Ziya Uysal

Ziya Uysal

Bölücülük

Bölücülük

 

 

       Aslında gazeteye göndereceğim yazı başka bir yazıydı. Ama gelişen olaylar işi değiştirdi. Fitne yani bölücülük, ülkeyi kasıp kavururken, insanın eli başka bir konuya varmıyor. Şehitlerimiz için içimiz yanarken bu belayı öfkeyle değil, sakin ve soğukkanlı bir şekilde atlatmamız gerektiğini de unutmamalıyız. Ben bu teröristlerin iflah olmaz birer canavar haline dönüştürüldüğünü, onlardan insanlık beklemenin bizi yanılgıya düşüreceğini yazmıştım. Çünkü onların gözleri, kulakları, kalpleri mühürlenmiş. Artık onların ezici çoğunluğu iflah olmaz. Onlar tedavisi olmayan bir beyin yıkama işleminden geçmişler. Bedenleri insan ama ruhları değil. Sağlıklı düşünemedikleri gibi, teröristlikten başka her şeye kapalı bir haldeler.

Hastalığın tedavisi için önce teşhisi doğru koymalıyız. Bölücülük, yani dinimizin çokça üzerinde durduğu fitne, ahir zamanın en büyük tehlikesidir. Dikkat ediniz, bölücüleri ve bölücülüğü eleştirirken bile şeytan bize başka bir çeşit bölücülük yaptırmaktadır. Tuttuğumuz partiden futbol takımına, etnik kökenimizden dinimize, mezhebimize, dünya görüşümüze kadar her türlü farklılığımızla ilgili aşırılık ve bağnazlıklarımız, bölücülük sebebi olabiliyor. 40 Yıl önce yolcu otobüslerinin bile, başka bazı şehirlerden korkarak geçtiğini unutmayalım.

Terörü protesto etmeliyiz. Bu bir demokratik haktır. Ama bizimki, teröristlerin sokak eylemlerinden farklı olmalı. Onlar izinsiz yapıyor, biz izinli yapmalıyız. Devlet-millet düşmanı olduklarından onlar yasaları çiğniyor, inadına biz yasaların dışına çıkmamalıyız. Onların eylemleri yakıp yıkmakla, düşmanca ve her türlü kışkırtmaya açık bir şekilde oluyor. Bizim protestolarımız sakince, dostça, yakıp yıkmadan, kışkırtmalara meydan vermeyecek, örnek bir organizasyonla olmalıdır. Terörü lanetleyen basın açıklamaları, pankartlar, dövizler, sloganlar olabilir. Ama asla yakıp-yıkma ve başıbozuk bir kargaşa şeklinde olmamalıdır. Aksi halde bu da başka bir terör olur, ülkemize bölücü terörden daha fazla zarar verebilir. Teröristler kendilerinin de içinde olduğu gemiyi beyinsizce deliyorlar. Biz bunu yapmamalıyız.

Türk halkı olarak birbirimizin farklılıklarını kabul etmesek de saygı göstermeliyiz. Bu saygı insana saygının ve demokratik olgunluğun bir gereğidir. Bunu yapmadığımız zaman bölünüyoruz. İnsanların farklılıklarıyla alay etmemeliyiz. Ancak cahilliği, pisliği, kanun ve kural tanımazlığı, devlet-millet düşmanlığını, vatan hainliğini kendine şiar edinmiş kişi ve toplulukların bu durumdan kurtarılması için de ilgili kamu kuruluşları daha çok çaba harcamalıdır. Örneğin” …mahallesinden gece geçmek tehlikelidir, falan sektör, …mafyasının elindedir”, şeklinde konuşulan, kitlesel şer odaklarının ayrı mahalleler ve semtler oluşturması, çocuklarının aldığı eğitimi de boşa çıkarıyor. Ülkenin bu gibi durumlardan kurtarılması işi ve silahlı mücadele devlete bırakılmalıdır. Teröre karşı gençlerimizin Genel Kurmaya yaptığı gönüllü askerlik başvuruları bir bilgeliktir, gerek yok dense de sürmelidir. 

Vize engelinin bir an önce ortadan kalkmasını sağlamalıyız. İleri demokrasi toplumlarını daha çok insanımızın tanıması için, AB ülkelerine yapılacak seyahatlere teşvik uygulamalıyız.  Seçim heyecanına bir de terör cinayetlerinin üzüntüsü eklenince halk iyice gerildi. İktidar muhalefeti, muhalefet iktidarı suçlayıp duruyor. Parti liderlerinin birbirini çok sert ve ağır bir dille suçlamaları da halkı bölüyor. Partilerin üst yöneticileri gerekirse yarın el sıkışır, bir araya gelirler ama onların tahrikiyle bu gün siz-biz kavgası yapmış olan insanları yarın bir araya getirmek kolay olmayabilir. Nitekim biz bunu geçmişte yaşadık. Liderler bu kritik dönemde olsun biraz daha birleştirici konuşabilirler. Bu memleket hepimizin, biz bir halkız, hep buradayız ve devamlı birbirimizin yüzüne bakacağız.

 

       Ömer Abi 85 yaşında bir cami arkadaşımdı. Namaz çıkışında yanıma geldi, içini döktü. Devlet Bahçeli’yi bir ele geçirse, sağ bırakmayacak gibiydi. Terörün de, yaşadığımız diğer bütün can sıkan durumların da hep ondan kaynaklandığına inanıyordu. Oysa Devlet Bahçeli ve partisi iktidarda bile değil. Ömer Abiyi sakinleştiremedim. Bana içini döküyordu ama benim söylediklerim hiç kulağına gitmiyordu. Öfkesi geçecek gibi değildi, söylene söylene yoluna devam etti. Belli ki bir yerlerde sistemli bir kışkırtmaya tabi tutulmuş, doldurulmuştu.  Yetmişlerde, aşırı komünist yapmak için bunun aynısını solcu gençlerimize, bazı dış kaynaklı şer güçler yapmış, onları da aynı böyle söz dinlemez hale getirmişti. Sadece Konya’da bile çok sayıda Ömer Abi var. Bunun Ak Parti teşkilatınca yapıldığını düşünmüyorum. Yetmişlerde, suret-i haktan görünen o yabancı gizli el, başımıza tekrar musallat olur diye endişeleniyorum. Bir de, “Esat’ta yanıldınız, paralelde yanıldınız, PKK’da yanıldınız, HDP’de yanıldınız, Çözüm’de yanıldınız. Yanılma şampiyonası mı var mübarek, kabak bizim başımızda patlıyor!” diye bağıran gençlerimizi eleştiri noktasında tutabilmek gerek. Allah’a emanet olunuz.  

 

                     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ziya Uysal Arşivi

SAPMA

16 Eylül 2019 Pazartesi 00:01
SON YAZILAR