Macit Uluçamlıbel

Macit Uluçamlıbel

Bu virüsten kurtulalım

Bu virüsten kurtulalım

Önceki haftalarda değindiğimiz bir konu vardı ‘Hastalıklar’ meselesi hani ‘toplumların yakalandığı hastalıklar’ bu hastalıkların en vahimine değinelim bugün ‘ırkçılık’. Irkçılık; bir ırka mensup olanların kendi ırklarını diğer ırklardan üstün görmesidir. Yani bu durumda Irkçılığın ağa babaları da Yahudilerdir. Ortadoğu’da Irkçılık mevzusu dünyanın diğer bölgelerindekinden farklıdır çünkü bu bölgede ırkçılığın şuan ki durumuna ulaşması birinci dünya savaşından sonra olmuştur. Ve bölgemizdeki ırkçılık sadece bölgesel ırkçılıktır Araplara, Türklere, Kürtlere ve hatta bu ırkları da aşiretlere soylara düşman edecek şekilde işlenmiş üzerinde çok çalışılmış bir virüstür. Dikkat ederseniz bölgemizde kimse İngilizlere karşı kin beslememekte ya da Fransızların, İtalyanların köylere kadar girip masum halklara yaptıkları eziyetleri hatırlamamakta. Yani anlayacağınız beyinlerimizi yüzyıldır öyle bir şekillendirmişler ki Ortadoğu’da kim kime baksa öcü görmüş gibi oluyor. Bir örnek verelim: Kurtuluş savaşımızda harbettiğimiz Yunanlar onların ağa babası İngilizler ve doğu cephesinde akbaba gibi ölmemizi bekleyen Ruslardı ( İtalyanı, Fransızı vesaire yazmaya gerek yok yedi düvele tamamlanır bunlar) bu bilgiyi göz önüne alarak özellikle turizmin canlanmaya başladığı yıllardan buyana sahil kentlerimizdeki duruma bakalım… Evet bu yedi düvel, güzelim kentlerimize yerleşme, konut alma konusunda ilk sıralardalar. Sakın yanlış anlaşılmasın Globalleşen dünyada bu gelişmeler normal, savaş durumunda felan da değiliz kimseyle, yerleşsinler ne olacak (diyelim). Bu insanlara yöre halkları herhangi bir ayrımcılık yapıyor mu? Hayır, tam tersi dillerini öğrenerek hatta yemeklerini öğrenerek, adetlerini öğrenerek burada kendilerini evlerinde hissetirmeye çalışıyoruz. Dedelerimizin çarpıştığı insanların torunlarıyla çağdaş ilişkiler kurarak onlara övgüler yağdırıyoruz ilimize, ilçemize, köyümüze gelen olursa onların dilini bilmesek de bir kaç güzel kelime öğrenip şirinlikler yapıyoruz. İnanın hiçbirinden rahatsız değilim bu saydıklarımın ama… Evet, aması var birde; aynı sahil kasabalarına yüzyıllar boyunca birlikte yaşadığımız Araplar geldiğinde yöre halkı nasıl tepkiler veriyor? Onlarla ilgili nasıl yorumlar yapılıyor? Hadi onu da geçelim. Birlikte yaşadığımız lafa gelince bin yıldır beraberiz diye nutuklar attığımız Kürt kardeşlerimize nasıl davranıyoruz?  Dilini bilmediğimiz Avrupalılara çat pat kelimelerle şirin görünmeye çalışan bizler kapı komşumuz olan Kürt kardeşlerimize Kürtçe ‘nasılsın’ demeyi öğrenmeyi bir kerede onların gönlünü almayı neden akıl etmedik? Tuhaf değil mi? Bizim buralarda ki ırkçılık virüsü kesinlikle özel üretim ve bu virüsün anti virüsü kardeşliktir. 
‘Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır.’ Buyuruyor veda hutbesinde Peygamberimiz. Aslolan Müslümanlığımız, İnsanlığımız. Biz bu ırkçılık virüsünü atarsak vücudumuzdan emin olun çok rahatlayacağız. Bu virüsü vücudumuza enjekte edenlerin güneşini Ortadoğu’da batırmak bizim elimizde. Hadi selamlaşmaya o zaman Allah’ın selamından sonra ‘Çawani’ ya da ‘Çırdıki’ deyin bir Kürt kardeşinize karşılığında alacağınız gülümseme çok güzel gelecek göreceksiniz.

Geçtiğimiz hafta Cihanbeyli’deydik önce Cihanbeyli Belediye Başkanı Mehmet Kale Bey’i ziyaret ettik yapılan çalışmalar ve projelerle ilgili bilgilendirdi bizleri Belediyede hummalı bir çalışma var Mehmet Kale vatandaşa daha iyi hizmet edebilmek için belediyeyi daha ferah ve kullanışlı şekilde dizayn ediyor yeni birimler kurarak ilçe belediyelerinde görmeye alışkın olmadığımız kurumsal bir yapı oluşturuyor. Belediyede dolaşırken tüm personelin heyecanına ve azmine şahit olduk inşallah bu çalışmaların sonucunda hizmet noktasında da çok başarılı olurlar.

Önümüzdeki Pazartesi günü benim için ayrı bir öneme sahip. Bundan 11 sene önce 10 Kasım akşamı Babam Ali Rıza Uluçamlıbel’i kaybettik. O tarihi anlatırken yaşatan bir Tarih öğretmeniydi, dinlemeye doyamayacağınız güzellikte konuşan, okumayı, yazmayı çok seven bir edebiyatçıydı, Mavera’da, Yedi İklim’de, Güldeste’de şiirleri yayınlanmış bir şairdi, hayata Müslümanca bakan, mütevazi, iyi niyetli, dosdoğru bir adamdı ama tüm bunlar bir tarafa o bizim babamızdı. Onu özlemediğimiz bir an bile yok emin olun. Rabbim bizi cennetinde kavuştursun inşallah. 
Hayırlı Cumalar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Macit Uluçamlıbel Arşivi
SON YAZILAR