Çözüm teknik üniversite

Çözüm teknik üniversite
Bir hastane odasında annesine şiir yazan kişi akademisyen, politikacı, eski milletvekili ve Selçuk Üniversitesi’nin yeni dönem rektör adayı. Prof. Dr. Ahmet Alkan; mimarlık eğitimi almış bir şehir plancısı.

Çiğdem Kurut'un Röportajı

Kanlı bir yastığa düştü mü başım;

Ağlayan bir çift göz “O” başucumda

Göz pınarlarımda kurursa yaşım;

Mahzun bir tevekkül dualarında…

Bir hastane odasında annesine bu dizeleri yazan kişi akademisyen, politikacı, eski milletvekili ve Selçuk Üniversitesi’nin yeni dönem rektör adayı.  Prof. Dr. Ahmet Alkan; mimarlık eğitimi almış bir şehir plancısı. Üniversite eğitimi dahil olmak üzere 40 yıldır Selçuk Üniversitesi’nde geçmiş bir hayatı, üniversitede yapılanları, yapılabilecekleri konuştuk. Sanatkâr ruhlu bir akademisyenle röportaj yapınca araya dizeler girdi, edebiyat konuşuldu. Röportaj da en az sanat kadar keyifliydi…

 

Çözüm teknik üniversite

 

Türkiye’nin en genç milletvekillerinden biri olarak meclise girmiştiniz. Milletvekilliği adaylığı kararı mı daha zordu, rektörlük adaylığı mı?

Milletvekilliği üst düzey bir görevdi. Türkiye’de seçilmiş 550 özel insandan biri olmak, ülkenin kaderi hakkında alınan kararlara el kaldırmak, katkı vermek, o kararlar hazırlanırken görev almak kuşkusuz ki gurur vericiydi. Ama Selçuk Üniversitesi Türkiye’nin çok önemli, büyük üniversitelerinden biri. Özellikle de Anadolu üniversiteleri için model olmuş bir üniversite.  Bu yönüyle de Selçuk Üniversitesi’nin etki alanını sadece Konya, sadece Selçuk Üniversitesi’nin öğrencileri, velileri gibi görmek yanlış olur. Bu bakımdan rektörlük de çok önemli bir görev. Adaylığın bu dönem için yapılması gerekli bir önemli görev olduğuna inandım. Çok kritik bir dönemden geçtiğimizi düşünerek, bir anlamda kendimi bundan sorumlu hissederek ... Bunu da Konya’ya, ülkeme karşı en az milletvekilliği kadar önemli bir görev kabul ettim.

Milletvekilliği döneminizde de üniversite sorunlarıyla ilgilenmiştiniz. O zamandan bu yana neler değişti?

Şehir plancısı ve yüksek mimarım. Aldığım eğitim; sorunlara yukarıdan, makro ölçekten bakmayı öğretti. Aynı zamanda yaptığım görevler itibariyle bu sorunlara kalıcı, yapısal çözümler bulmadığınız zaman sonuç alma imkanınızın olmadığına inandım. Eğer bir eksiklik olarak göreceksek,  Selçuk Üniversitesi’nin kuruluşunda yanlışlıklar vardı.  Selçuk Üniversitesi, bir üniversitenin olması gerekenden çok geniş bir alanla ilgilenmek üzere kurulmuştur. Bu kadar yükün altından bir üniversitenin bir başına kalkması mümkün değildir. Bu yapı öğrenci sayısı olarak çok hızlı büyümeye müsait olan bir organizasyondur. O zaman bu hızlı büyümeye eş değerde bina, fiziksel mekan, personel, maddi ihtiyaçları karşılamanız lazım.  En önemlisi de akademisyen, bilim adamı yetiştirmeniz lazım. Bilim adamı akşamdan sabaha yetişmiyor. Çok uzun zaman alan pahalı ve zor bir iştir. Yurt dışı eğitimlere göndermek lazımdır, kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili dünyanın neresinde özel kurumlar varsa göndermek lazımdır ki biz de bilim adamı diyebileceğimiz nitelikte akademisyenlere sahip olalım.  

Üniversitedeki en büyük problem büyümedeki dengesizlikten mi kaynaklanıyor?

