Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (3)

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (3)
"(Rıza Sarraf'ın tutuklanması) Amerika'da bir yargıcın verdiği karardır, yürüyen bir süreçtir. Şu an bizim bununla ilgili farklı bir şey söylememiz uygun olmaz. Ne olacağını, hukuki bir süreç olması itibarıyla biz de buradan takip ediyoruz. Bize intikal e

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, iş adamı Rıza Sarraf'ın tutuklanmasına ilişkin, "Amerika'da bir yargıcın verdiği karardır, yürüyen bir süreçtir. Şu an bizim bununla ilgili farklı bir şey söylememiz uygun olmaz. Ne olacağını, hukuki bir süreç olması itibarıyla biz de buradan takip ediyoruz. Bize intikal eden doğrudan herhangi bir şey söz konusu değil." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Irak'taki güvenlik sorunları çerçevesinde de Irak hükümeti ile yakın çalıştıklarını, özellikle Musul’un kurtarılması operasyonu bağlamında da Iraklı yetkililerle aynı şekilde uluslararası koalisyonla yakın temas içinde olduklarına işaret eden Kalın, "Musul’un geleceği, Irak’ın geleceği için son derece önemli. Irak’ın bu son derece önemli şehrinin DAEŞ’ten kurtarılması, temizlenmesi, Irak’ın geleceği açısından da büyük önem arz ediyor. Bu konuda biz Irak yetkililerinin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim." diye konuştu.

Kalın, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin “Cumhurbaşkanı, Amerika ziyareti çerçevesinde Obama ile özel bir görüşme planlandı mı? Ziyaret öncesinde iş adamı Rıza Sarraf'ın ABD’de tutuklanmasının ardından özellikle Türkiye’de bazı medya gruplarında ve sosyal medyaya hükümeti ve Sayın Cumhurbaşkanı’nı hedef alan bir algı operasyonu yaratılmaya başlandı ve özellikle bu ziyaret öncesine denk getirildi bu. Bu tabloyu nasıl okumalıyız?” şeklindeki sorusuna karşılık Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinin, ikili ziyaret olmadığına, çok uluslu, çok katılımlı bir zirve ziyareti olduğunu bildirdi.

Bu tür zirvelerde programın elvermesi halinde ikili ziyaretlerin de yapıldığını vurgulayan Kalın, zirve marjında planladıkları, kendilerinden talep edilen ve kendilerinin talep ettiği çeşitli görüşmelerin olacağını belirterek, "Sayın Obama ile de böyle görüşmenin olması üzerinde şu anda çalışılıyor.” dedi.

- "Resmi açıklamaları esas almakta fayda var"

Zirve programının oldukça yoğun olduğunu dile getiren Kalın, şöyle devam etti:

“Şunun da altını çizeyim, çeşitli spekülasyonlar yapılıyor, yine bir tür algı operasyonu; işte ‘görüşmeyecek, görüşmüyorlar vs.’ gibi. Biz en son sayın Obama ile Paris’te görüştük, ondan sonra telefon görüşmelerimiz oldu. Her düzeyde bu ilişkiler devam ediyor. Yani burada sürekli bu ilişkinin mahiyeti üzerine yapılan bu tür spekülasyonları bir kenara koyup resmi açıklamaları esas almakta fayda var. Zaten bu zirve boyunca Sayın Cumhurbaşkanımız, Obama dahil bütün liderlerle 1,5 gün beraber olacaklar. Nükleer güvenlik meselesinden terörle mücadeleye kadar birçok konuyu konuşacaklar ki bunlar aynı zamanda, bizim ikili ilişkilerimizi de ilgilendiren konular. Yani terör meselesi olsun, diğer konular olsun."

Rıza Sarraf'ın tutuklanmasına ilişkin Kalın, "Amerika'da bir yargıcın verdiği karardır, yürüyen bir süreçtir. Şu anda bizim bununla ilgili farklı bir şey söylememiz uygun olmaz. Ne olacağını, hukuki bir süreç olması itibarıyla biz de buradan takip ediyoruz. Bize intikal eden doğrudan herhangi bir şey söz konusu değil." ifadesini kullandı.

