Bazı Kürt Gruplar İle Işid Arasındaki Çatışmalar

Bazı Kürt Gruplar İle Işid Arasındaki Çatışmalar
Aralarında HDP, ÖDP, KESK, DİSK, EMEK, TTB, TMMOB, İHD gibi siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri "IŞİD'i durduralım, Kobani'ye sahip çıkalım" başlıklı ortak açıklama yaptı

Bazı Kürt gruplar ile IŞİD arasındaki çatışmalara ilişkin, aralarında HDP, ÖDP, KESK, DİSK, EMEK, TTB, TMMOB, İHD gibi siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri "IŞİD'i durduralım, Kobani'ye sahip çıkalım" başlıklı ortak açıklama yaptı.

Katılımcılar adına ortak açıklamayı DİSK Başkanı Kani Beko okudu. 

IŞİD'in uzunca bir süredir, Şengal'de olduğu gibi Kobani'de de "vahşi bir katliam gerçekleştirmek için saldırdığını" belirten Beko, ağır silahlar, tanklar, toplar eşliğinde sürdürülen bu kuşatmayı bütün dünyanın izlediğini savundu.

"Kobane'deki halklar bu saldırılara karşı özsavunma yapıyor. Evlerini, toprağını, canını IŞİD vahşetinden koruyor. Biz de Kobane'nin bu direnişinin yanında olduğumuzu ilan ediyoruz. Kobane yalnız değildir" ifadesini kullanan Beko, şunları söyledi:

"Kobane sadece Kürt halkını değil, özgürlükten, barıştan, eşitlikten yana bütün insanları ilgilendiriyor. Çünkü orada IŞİD vahşetine karşı bir insanlık direnişi veriliyor. Bu yüzden 6 Ekim gecesinden beri dünyanın dört bir yanında insanlar Kobane için ayağa kalktılar. Ülkemizde de Artvin'den İstanbul'a, Samsun'dan Denizli'ye, İzmir'den Diyarbakır'a kadar her yanda yüz binler Kobane ile dayanışmaya geçti. Ne var ki AKP Hükümeti halkın taleplerini anlamak ve yanıtlamak yerine şiddetle bastırmayı seçti. Sokağa çıkma yasaklarıyla, bazı karanlık güçlerin halka ateş etmesiyle, tankların şehir merkezlerine indirilmesiyle 1990'ların karanlığını anımsatan günler yaşadık. Kobane'yle dayanışmayı boğmak için türlü provokasyonlar hayata geçirildi. Şiddet her gün yükseliyor. Herkesin görevi, sağduyuyla hareket etmektir. Şiddetten kaçınılmalı, demokratik ve barışçıl gösteri hakkına saygı duyulmalıdır."

Hükümetin Suriye'ye yönelik savaş ve müdahale politikasının, bugüne çeşitli cihatçı çeteleri olduğu gibi IŞİD'i de büyüttüğünü ileri süren Beko, "Rojava gibi demokratik, özgürlükçü laik bir bölgenin yok edilip yerine IŞİD katillerinin yerleşmesine göz yumarsak bu yarın dönüp Türkiye'yi vuracaktır" görüşünü savundu. 

Kobane'nin yalnızlığının artık son bulması gerektiğini de belirten Beko, hükümetin, Kobani'nin düşmesine ve bunu izleyecek bir katliama seyirci kalmaması gerektiğini vurguladı. 

Hükümetin, "Buradaki direnişin ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli yardımların yapılabileceği bir yaşam koridoru açması" gerektiğini de dile getiren Beko, şunları kaydetti:

"Kobane'den yaralı geçişleri kolaylaştırılmalı, sınıra bir sahra hastanesi kurulmalı, ağır yaralıların helikopter ambulansla taşınması sağlanmalıdır. Hükümet Suriye'ye ve Rojava bölgesine yönelik savaş siyasetine son vermelidir. Sınır ötesi harekat, tampon bölge, uçuşa yasak bölge gibi müdahaleci planlardan vazgeçilmelidir. Cihatçı çetelere her türlü silah ve lojistik destek son bulmalıdır. AKP hükümetinin kışkırtmaya çalıştığı Suriye'ye dönük olası bir emperyalist müdahalenin de karşısında yer alacağız. Bütün Ortadoğu'da çeteci yapılanmalara karşı duracağız."

