İ. Hakkı Biçer

İ. Hakkı Biçer

Cengi attık, dünyaya daldık hac’âbi…

Cengi attık, dünyaya daldık hac’âbi…

Bilinmeyen bir zaman diliminde bir oldubittiyle başladı her şey. İhtirasın ve debdebenin kök saldığı, koyu bir yalanın iliklere kadar işlediği, zavallı ve zahiren Müslümanların yaşadıkları kentte, sahte hayatlara takılmış iğreti birer marka gibi duruyor her şey… Gönlümüzün şehirleri yağmalanmış, çöl çöl olmuş içimiz hac’âbi…

Kalbi kirlenmiş insanların yaşanmaz hale getirdiği dünyada mutlu olmaya çalışmak bizimkisi… Bu ne lüks, bu ne beyhude çaba… İnsan böyle giderse bir daha mes’ud olamayacak; insanın yolu hiçbir vakit, saadete çıkmayacak.

Kirlendi insan, kirlendi kelimeler hac’abi… Hiçbir nesne ya da canlının kirlenmediği kadar hem de… Talihsiz zamanlarda, ahlak yoksunu adamların bedbaht dudaklarında, hiç hak etmedikleri halde, ne yazık ki… Başı eğik, boynu bükük ifadelerin…

Oysa bir zamanlar Saraybosna’ya babalar, mücahit evlatlar gönderirlerdi, bu şehirde. Onurla yaşayan ve onurla ölerek kendi romanlarını tamamlarlardı onlar. Çeçenistan dağlarından selam yollayan çocuklar vardı daha. Cihad ve şehadet arzusuyla cephelere koşan yiğitlerin yüce dosta kavuştukları haberler, müjdelerle verilirdi. Giden her iyinin yerine bir yenisinin geleceğine inanılırdı. “Bir hareketin harcına ne kadar kan ve ter karışırsa, o hareket daha bir kökleşecek ve daha bir gürleşecek” diye düşünülürdü…

Şehadet gecelerinde tekbir sesleri yürekleri hoplatırken, alınları sahabe çizgili adamların okuduklar marşlar, içimizi ferahlatırdı. Gazze mitinglerinin gür sedaları, sanki Bedir’den birer muştu gibiydi.

Şimdi ise kalabalıklar içinde yapayalnız insanlar kentindeyiz. Tüm boşlukları sefertası konutlarla doldurulmuş semtlerde yaşayan... Apartman kapılarından girerken kimseye görünmeden, bir yabancı gibi hanelerine süzülen…

Fransız balkonlu teraslarda, köşe takımlarına gömülmüş, nargile fokurdatan beyaz Müslümanların zikir meclislerine melekler inmiyor artık. Velesbitli çocuklara ekmek kapılarını açarken, maaş dağıtma vakti gelince ortalıktan kayboluyorlar da ondan mı acaba? 3 bin liralık ithal gömleklerle dost meclislerinde caka sattıklarından, yoksa bir iş seyahatine çıkınca, kara gecelere karıştıklarından mı?

Anlayacağın “Allah’ın verdiği nimet, kullarının üzerinde” eskiden olduğu gibi durmuyor hacabi… Çanakkale şehitlerine cüz okuduklarına aldanma! Terennüm ettikleri Kasas-77, iz bırakmıyor ki belleklerinde. Allah’ın verdiği serveti, ahireti kazanma istikametinde sarf edemiyorlar bir türlü. Okumuyor, anlamıyor, idrak edemiyorlar.

Eskinin “Radikal İslamcılar”ıyken, önce “Anadolu Kaplanları”, sonra İslami burjuvazi oluyorlar. Gündelik taşra dertlerinden kurtulup “soylu” dertler peşine takılıyorlar. Çocuklarını en pahalı kreşlere gönderiyor, onlara annesiz “merhamet” satın alıyorlar. Kendi elleriyle evlerini ve evlatlarını birer “fitne”ye dönüştürüyorlar. Çocuklar, piyano kurslarında vakit geçirirken, onlar lüks ve ihtişamlı umreler planlıyorlar…

Şeyh”, “Üstad”, “Ağabey”, “Efendi” oluyorlar, ancak sabır ve takvayı kuşanmak nedir, bilmiyorlar. Daha düne kadar sarılıp kucaklaşırken, bugün karşılıksız izzet ve ikramda bulunmuyorlar.

Hakikat’ten uzaklaştıkça dünyevîleşiyorlar hac’âbi… Dünyevileştikçe kaybediyorlar kimliklerini… Hayatı boyunca servet tutkusuna direnen, dünyevîleşme düzenine başkaldıran, sadeliğin sembolü Ebûzer, o kadar uzak ki onlara…

Velhasıl, bir gün gideceğiz buralardan. Hepimiz düşeceğiz, takvimlerden… Bir gün ağzımıza, burnumuza haşeratın doluştuğu günde, o büyük hesabın, tekâsür hakikatlerinin farkına varacağız. İlme’l-yakîn bilecek, ayne’l-yakîn göreceğiz. 

 “Cengi attık, dünyaya daldık” hacâbi “tezeğe konan sinekler gibi…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İ. Hakkı Biçer Arşivi
SON YAZILAR