Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

BİLMİYORUM

BİLMİYORUM

Bir başkadır benim memleketim. Spordan siyasete, tarihten teknolojiye demeç vermeden, ahkâm kesmeden duramıyoruz. Ahkâm kestiğimiz, demeç verdiğimiz konularda bilgi sahibi olmamıza gerek yok sanki. Yeter ki, konuşacak bir imkân ve ortam bulalım. Yeter ki, biri bize bir şey sorsun. Cehaletimizi; boş konuşmakla, bilmediğimizi anlamasınlar, cahil demesinler diye saçmalamalarımızla örttüğümüzün farkında değiliz. Olsun, ağzımız var, dilimiz dönüyor da konuşuyoruz ya. Konuştuğumuzu zannederek konuşacak bir şeyimiz var ya(!) boşluk doldururcasına konuşuyoruz işte.

Herkes, her konuda uzman. Statları dolduran binlerce sporsever! Hem sporcu, hem çalıştırıcı hem de büyük bir taktisyen. “O topa öyle mi vurulur, o adam orada mı oynatılır, bu nasıl bir oyun şablonu” diye başlarız konuşmaya.

Hükümet bir karar alır, herkes ekonomist, herkes politikacı. Kendi kendimizin bile diyetisyeni, doktoruyuz. Kilo alırız “su içsem yarıyor” deriz. Ardından başlarız ne yapılması gerekir diye anlatmaya.

Nedeni ne mi? Egomuz, cehaletimiz ve bilgisizliğimiz. En büyük hastalığımız işte bu. Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmaya meraklıyız. Herkes bilgisiyle değil, egosuyla konuşma derdinde. Herkes âlim gibi ahkâm kesme derdinde. Herkes kendine çok güveniyor. Tamam, özgüven gerekli ama aşırı özgüven zarar getirir, bunun da farkında değiliz. Aşırı özgüven, cahil cesaretini ortaya çıkartır ki, kapasitesinin ne olduğunun farkına varmayan insanlar, cahil cesaretiyle âlim kesilip bilmediği konuda cesaretle demeç verebilir. İşin ehli konuşmuyor, bilgisizler sahnede, ağzına geleni ölçüp tartmadan konuşuyor. “Yeterli miyim” deme ihtiyacı hissetmiyor, “bilmiyorum” diyemiyoruz, egomuzdan dolayı.

Aslında “bilmiyorum” demek, insan hayatında ki en büyük devrimdir. Ama cahilliğimiz ortaya çıkmasın diye bilmeden de olsa cehaletimizi ayaklar altına seriyor, gülünç duruma, hatta alay konusu haline geliyoruz. Bazen öyle saçma şeyler, öyle saçma cevaplar veriliyor ki, katıla katıla gülüyoruz, ağlanacak halimize.

“Bilmiyorum, bir bilene sorun” demek çok mu zor?

Aslında insanın bilmiyorum demesi, cehalet değil, egosunu yenmiş olmasının göstergesidir. Çünkü bilmediği konuda ahkâm kesip gülünç duruma düşmektense, bilmiyorum diyerek bilgilenmesi, aydınlanması için fikir almak ve eksiğini giderme ihtiyacını hissetmesi gerekir. Bilmemek cehalet değil, bilmediğini bilememek, cesaret edip “bilmiyorum” diyememek asıl cehalettir.

Unutmamalı ki, cehalet insanları sinirli, asabi ve hoşgörüsüz yapar, bilmediğini bilir gösterir. İnsanlar arası iletişimin ana kaynağı konuşarak anlaşmaktır. Konuşarak anlaşmak için de, insanın kendini ifade edebilmesi, aklından geçenleri anlatabilmesi için bilgiye, görgüye ihtiyacı vardır. Yani bir ölçüde kendini ifade edebilmesi için, bilgisi dâhilinde zekâsının ve becerisinin olması gerekir.

Eğer kendini ifade edemiyor, ifade zorluğu çekiyorsa, bilgisizliğinden dolayı karşısındakinin anlamadığından dem vurur, anlayışsızlıkla suçlar karşısındaki insanı. Kendi cehaletini ve anlatım şeklini göz ardı eder. Bu durum da, onun asabi, kırılgan olmasına ve kırmaya eğilimli olmasına neden olur.

Kabullenmek mutluluk getirir ama onun kabullenmesi de yoktur. Cehaleti mutluluğuna engeldir de, onu da görmez, görmek istemez. O yüzden, cahil insandan mutluluk bekleyemezsiniz. O kendini mutlu edemez ki, sizi mutlu etsin. Bir ıslık çalmak bile bazen insana mutluluk verir ama o insana bir ıslık bile çaldıramazsınız.

Eğer mutlu olmak istiyorsanız, cahille sohbet, cahille münakaşa etmekten sakının. Bilmediğinize bilmiyorum deyin, bilmiyorum demeyip, her konuya atlayan insanlardan da uzak durun. Bilmediği halde her konuya atlayan, cahil cesaretine sahiptir. Cahilin ve cehaletin olduğu yerden de olanca hızınızla uzaklaşın. Uzaklaştığınız her adım, sizin mutluluğunuza attığınız yeni bir adım, yeni bir başlangıç olarak karşınıza çıkacaktır.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR