Büyükşehir Belediyesi’nden bir ilk daha Mezar Taşları Müzesi

Büyükşehir Belediyesi’nden bir ilk daha  Mezar Taşları Müzesi
Gazetemizin Tarihçi yazarlarından, Akademisyen Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Türkiye’de bir ilk olan Mezar Taşları Müzesi Projesi’ni değerlendirdi.

Gazetemizin Tarihçi yazarlarından, Akademisyen Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Türkiye’de bir ilk olan Mezar Taşları Müzesi Projesi’ni değerlendirdi. “Müze alanı olarak belirlenmiş olan bahçede üstü örtülü bir seksiyon halinde tefriş edilmiş mezar taşlarını gördüğümde, projelere taş koymadan, mezar taşlarına nasıl sahip çıkılacağına da şahit olmuş oldum” diyen Muşmal, projenin Konya için iftihar edilecek bir çalışma olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

 

KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ MEZAR TAŞLARI MÜZESİ

 

Bizleri yakından tanıyanlar bilirler ki, ayda birkaç defa da olsa, sanata ve musikiye gönül vermiş arkadaşlarımızla zaman zaman bir araya gelerek hem birbirimizle hasret giderir hem de bu işi bilen ustaların sazlarına ve sözlerine kulak veririz. Bizim için, Konya’nın gözde alanı haline gelmiş Mengüç Caddesi ve Aşkullah da bir araya geldiğimiz yerlerdendir. Akşam vakitleri uygun zamanlarda Aşkullah’a gitmeye niyetlendiğimde genellikle Üçler Mezarlığı’nı çevreleyen yolu tercih eder, hem de böylece belki biraz nefsimle muhasebe yapma imkânına kavuşmuş olurdum. Üçler Mezarlığı’nın Mevlana Kültür Merkezi’ne bakan köşesinden Aşkullah’a varıncaya kadar yol üzerinde bir gözüm yolda bir gözüm mezarlık içinde ilerlerken bu süre boyunca, mezarlığın uzaktan görünen yüzü nedeniyle, içimde hep içeriye girip adamakıllı inceleme isteği uyanırdı. Son zamanlarda Üçler Mezarlığı'nın bir köşesinde Mezarlıklar Müdürlüğü binası çevresindeki hummalı çalışmalar da epeyce dikkatimi çekiyordu. Üstelik, 4-5 yıl boyunca, Osmanlı Dönemi mezar taşları ile ilgilenmiş ve yayınlar yapmış birisi olarak da, Büyükşehir Belediyesi’nin Mezar Taşları Müzesi Projesinden haberdar olmuş ve nerede konusu geçse sohbete dahil olarak gündemi takip etmeye çalışmıştım. Dahası Beyşehir’de tespit ederek yayımlamış olduğumuz fakat göl kenarında öylesine toplanmış vaziyette bulunan 14. ve 15. yüzyıla ait muhteşem mezar sandukalarının daha iyi korunabilmesi ve Beyşehir’de bir müze kurulması gerektiği ile ilgili çok sayıda haber, röportaj yapmış ve köşe yazısı yazmıştım.

Bütün bunlar nedeniyle, halihazırda mezarlıklar ve Mezar Taşları ile ilgili her türlü faaliyet beni zaten kendisine çekiyordu. Bu işlere içi giden bir akademisyen olarak, yine bir Aşkullah yolculuğu sırasında Konya Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü’nün bahçesinde yapılmış olan çalışmaları yerinde incelemek istedim. Hem böylece Kuşadası’nda katıldığım bir sempozyumda tanımış olduğum Müdür Ayhan Bey ve Sanat Tarihçi Devrim Hanım’ın bir çayını da içebilirdim. Kuşadası’nda yaptıkları sunumda, Türkiye’de bir ilk olan Mezar Taşları Müzesi Projesi hakkında bilgi vermişler, hatta molalarda Büyükşehir Belediyesi’nin özellikle Konya Merkezinde kurduğu Mezarlık Bilgi Sistemini büyük bir iştahla anlatmışlardı. Bütün bunlara tezat bir şekilde bendeniz de Beyşehir’deki mezar taşlarının acınacak halini anlatırken, dinlediklerim karşısında elbette ki şaşırmış ve etkilenmiştim. Ancak emin olunuz ki, yerinde yaptığım bu ziyaret karşısında yaşadığım şaşkınlık ve hayranlık projeyi duyduğum, dinlediğim zamanlarda yaşadıklarım ile mukayese edilemez.