Selçuk Üniversitesi’nin öğrenci nüfusundaki büyümesi ile öğretim elemanı, personel, fiziksel imkan ve maddi imkân artışı arasındaki farklılık o kadar fazla olmuştur ki üniversite bugün büyüklük olarak yönetilemez, öğrenci sayısıyla, öğretim elemanı arasında, öğrenci sayısıyla personeli arasında kabul edilemez uçurumların oluştuğu bir üniversite haline gelmiştir. Her zaman çok büyük olmak, çok güçlü olmak demek değildir. Hindistan’ın da 1 buçuk milyara yakın nüfusu var ama güçlü, kalkınmış bir ülke değil. Çin de öyle.  Olaya öyle bakmak lazım.

Bu sorun nasıl çözülmeliydi?

Bu yanlışlığı 1994 mahalli idareler seçimlerinde belediye başkanı adayı olduğum zaman söylemiştim. Demiştim ki Selçuk Üniversitesi yeniden yapılandırılmalıdır. Bu yapılandırmanın da çok belirgin, olmazsa olmaz şartlarından bir tanesi Selçuk Üniversitesi içerisinde ciddi bir yer tutan teknik bilimlerin alınarak teknik üniversite açılması.  Mühendislik fakültesi, teknoloji fakültesi, teknik bilimler meslek yüksekokulu gibi okullar olabilir. Ciddi bir akademik çalışmayla hazırlanacak dosyadır. Konya’nın ihtiyacı olan teknik üniversite;  Patent üreten, Ar-Ge yapan, yeni teknolojiler geliştiren bir teknik üniversite kurulmalıydı. Milletvekili olduğumda da üniversiteye yapabileceğim en büyük hizmetin bu olduğunu düşünerek konuyla ilgili bir kanun teklifini de parlamentoya verdim. Ama ne yazık ki bir başımıza kanun çıkarma şansımız yok.  Kısa bir hükümet olduk ve bu kanunu çıkarmaya zamanım yetmedi. Bugün içimdeki en büyük ukde ve rektör olmak istememin en büyük sebeplerinden bir tanesi de budur. Çünkü bu sorunu çözemediğiniz zaman Selçuk Üniversitesi’nin sorunlarını asla çözmüş olmazsınız. Elimizde ciddi bir altyapı var. Öğrenci, öğretim üyeleri var. 40 yıllık birikmiş gelenek var. Yeni kurulması gereken Teknik Üniversite, bu birikim üzerine kurulmalıdır. Varsayınız ki yeni binalar yaptık.  İTÜ’den 10, ODTÜ’den 5 hoca getirip, yeniden öğrenci alıp, teknik üniversite yaptık. Bu yapının üniversite olabilmesi için yine uzun yıllar gerekir.  Ciddi çalışmalar ve üniversite ruhunun inşası gerekir. Bu bakımdan da Selçuk Üniversitesi içindeki Teknik birimler hazır altyapı olarak büyük avantaj sunmaktadır. Bu gün Teknik Üniversitenin yanında, Konya'nın tarihi, mimari, arkeolojik ve kültürel değerlerini geliştirecek bir "Güzel Sanatlar ve Tasarım" üniversitesine ihtiyacı vardır. Bunun altyapısı da Selçuk Üniversitesi bünyesinde oluşmuştur. Bu iki radikal adım atılırsa, hem Selçuk Üniversitesi, hem de yeni kurulan üniversitelerimiz, hızla niteliklerini geliştirerek, Dünyada adından söz edilen ve hedeflenen (ilk 500) sıralamaya girebilecek üniversiteler olabilirler.

Kadro sorununu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Birçok vaatte bulunabilirsiniz. Rutin işler zaten yapılıyor. Tabii ki kadro alınacak. Şu anda üniversitemizde ortalama, bir öğretim üyesine 82 öğrenci düşüyor. Avrupa standartları (bilim dallarına göre değişen ölçülerle) 10-20 arasıdır. Kadro alamazsanız bu üniversite nasıl büyüyecek. Bu konu kim rektör olursa olsun, ilk yapılması gereken iştir. Çok gecikmiş bir tabloyla karşı karşıyayız. Son 4-5 yılda Selçuk Üniversitesi’ne önemli kadro tahsisi olmadı. Üniversite olarak 2012’de Necmeddin Erbakan Üniversitesi olarak bölündüğünde (bu bölünme bir fırsattı ne yazık ki değerlendirilemedi) öğrenci sayımız 64 bine inmişti, bugün 89 bin 500. Yani üç yıl içinde mevcut yapıya bir büyük üniversite daha eklendi.  Fakat akademik kadro aynı oranda artmadı. Bunun acil çözümü şarttır.

