlarının kimliklerini sağla, onlara pasaport ver. Onları insan yerine koy.' Biz Türkiye olarak hep Kuzey Suriye'deki Kürtlerin haklarını, hukuklarını savunan bir pozisyonda olduk. Bizim anlayışımız 'Suriye'de niye Kürtler var? Niye burada bu insanlar bulunuyorlar?' değil. Bizim karşı çıktığımız nokta şu: PYD üzerinden Kuzey Suriye'de bir etnik temizlik yapılmasına karşıyız. Evet Kuzey Suriye'de, Araplar, Ezidiler, Süryaniler var ama Kürtler de var. Asırlardır nasıl beraber yaşıyorlarsa, birlikte eşit Suriye yurttaşlığı altında yine beraber yaşasınlar. Biz Suriye'nin kuzeyinde etnik temizlik yapılmasına karşıyız. Şu anda bazı il ve ilçelerin nüfusu değişti. Orada oturan bazı insanlar PYD'nin baskısı yüzünden oraları terk etmek zorunda kaldılar. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız."

"Suriye'nin toprak bütünlüğünden bahsetmek mümkün mü, hala bu ülkenin toprak bütünlüğü ihtimalinden söz edilebilir mi?" şeklindeki soruya Kurtulmuş, "Bunun olması Suriye'nin geleceği açısından şarttır. Bölge barışı için de şarttır. Bizim altını çizdiğimiz durum budur. İkinci mesele de şudur: Bu da maalesef bazı ülkelerin çifte standardını gösteriyor. Şimdi Amerikan bir araştırma enstitüsünün çalışmasına göre Suriye'de yüzlerle ifade edilen terör grupları var. Bazı networklerle birbirlerine bağlı ama sonuçta ayrı terör grupları bunlar. Dünya şu çifte standardı bırakmak zorunda. Elinde silah bulunan terör örgütlerinin bir kısmı benim işime yarıyor. Dolayısıyla o, iyidir. Bir kısmı da benim menfaatlerimin karşısında dolayısıyla o kötüdür. Elinde silah olup, tekniğiyle, mücadelesiyle şartları değiştirmeye çalışması, terör estirerek bunun sonucunda siyaset elde etmeye çalışan bütün terör örgütleri kötüdür. Bunların hepsine, herkes karşı çıkmalıdır. Dolayısıyla biz bu anlamda bölgede nasıl DAEŞ'i bir terör örgütü olarak görüyorsak, YPG'yi PYD'yi ve o bölgedeki unsurları da özellikle bu etnik temizlik çalışmalarından sonra birer terör grubu olarak görüyoruz. Bütün dünyanın da bu şekilde görmesi gerek" diye cevap verdi.

Bütün dünyanın PYD ve YPG'yi terör örgütü olarak görmediğinin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye'nin yalnız kaldığını söyleyemeyiz. Bölgede tam manasıyla bir alt-üst oluş durumu söz konusudur. Bölgede aşağı-yukarı yeniden çok büyük bir oluşum sürecini yaşıyoruz. Türkiye başından itibaren Suriye halkının büyük çoğunluğuyla birlikte olmuştur. Suriye halkının kendi özgür iradesini ve geleceğini kurması gerektiği fikrinin yanında olmuştur. Bunu hiç istikametini bozmadan ifade etmeye çalışmıştır. Suriye halkı derken de sadece bir kısmını kast etmiyoruz. Suriye'de kim varsa, herkesin ortak kaderi paylaşacak demokratik mekanizmaları kurma fikrini başından itibaren (Türkiye) savunmuştur. Bunun için de Suriye'de toprak bütünlüğünü başından itibaren savunmuştur. Türkiye-Amerikan ilişkilerinde de sıkıntılı bir döneme girileceğini düşünmüyoruz. Buradaki sıkıntı şu: Başından itibaren söylediğimiz bir şey var. Burada, Amerika, Rusya, İngiltere'nin varlık sebebi DAEŞ ile mücadele. DAEŞ bir sonuçtur, sebep değildir. Batılı ülkelerin bir kısmı da kısmen bu noktaya geldiler. Ortadoğu'daki, Suriye'deki bu çatışma, bu savaş ortamının sebebi tek başına DAEŞ değil. DAEŞ nihayetinde ekonomik ve siyasi bölünmüşlüğün ve oradaki büyük türbülansın sonucudur. Bunu kendileri de itiraf ediyorlar. Eğer işgallerle yönetilmez durumda olsaydı belki de bugün DAEŞ olmayacaktı. Suriye'nin ve Irak'ın önemli bir toprak parçasını kendi kontrolüne almış olan ve dünyanın hemen her yerinden her ülkeyi vurabilecek uluslararası bir kabiliyete kavuşmuş bir örgütten söz ediyoruz. Dolayısıyla önce bütün ülkelerin gerçekten samimi olarak DAEŞ'i ve terörü ortaya çıkaran sonuçları ortadan kaldırmaları lazımdır. Bunun birinci nedeni siyasi olarak yönetilememesidir. Dolayısıyla bunu çözecek olan şey silah değildir. Bunu çözecek olan şey siyasi akıldır. Siyasi akılla, siz, bu bölgedeki ülkelerin yönetilebilir hale gelmesini sağlayacaksınız. Nasıl sağlayacaksınız? Bütün toplumsal kesimlerin kendilerini temsil edebildikleri bir barış ve müzakere sürecinin önünü açacaksınız. Ama bu barış ve müzakere sürecinin önünün nasıl açılacağına ilişkin de hiçbir şey yapılamadı. Birtakım teşebbüsler oldu ama herkes bu teşebbüslerde kendi tuttuğu tarafı masada korudu, sahada bomba yağdırdı. Böyle barış olmaz. Gerçekten Suriye halkının acıları üzerinde hiçbir ülke bir gelecek inşa etmeye kalkmasın. Burada barışa rızayla müzakereyle insanların oturmasını sağlamak için bütün dünya ülkeleri bir baskı yapabilirler. Diyelim ki bir hafta içinde dünya ülkeleri baskı yaptılar, ben Suriye barış görüşmelerinin olumlu bir noktaya geleceği kanaatindeyim."


(Sürecek)

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.