Daha Üçler Mezarlığı köşesinde Konya Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü bahçesinden adımını attığınız andan itibaren, burada çok güzel şeyler oluyor hissine kapılmaya başlıyorsunuz. Size arka arkaya ikram edilen çayların ve güler yüzün etkisinden bahsetmiyorum. Belki bu, bizim ilmimize olan hürmettendir. Lakin öğreniyor ve yerinde görüyoruz ki, her kim canlı olarak mezarlığa gelmişse ve bir yakınını ziyaret etmeyi murad etmişse, yaşlısı genci hastası sağı, kadını erkeği, ne olduğu kim olduğu önemsiz, eğer talep etmişlerse hemen golf arabalarına bindirilerek, mezarlık içinde açılmış harikulade yollardan ilerleyerek, ziyaret edilmek istenen mezar alanına kadar götürülüyor. Siz yolculuk sırasında mezarlık içerisinde, dinlenme alanlarında dinlenen, kuş sesleri dinleyen, yürüyen, kuran okuyan insanları ve yemyeşil alanları görerek çiçek kokuları eşliğinde zaten ortamın güzelliğinin etkisi altına giriyorsunuz. Oradaki görevliler arka arkaya ikram ettikleri Büyükşehir baskılı şekerleri ve gül kolonyalarını ziyaretinizi tamamladığınızda yenilerken, yapacağınız sohbette, canlı olarak geldiğiniz bu mezarlığa bir gün cenazeniz geldiğinde nasıl karşılanacağınızı da öğrenmiş olursunuz. Konya Büyükşehir Belediyesi Cenaze Hizmetleri konusunda çıtayı çok yükseltmiş durumda. Pek çok şehirde mezar alanlarının fahiş fiyatlarla alındığı ülkemizde, Konya’da verilen hizmetleri duyduğumda ve Üçler Mezarlığı’nın bu muhteşem halini gördüğümde dudaklarımdan şu sözler döküldü: İnsanın Ölesi Geliyor.

Elbette ki bu gözler, mezarlık içerisinde sağa sola yatmış veya deforme olmuş eski yazılı mezar taşların durumunu görmezden gelmedi. 4 yıl kadar önce, Kültür Dairesine bir ekip olarak sunduğumuz mezar taşlarının düzenlenmesi, okunması, temizlenmesi restore edilmesi vs gibi işleri de kapsayan “ÜÇLER” ve “MUSALLA” kitap projeleri her ne hikmetse kabul edilmemişse de o sürede projeyi sunduğumuzda mezarlıklardaki taşların durumu ile ilgili epey araştırma ve inceleme yapmıştık. Bu yolculukta, o dönemde perişan durumda bulunan bazı mezar taşlarının restore edildiklerini de görmüş oldum. Elbette mezarlık içerisinde iyi durumda olmayan ve müdahale edilmeyi bekleyen çok sayıda mezar taşı var. Ancak gördük ki, Müdür Ayhan Bey ve ekibi bu işe çoktan gönül vermiş. Hatta Sanat Tarihçi Devrim Kuşdoğan Hanımefendi’nin mihmandarlığı ve Ayhan Bey’in eşliğinde Mezar Taşları Müze projesi alanında yaptığımız gezi de gördüm ki, bir akademisyen olarak bizim yıllar önce kurduğumuz hayaller bir bir gerçekleştiriliyor. Hele Müze alanı olarak belirlenmiş olan bahçede üstü örtülü bir seksiyon halinde tefriş edilmiş mezar taşlarını gördüğümde, projelere taş koymadan, mezar taşlarına nasıl sahip çıkılacağına da şahit olmuş oldum. Devrim Kuşdoğan hanımefendi, kendi elleriyle restore ettiği mezar taşlarından bahsederken, sanki akrabalarından komşularından hatta kardeşlerinden, çocuklarından bahsediyor gibiydi. Elini dokunduğu mezar taşları kitabelerini okumakla kalmamış, onların hayat hikâyelerine kadar pek çok detayı öğrendiği aşikardı. Hatta sergide yer alan 134 taştan en güzeli olarak gördüğü ve bir Osmanlı hanımefendisine ait mezar taşını anlatırken gözleri dolmuş ve sesi düğümlenmişti. Bu hal, Şems Haziresi’nden intikal ve Konya’daki Müzelerden devredilmiş olan ve şimdi burada Mezar Taşları Müzesi’nde dönemlerine göre sergiye alınmış 134 taşla sınırlı değildi. İnanın Üçler ve Musalla Mezarlığı içinde eski yazılı yüzlerce taşı yakından tanıyor, hikâyelerine dokunmaya çalışıyordu. İşte o zaman müdrik oldum, ben de bir akademisyen olarak Beyşehir’deki sandukalarla böyle hemhal olmuştum. Onların hikayelerine dokunmuş onlarla sohbet etmiş hatta, onları bir kış mevsiminde göl kenarında karlar buzlar altında korunmasız gelişigüzel bir vaziyette görüp Konya’ya dönerken gözlerim dolmuştu. Bu iş gönül işiydi, eşimle birlikte göl çevresinde yine sandukaların durumunu görmeye gittiğimde, sanduka kenarında mangal ateşini yakmış amcayı gördüğümde arabayı nasıl durdurup indiğimi hatırlamıyorum. Neden sonra eşim kolumdan tutup, “Sakin ol” demiş ve belki beni “Dayak Yemek en hafifi olmak üzere” karşılaşacağım birçok şeyden alıkoymuştu. En azından o, başkaları gibi “Başka işin mi yok senin, müzeymiş taşmış, ne karışıyorsun karıştırıyorsun, git, dersine gir işine bak” dememişti. Oysa ben zaten çoğunlukla sakin sessiz bir âdemdim. Biz ana babamızdan, hakka hukuka hakkaniyete dikkat etmeyi öğrendik, yanlışa yanlış demeye, doğruyu takdir etmeye öğütlendik. Öyleyse, Konya Büyükşehir Belediyesi’nin mezarlıklarında kayıtlı her cenazeyi pafta pafta veri halinde düzenleyerek, ziyaretçilere sistem olarak sunduğu Mezarlık Bilgi Sistemi ve Ücretsiz Cenaze İşlemleri gibi hizmetleri takdir etmeyelim mi?