-"Teröristleri sevindirecek bir psikoloji içerisine girmemek gerekir"

Bir soru üzerine, İsrail'in, vatandaşlarına yönelik Türkiye ile ilgili uyarısına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kalın, ülkelerin zaman zaman bu tür saldırılar olduğunda çeşitli güvenlik değerlendirmeleri yaptıklarını, kısıtlı ve geçici olmak üzere bu tür seyahat uyarılarında bulunduklarını ifade etti.

Kalın, Brüksel’deki terör saldırısından sonra da ABD başta olmak üzere aynı uyarıyı Türkiye’nin de yaptığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

“Vatandaşlarımızı bu konuda dikkatli olmaları için uyardık, ihtiyaç değilse gitmemeleri konusunda. İsrail’in yaptığı açıklamayı da bu çerçevede görüyoruz. Bildiğiniz gibi İstiklal Caddesi’nde meydana gelen saldırıdan sonra bir karşılıklı taziyeleşme trafiği oldu. Ben şunun altını burada çizmek isterim. Terör, elbette küresel bir sorun, nerede ne zaman saldıracağı önceden kestirilemeyen bir bela ki Lahor’dan Brüksel’e kadar dünyanın her yerinde örneklerini görebiliyoruz. Burada teröristleri sevindirecek tarzda hayatı adeta askıya alan, kilitleyen tavırlardan tabii ki kaçınmak gerekir. Bu bütün ülkeler için geçerli. Yani İsrail bağlamında söylemiyorum bunu. Genel olarak zaten terörün yapmak istediği şeylerden bir tanesi bu. Hayatı askıya aldırmak, dondurmak, gündemi belirlemek, buna izin vermemek lazım, bu ancak teröristleri sevindirir."

Türkiye'de terör tehdidiyle mücadele edildiğine, teröre karşı her tür tedbirin, en ince ayrıntısına kadar alındığına işaret eden Kalın, "Geçtiğimiz haftalar içerisinde, Milli İstihbarat Teşkilatımız ve İçişleri Bakanlığımızın yürüttüğü mücadele neticesinde birçok terör eylemcisi hazırlık halindeyken de yakalandı, intihar saldırıcıları yakalandı, bomba düzenekli araçlar yakalandı. Yani bu konuda kapsamlı güvenlik tedbirleri de de zaten devam ediyor. Teröristleri sevindirecek bir psikoloji içerisine de hiçbir zaman girmemek gerekir" değerlendirmesini yaptı.

Kalın, bir gazetecinin "Times gazetesinin, Suriye’nin kuzeyindeki Münbic bölgesinde ABD’nin o bölgeye Kürtleri yerleştirerek IŞİD’in geçişini önlemek istediği ama Türkiye’nin buna karşı çıktığı yönünde bir iddiası var. Bu doğrulanıyor mu sizin tarafınızda?" sorusu üzerine, Münbic civarında devam eden bir sürecin, DAEŞ terör örgütüne göre karşı uluslararası koalisyonla beraber yürüttükleri bir çalışmanın bulunduğunu ifade etti.

Kalın, konuya ilişkin şu açıklamayı yaptı:

"ABD tarafıyla da bu Türkiye’nin sınır bölgesinde DEAŞ’ın mevcudiyeti ile ilgili, özellikle de Münbic-Cerablus arasındaki durumu en ince detaylarına kadar çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz. Geçen hafta ülkemizi ziyaret eden ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Blinken’ın ziyareti sırasında da bu konuyu heyetler arasında detaylı bir şekilde ele aldık. Şu anda böyle bir şey söz konusu değil, oraya PYD, YPG unsurlarının yerleştirilmesi diye... Ama bizim bu konudaki hassasiyetimizi de herkes biliyor. Yani DEAŞ’a karşı mücadele son derece önemlidir ama kimlerin nasıl mücadele ettiği ve bu mücadele üzerinden birtakım çıkarlar peşinde olup olmadıkları konusu da bizim için ayrı önem arz ediyor. Bu konuda hep bir fiili durum yaratıp ‘DEAŞ’la mücadele ediyoruz’ bahanesiyle başka yerlere atlamaya çalışanlara karşı da bizim tavrımız son derece nettir.

Çünkü bu hem bizim ulusal güvenliğimizi ilgilendiren bir konu hem de Suriye’nin geleceğini tehlikeye atacak bir gelişme olacaktır. Dolayısıyla Cerablus-Münbic hattı üzerinde bu dinamik süreci de en uygun bir şekilde yönetmek için biz hem ABD’lilerle hem diğer koalisyon güçleriyle yakın bir biçimde çalışmaya devam ediyoruz.”

