“Bir Elin Parmaklar Kadar Kaldık”

“Bir Elin Parmaklar Kadar Kaldık”
Mehmet Akif Duymaz… Gaziantepli… Altı yaşından beri, 40 yıldır Bakır İşleme Sanatı ile uğraşıyor.

Emine Şeyma Yıldız’ın Röportajı

Mehmet Akif Duymaz… Gaziantepli… Altı yaşından beri, 40 yıldır Bakır İşleme Sanatı ile uğraşıyor. Kültür Bakanlığı Sanatçısı atadan kalma bu mesleği dördüncü kuşak olarak devam ettiriyor. Yeni neslin geleneksel el sanatlarımıza sahip çıkmamasından çok şikâyetçi... Sağlıklı bir maden olan bakırı herkese tanıtma çabasında mücadelesini sürdürüyor. “Ülkemizde bir insanın ölmeden önce kıymeti anlaşılmadığı gibi, bir mesleğin de ölmeden önce kıymeti anlaşılmaz. Belki yapan tek bir kişi kalmadığında bu sanatın ne kadar önemli olduğunu anlarlar” diyerek sitem etmişti. Bakır işleme sanatı; toprağa, bakıra, sanat ve estetiğe gönül vermiş birkaç hâl insanının ellerinin ucunda var olma mücadelesi vermekte. Bu mücadeleyi veren son ustalardan olan Mehmet Akif Duymaz şehrimize gelmişken iki laf etmeden olmazdı.

Bir usta gözüyle bize Bakır İşleme Sanatını anlatabilir misiniz?

Bakır işlemeciliği yüzyıllardır azimle yapılan ve emek isteyen bir sanattır. Bakır, keşfedildiği çağdan itibaren en çok kullanılan maden olmuştur. Bakır, uzun yıllar boyunca çekiçlerle ve çeşitli aletlerle dövülerek şekillendirilmiş; kazan, bakraç, tas, kâse vb. biçimine getirilerek kullanılmıştır. Yapılan araştırmalar, Anadolu'da bakırcılığın gelişiminin, çok eski tarihlere dayandığını, bakır cevher yataklarının eskiden beri işletildiğini doğrulamaktadır. Anadolu sanatında önemli bir yeri olan bakır, süslemeye de çok elverişli bir madendir. Günlük kullanımda kap-kacak, takılar, miğferler, kapılarda, kapı süslemelerinde, yapı unsuru olarak kullanılmıştır. Bakır kap yapım teknikleri; dövme, dökme, sıvama (tornada çekme), preste basma olarak dört çeşittir. Yüzyıllar boyunca çekiçle dövülerek şekillendirilen bakır, kimi ustaların elinde bakır eşya, kimi ustaların elinde sanat eseri haline getirilmiştir. Kazan, bakraç, tas, kâse, sini, hamam tası biçiminde eşyalar bakırın dayanıklı yapısıyla uzun yıllar insanoğlunun yararına kullanılagelmiştir. Yine bilezik, kolye gibi süs eşyası biçiminde şekillendirilen bakır, takı ve süs dünyasının vazgeçilemez ürünleri olmuştur. Düz levha şeklinde elde bulunan bakırın çekiçle çukurlaştırılıp, sopayla dövüldükten sonra, şimşir ağacından yapılan örsle kenarlarını kaldırmak suretiyle şekle sokulup kazan, tepsi, güğüm, bakraç, tas vb. haline getirilmesi işine bakırcılık denir. Bakırın yumuşak olması, onun çekiçle dövülerek sertleştirildikten sonra süslenmesi için de olanak sağlar. Bu işlemler yapıldıktan sonra bakır kalaylanır. Kalay yapıldıktan sonra süsleri ortadan kalkmaz. Kalay olmazsa bakır kabın içerisine konan yemek ya da içecekler zehir haline gelir. Bakırcılık, bakırın yumuşak olması nedeniyle ince bir işçilik gerektirmektedir. Bakırı kullanılır ya da bir süs eşyası haline getirene kadar ustanın uyguladığı birçok işlem vardır. Bakır eşya, bakırdan ve pirinç diye tabir edilen çinkonun karışımından elde edilen maddeden işlenerek yapılır. Antep bakır işlemesinin özelliği, tek parça olarak imal edilmesidir. Yani lehim ya da benzeri bir yolla birleştirme yapılmamasıdır. Ev, mutfak ve süs eşyası olarak kullanılan el işlemesi bakır mamullerinin işlenmesinde çakma ve çizme diye bilinen basit işleme yönteminin dışında; bir çekiç ve bir çelik kalemle yapılan bu işleme yönteminde bir tek parçanın işlemesi haftalarca hatta aylarca sürmektedir. Bakır işleme sanatı çok yönlü bir sanattır. Aynı anda birçok yeteneği bir arada bulundurmayı gerektirir. Biz tamamen kendimiz yapıyoruz. Anadolu medeniyeti içinde bakırın tartışmasız önemli bir yeri vardır. Anadolu'nun en ücra köşesinde dahi, bir köy evinde, bir cami kubbesinde, şerefesinde çarpıcı güzelliğiyle karşımıza çıkan bakır, asil duruşuyla karşısındakini etkiler. Bakır kazanlarda; çamaşırlar kaynatılır, salçalar, reçeller, kavurmalar yapılır, bakraçlarda sütler yoğurda dönüştürülür, ocaklarda kalaylanmış bakır kâselerde bin bir çeşit yemek pişirilir. Tüm bunlara rağmen bir elin parmakları kadar kaldık. Bakır, artık yapılmaz oldu. Yapılmayınca da, mutfaktaki yerini kaybeden bakır, salonlarımıza geldi, süslemeye başladı. Anneannelerimizden kalan sini, tepsiler, aşırma birer süs eşyası oldu. Biz bunlara işlemeler yapıyoruz. Geçmişlerinden birer hatıra olarak kalıyor.