Beni hayatta iken daha fazla ilgilendiren ve Türkiye’nin İlk Mezar Taşları Projesinin hayata geçirilmesini takdir etmeyelim mi? Daha önceleri köpek korkuları arasında boyuma kadar otlar içinde çalıştığım Beyşehir Mezarlıkları şimdi daha bakımlı hale gelmişse bunu söylemeyelim mi? Son tahlilde bu hizmetlerde Başkan’dan İşçisine kadar, Mezarlıklar Müdürü Ayhan Bey ve Sanat Tarihçi Devrim Kuşdoğan’ı tebrik etmeyelim mi? Üçler Mezarlığı ve Musalla Cennetten bir bahçeye dönmüşken, Beyşehir’deki muhteşem sandukaların korunmasız durumunu dile getirmeyelim mi? İbn-i Bibi’nin Beyşehir hakkında söylediği, “Cennet ya buradır, ya da buranın altındadır” sözüne itibar etmeyelim mi?

Sözün özü, Beyşehir’deki mezar taşları ve sandukaların, Eşrefoğlu Cami Bahçesinde tarihe uygun ve geçmişe sadakatle eski hazireye nazire olarak bu konudaki uzman ve yetkililerden görüş ve izin alınarak koruma altına alınması ve sergilenmesi gerektiğine inanıyorum. Olmadı Bedesten’in gözlerinde her biri için camekânlı bölümler kurularak teşhir edilebilir. Eğer Vakıflar bu konuda ayak diretirse, Beyşehir Milli Parklar Şefliğine ait bina ve bahçesi buna çok uygun değil midir? Konya Büyükşehir Belediyesi Değerli Başkanı Tahir Akyürek’in bu konudan haberi olsa idi, biliyorum ki Konya’da iftihar edilecek proje olan Mezar Taşları Müzesi’nin bir benzerini Beyşehir’e kazandırırdı. Zira Konya’daki bu projenin ülkemizin her tarafına ışık tutacak ve yayılacak muhteşem bir proje olduğunu bir gün herkes söyleyecektir.

mezarlik-(1).jpegmezarlik-(2).jpegmezarlik-(12).jpegmezarlik-(21).jpeg

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.