Beko, İzmir Kadifekale Şehitliği'nde Türk bayrağının indirildiği ve yakıldığı yönünde Genelkurmay Başkanlığınca bir açıklama yapıldığını ancak İzmir Valiliğinin bunu yalanladığını belirterek, "Türkiye'deki yapılan provakasyonların içinde Genelkurmayın da olması bir handikaptır, düşündürücüdür. Daha sonra Valilik yaptığı araştırmalarda, şehitlikte bayrağın inmediğini, bayrak yakılmadığına dair açıklama yaptı" dedi.

-Yüksekdağ: "Karanlık günlere sürükleniyoruz"

Toplantıya katılan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ da Türkiye'nin karanlık günlere sürüklendiğini savunarak,  "Herkes bu günlere nasıl sürüklendiğimizi soruyor, bu soruya doğru cevap vermek gerek. Siyasi iktidara çok doğrudan mesajlar verdik, Kobani'nin herhangi bir gelişme olmadığını, IŞİD baskının bütün Türkiye'yi tehdit eden, bölgeyi kaosa sürükleyecek bir sürecin yaşanmaya başladığını, bunun önüne geçilmesi gerektiğini söyledik" dedi. 

IŞİD'in Şengal'de bir soykırım ve sürgün yaşanmasına neden olduğunu belirten Yüksekdağ, IŞİD'in iktidar tarafından desteklendiği iddialarının ise henüz çürütülemediğini söyledi. 

Gelinen süreçte Kobani'nin yalnızlaştırıldığını, çok daha ağır bir katliam yaşama tehlikesi ile karşı karşıya bırakıldığını ileri süren Yüksekdağ, Kobani halkının ise elindeki kıt kaynaklarla, "kahramanca bir direniş" sergilediğini dile getirdi. 

Kobani'ye sahip çıkılması yönünde bir çağrı yaptıklarını hatırlatan Yüksekdağ, "Bu çağrıyı yapmak bizim görevimizdi çünkü bu çağrıyı yapma asli görevi olan Türkiye hükümeti bunu yapmıyordu. IŞİD, Mürşitpınar Kapısı'na dayandığında Türkiye hükümetinin bir çağrı yapması ve bir tutum alması gerekiyordu. Ama bu sorumluluğu göstermediği gibi başka tavır geliştirdiğini gördük, sınır nöbet noktalarından insanlarımız sürülmeye çalışıldı. Angajman kuralları IŞİD'e karşı değil, IŞİD'e karşı duran halkımıza karşı kullanıldı" diye konuştu. 

Son iki gündür yaşanan gelişmelerin herkesi üzdüğünü vurgulayan Yüksekdağ, iktidarın kendilerini ölümlerden sorumlu tuttuğunu öne sürdü. 

Parti binalarının saldırıya uğradığını iddia eden Yüksekdağ, "Parti yöneticilerimiz linç girişimleriyle karşı karşıya kalıyor. Bakın dün yaşanan gelişmeler artık oynanan oyunların ne kadar tehlikeli olduğun göstermiştir. Artık 6-7 Eylül olaylarını hatırlatan gelişmeler yaşanıyor memlekette. Bir ateşle oynanıyor" dedi. 

Provokatif haberlerle linç girişimlerinin örgütlendiğini ileri süren Yüksekdağ, şunları kaydetti:

"İçişleri Bakanı Efkan Ala protestolara misliyle karşılık verileceğini ilan etti. Artık asker de göreve çağrılmış durumda, meydanlar tanklar tarafından tutulmuş durumda. Bu muydu sizin misliyle vereceğini yanıt? Bugüne kadar sivil diplomasiyle övündünüz, bu halkın canından başka kaybedeceği bir şey kalmamış, ama bu halk şerefini size teslim etmez. Siyasi iktidarın bunu çok iyi bilmesi lazım. Kobani'ye diz çöktürülerek, Kürt halkına diz çöktürülmek isteniyor. Elinize hiçbir şey geçmez. Onuruna müdahale ettiğiniz bu halk, daha da birleşerek, öfkelenerek karşısınıza çıkar, bizim bu karanlık günlerden anladığımız budur. Daha cenazelerimiz yerden kalkmamışken dün sağduyu çağrısı yaptık. 'Şiddet ortadan kalksın, barışın yolunu açalım' dedik. Güçlü mesajlar verdik, aldığımız yanıt dün gece itibarıyla 2 ölüm, 10 yaşında bir çocuğun asker mermisiyle katledilmesi. Dün akşam yaşanan linç saldırılarıdır. Aldığımız cevap budur. Biz biz buna rağmen yine bütün Türkiye halklarına karşı duyduğumuz sorumluluğu yerine getirme gayreti içinde olacağız. Biz yine Kobani halkının yanında demokratik tepkimizi koymaya devam edeceğiz." 