Mimarlar genellikle şehirlerin hep bir ruhu olması gerektiğini savunur.  Üniversiteler için de bu geçerli mi?

Yapmak istediğim tam da bu. Üniversiteye bir ruh kazandırmak gerekiyor. Bu ruh üniversitenin ne kadar eskiye,  köklü bir geçmişe dayandığı ve farklı düşünceden insanların o üniversiteye kattıkları ile ilgilidir. Biriktirdikleri, bilim ve kültür alanında üst üste koyabildikleri ile ilgilidir...  Görüş farkları toplumların, kurumların zenginlikleri ve itici güçleridir. Rekabet olmazsa, yarış olmazsa, insanlar aynı düşüncede olursa üretim, gelişme olmaz, bilgi üretilemez. Öğretim üyelerimiz, öğrencilerimiz ve çalışan personelimizin kendilerince fikirleri, farklı siyasi görüşleri, farklı yaşayış biçimleri olacaktır, olmalıdır. Önemli olan birbirlerine saygı duymaları ve kendi yaşayışlarını dayatmamalarıdır. Birbirlerinin özgürlük alanlarına girmemeleridir.  Bizim üniversite olarak yapmamız gereken de bu özgürlüğü, rahatlığı sağlamaktır. O zaman bilimsel gelişmenin önünü açmış olursunuz. Bu da tüm Türkiye’ye kazanç sağlar. Bir şehir ve Üniversite de ürettiği değerler üzerinden yükselir. Üniversite ve şehir birlikte bir değer üretimine girmemişse o şehir bir üniversite şehri olmaz, o üniversite de şehrin üniversitesi olmaz.  Biz bu şehrin üniversitesi olmak istiyoruz, Konya'nın da bir üniversite şehri olmasını... Üniversitenin ruhunu da bu birliktelik inşa edebilir...

Üniversite şu an şehrin üniversitesi mi?

Benim anladığım anlamda değil. Şehirden bu kadar izole edilmiş bir üniversite olmamalı. Esasen ben prensip itibariyle kampus üniversitelerine karşıyım. Amerika’da kampüs üniversiteleri bizim anladığımız gibi işlemiyor. Şehrin üniversitesi oluyor. Princeton dediğiniz zaman aklınıza Princeton şehri gelmiyor. Princeton Üniversitesi geliyor. Yale dediğiniz zaman New Haven gelmiyor aklınıza. Üniversite geliyor. Birlikte yaşıyorlar, birlikte üretip birlikte tüketiyorlar. Bizim üniversitelerimizin de böyle olması lazım. Benim anladığım anlamda Selçuk Üniversitesi de diğer üniversitelerimiz de, ne yazık ki şehrin üniversitesi haline gelemediler. Bu konuda yapılması gerekenler var. İlçelerdeki meslek yüksekokullarının da bu anlayışla ele alınıp yeniden organize edilmesi lazım. Kısaca sorun büyük ve yapılacak çok iş var.

Selçuk Üniversitesinde yıllardır Tıp doktorları rektörlük yapıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Doktorluk mesleği bir takım avantajlara sahip. Tıp fakültesinin olduğu üniversitelerde diğer bilim dallarının gelişmesi de zor oluyor. Çünkü tıp fakültesi insan hayatına dokunan ve geniş bir alanı kaplayan etkin bir fakülte. Tabii ki bir üniversite içinde bulunan tüm bilim alanlarını bu üniversitenin yönetimine kendileri ile ilgili deneyimleri, bilgileri katmaları lazım. Bunu tıp fakültesi kökenli rektörlerimiz de rektör yardımcılıklarını farklı fakültelerden alarak gerçekleştirmeye çalıştılar. Fakat bunun yeterli olmadığını yaşayarak gördük.  Farklı bilim dallarından rektörlerimizin de üniversiteye katkı vermelerini sağlamamız gerekli. Bunun içinde bir bilim alanından rektörlük görevini maksimum iki dönemle sınırlamamız doğru olur diye düşünüyorum.

Mimarlığı isteyerek mi seçmiştiniz?