Bakırdan neler yapıyorsunuz?

Turistik amaçlı her şeyi yapıyoruz. Kahve cezvesinden, fincanından, tepsisine kadar… Yemek kazanından, tabaktan, sürahisine kadar her şeyi üretiyoruz.  Çaydanlık, semaver, sürahi, vazo, tepsi, çay-kahve-zemzem takımları, şömine barbekü kapağı, mangal vs. süs kulanım eşyalarını yapıyoruz.

Yapması ne kadar sürüyor?

Yapacağımız ürüne ve yapılacak işe bağlı olarak değişiyor. Bazı ürün vardır yarım saat sürer, başka bir ürün bir gün sürer. Bazen ise aylar alır.

Sanatınızı icra ederken hangi malzemeleri ve aletleri kullanıyorsunuz?

Özünde yumuşak ve ışığı yüksek olan bakır metalinin oyulmasıdır tekniğimiz. Metali oyacak olan aletin de ondan daha sert bir metal olması gerekir doğal olarak. “El teklisi” adı verilen çelik kalemler kullanırız. Ahşap oymada kullanılan kalemlere benzer, uçları ters açılmış, sert çelikten mamul uçlarla kuvvet uygulayarak bakır kendine özgü hareketlerle oyulur. Kısmen gümüş kaplama yapılarak bakır ve gümüş renkleri birlikte sunulur. Sanatımızın özü metalin oyulması dedim ya; alüminyum, pirinç gibi metaller de kullanıyorum. Bakırı öne çıkaran ustalıktır.

Gaziantep’ten gelen birisi olarak Konya’yı nasıl buldunuz?

Konya güzel bir şehir, insanları sıcakkanlı, sanata karşı meraklı… Alışveriş yapmayı seviyorlar.

Konya’da en çok hangi ürününüz ilgi gördü?

Kahve cezvesi ve fincanı…

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.