-"Hem insani yardım hem de silah takviyesini kapsayacak bir koridor..."-

Soruları da yanıtlayan Yüksekdağ, "yaşam koridoru" önerisinde bulunduğunun hatırlatılarak, bundan kastının sorulması üzerine, öteden beri kilit noktada duran taleplerinin bu olduğunu söyledi. 

Yaklaşık 20 gündür hükümetle yaptıkları görüşmelerin de ana noktasını bu talebin oluşturduğunu bildiren Yüksekdağ, "Bu koridor esas olarak olarak insani yardım ve Kobani'nin kuşatmadan çıkarılması için bir nefes alma borusu yaratmak amacıyla ortaya çıkmış bir fikirdi. Ama şüphesiz ki Rojava'nın ve Kobani'nin silaha ihtiyaç duyduğu, silah ve ekipman olarak desteklenmesi gerektiği de başka bir gerçekti" diye konuştu. 

Kobani'nin silahların eşitsizliği içinde bir savunma gerçekleştirdiğini ileri süren Yüksekdağ, buradaki halkın savunma ekipmanlarına ihtiyaç duyduğunu yineledi. 

Yüksekdağ, "Bunların geçişinin sağlanabilmesi için de şu an elverişli, yakın tek nokta Türkiye'den bir koridorun açılmasıdır. O nedenle hem insani yardım hem de silah takviyesini kapsayacak bir koridor. Onun taşımasını sağlayacak bir koridor olarak gündeme gelmiştir, hala da gündemde olan noktaların başında gelir bu. Eğer bu talebe gerçek anlamda yanıt verilebilseydi, bugün Türkiye cephesinde de bu gelişmeleri yaşamazdık" değerlendirmesini yaptı.  

Yüksekdağ, Bingöl'de emniyet müdürüne yönelik silahlı saldırıya ilişkin soruyu yanıtlarken de konuyla ilgili hala net bir açıklama yapılmadığını vurguladı. 

Olayla ilgili herhangi bir üstlenmenin söz konusu olmadığını dile getiren Yüksekdağ, "Bu tablo içerisinde şunu çok net bir biçimde söyleyebilirim; bu tip gelişmelerin de genel provokasyonun bir parçası olabileceğini düşünmeliyiz. Çünkü son iki gün boyunca yaşanan gelişmeler, bir hareketin nedenini tespit etmek bakımından bize aydınlatıcı veriler sunmuyor. Hükümetin daha aydınlatıcı açıklamalar yapması gerekiyor" şeklinde konuştu. 

-Kılıçdaroğlu'nun yeni tezkere önerisi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeni tezkere açıklamasının sorulması üzerine de Yüksekdağ, gelinen noktada bunun konuşabilecek, tartışılabilecek, makul bir öneri olduğunu söyledi.

Yüksekdağ, şunları söyledi:

"Biz hiçbir koşulda Türk askerinin Suriye sınırlarından içeri girmemesi gerektiğini düşünüyoruz, Sayın Kılıçdaroğlu biraz daha kabul edilebilir bir formül üzerinden bir öneri getirmeye çalışıyor. Ama en doğru atılması gereken adım şüphesiz ki bize göre, Kobani'nin askeri güce ihtiyacı yok. Silaha, ekipmana ihtiyacı var. Öncelikli olarak hükümetin bu talebe yanıt vermesini sağlayabilirsek, Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP bu konuda sorumlu davranacak bütün siyasi partiler hükümetin bu adımı atması konusunda bir demokratik basınç ortaya koyabilirlerse, sorunu temel noktadan çözmüş oluruz. Ama ben Sayın Kılıçdaroğlu'nun dile getirdiği önerinin de sonuçta üzerinde düşünülebilecek, karşılıklı müzakere edilebilecek bir öneri olduğunu düşünüyorum."  

Son yaşanan olayların hatırlatılması üzerine ise Yüksekdağ, bu konudaki tavırlarını defalarca ortaya koyduklarını söyledi. 

Sözlerinde samimi olduklarını belirten Yüksekdağ, "Okul yakma, şiddet eylemleri, provokatif sonuçlara yol açabilecek hareketler konusunda, bunları yanlış bulduğumuzu ve bu kitle eylemleri içerisinde geliştirilen bu tip tutum ve yaklaşımların, halkların birleşik mücadeleye zarar veren özellik taşıdığını defalarca ifade ettik" değerlendirmesini yaptı. 

 

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.