İsteyerek seçmedim. Tesadüfler mimarlığa itti. En çok da o günkü terör ortamında Ankara’da, İstanbul’da okumak yerine kendi şehrimizde, ailemizin yanında eğitim almak fikri cazip geldi. Bölümümden de, işimden de çok memnunum. İçimde ukde kalan tek şey edebiyat. Edebiyat okumak istiyordum. Yazar olmayı istiyordum. Ancak o günün şartlarında edebiyat okumama da yine bahsettiğim terör ortamı mani oldu. Hayatımda büyük yeri olan ağabeyim edebiyat okumamın benim hayatımı zorlaştıracağını, hatta sonu hapisle bitebilecek bir sürece girebileceğimi söyledi. Konya’da İnşaat ve mimarlık vardı. Ben mimarlığı seçtim.  Sanata biraz yakın olsun istedim.

Bir kitap çıkaracak kadar şiir yazdığınızı biliyoruz. Şiir yazmak sizin için ne ifade ediyor?

İstekten de öte bir şey. Şiir benim ruhumun gıdası. Dolayısıyla beslendiğim bir alan.11, 12 yaşlarında başladım yazmaya. Sevda Mevsimi kitabımı 1970 yılından 2013’e kadar yazdığım şiirlerden oluşturdum.  Hatta şiir de demeyelim.  Şairlik, şiir çok iddialı sözler. Bizim heveskâr dizelerim.

Yazdığınız ilk şiiri hatırlıyor musunuz?

İlk şiirlerim çevreme, tabiata ve anneme yazdıklarımdır. Anneme çok şiir yazdım. 1973’te bir hastane odasında yazdığım şiir var. İçten gelerek yazdığım bir şiirdir. İlk kitaba “Sevda Mevsimi” dedik. Hazırlıkları devam eden ikinci kitap, yakın dönem şiirlerimi içerecek. Belki ismi “Naz Mevsimi” olur. Ayrıca ilk roman denemem de (68 ikliminde TİPİ) umuyorum ki yılbaşına kadar yayınlanmış olacak. Bunu da önemsiyorum.

 

 

Rektör seçilirseniz göreve başlayınca el atacağınız ilk sorun ne?

Kadro.  Şu anda hangi fakülteye gitseniz bu sorun gündeme gelmektedir. Fiziksel mekan yetersizliği, laboratuvar, spor salonu, öğretim elemanı odaları, personel yetersiz. Kısa vadeli plandan da önce bir acil eylem planına ihtiyaç var. Sonra, Türkiye'nin kısa-orta-uzun vadeli (2023-2050-2071hedefleri gibi) planları ile uyumlu ve onları mikro alanda besleyecek, Selçuk Üniversitesinin  kısa, orta,  uzun vadeli planlarını hazırlayacak bir çalışma grubu kuracağız. Bu ekip Üniversitenin belirlediğimiz  vizyon ve misyonu doğrultusunda uygulama etaplarını ve programlarını detaylandırıp, yol haritasını ortaya koyacaktır.

Diğer adayların projelerini de hayata geçirmek adına ortak hareket etme pozisyonuna girilebilir mi?

Mutlaka olması gerekir. Ben olaylara kendi bilim alanım, bakış açımla bakarım. Çağımızda ekip çalışması önemli. Seçim sürecinde de aday olanların hepsi benim kadim dostlarım. Özellikle Tahir Bey’le 30 yılı aşan bir tanışıklığımız var. Seçim biter, dostluk devam eder. Seçim sürecinde de zaten hiçbir aday diğeri hakkında kötü söylemde bulunmadı, bulunmaz. Bize yakışmaz. Biz bu toplumun entelektüel birikimi en üst düzeyde olan insanlarıyız. Örnek olmalıyız. Biz kavga edersek toplum neler yapmaz. Sonuç ne olursa olsun dostuz ve öyle kalacak. Bu sistemde hizmetimize ihtiyaç duyulursa beklenti içinde olmadan elimizden geleni yaparız. Atılacak her adım: Çocuklarımız içindir... Üniversitemiz içindir... Konya içindir... Türkiye içindir...  

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Rektörlük makamını her tür hizip, grup, siyasal düşüncenin üstünde gören bir insanım. Üniversiteler bilgi, ilim ve irfan yuvalarıdır. Bizim irfanımızın temelinde de Hz. Mevlana ile zirve yapmış bir inancın değerleri vardır. En önemlisi de hoşgörüdür. Selçuk Üniversitesi’ni ilim ve irfan yuvası haline getirebilmek için huzur ortamını oluşturmamız lazım. Seçimlerin Üniversitemize, Şehrimize ve Ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. 

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.