- İstanbul'daki zirveye Mısır Dışişleri Bakanı katılacak

İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nin gelecek ay İstanbul’da yapılacağı anımsatılarak, “Mısır’dan devralacağız başkanlığı. Mısır’a hangi düzeyde davetiye gönderildi ya da bize katılım olarak hangi düzeyde geri döneceklerini söylediler?” sorusu yöneltilen Kalın, Mısır tarafının zirveye Dışişleri Bakanı düzeyinde katılacağını ifade ettiklerini aktardı ve “Biz de bunu memnuniyetle karşıladık” dedi.

Kalın, zirve öncesinde bir bakanlar toplantısı olacağını belirterek, şu bilgileri paylaştı:

“Zirve önce yüksek düzeyli memurlar toplantısı, ardından bakanlar toplantısı ve sonra liderler zirvesi şeklinde yapılıyor. Bu toplantıya Mısır Dışişleri Bakanı katılacak. Biz de zaten zirvenin gündemi, hem devir teslim töreni ve bundan sonra Türkiye’nin başkanlığında yürümesiyle ilgili bu hazırlıkları hem İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği ile hem de Dışişleri Bakanlığımız üzerinden yürütüyoruz.”

- "Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var."

“Başbakan 'Nisan ayı sonunda yeni anayasayı Meclise sunmayı planlıyoruz' dedi. Siz bu takvimi nasıl değerlendirirsiniz? Diğer taraftan AK Parti Başkanlık sistemi önerisinde Amerikan tipi başkanlık sistemini esas alacak ama bazı farklar olacak; tek meclis ve üniter sistem esas alınacak diye iddialar var. Cumhurbaşkanı’nın bu konuda bir önerisi olacak mı?” sorusu yöneltilen Kalın, şu yanıtı verdi:

"Bu konu, benim daha önce yaptığım bir açıklama vesilesiyle de gündeme geldi, başka yerlere de çekildi. Hassasiyetinin farkında olarak söylüyorum o da şu, şimdi bu konu öncelikle Meclisin konusudur ve hükümet bu konuda bir teklif geliştirip bunu Meclise sunacaktır. Ama benim anladığım kadarıyla bunu eş zamanlı olarak kamuoyuyla da paylaşmak suretiyle kamuoyunun da katkılarını, önerilerini almayı planlamaktadır. Bir kere süreç böyle işleyecek. İkinci olarak tabii yeni anayasa ve başkanlık sistemi ile ilgili olarak bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanımız bu konuda bir çerçeve çizen açıklamalar yaptı daha önce. Yani o da nedir? Bir kere Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var."

1982 Anayasası’nın Türkiye’nin bugünün ihtiyaçlarını karşılamadığının, kendi iç bütünlüğünü kaybettiğinin herkesin malumu olduğunu belirten Kalın, "Hele ki Türkiye etkin ve hızlı karar verme mekanizmalarını geliştirecek bir yönetim yapısına ihtiyaç duyduğu dönemde, 2023 hedeflerine giderken elbette bu mevcut anayasanın sebep olduğu engellerin de mutlaka aşılması gerekiyor." diye konuştu.

Kalın, mevcut mevzuatta bulunan birtakım engellerin de aslında anayasa ile ilgili konular olduğuna işaret ederek, "Tabii bunlar Meclis’te tartışıldığı için Meclis çatısı altında ele alındığı için bunu özellikle ifade etmek istiyorum. O konuda tabii hükümetin getireceği teklifi kamuoyuyla beraber biz de izleyeceğiz, takip edeceğiz, bu konuda bir katkımız, önerimiz olursa bunu Sayın Cumhurbaşkanımız kendileri zaten ifade edeceklerdir.” ifadesini kullandı.

“Sarraf’ın ABD’de tutuklanmasıyla ilgili ABD makamlarından Türkiye’deki şirketleriyle ilgili herhangi bir bilgi veya belge talebi oldu mu” sorusuna karşılık Kalın, “Benim bildiğim bize intikal eden böyle bir şey yok ama detayları belki Adalet Bakanlığına sorabilirsiniz.” dedi.

- "Vatandaşlar olarak bu konuda görüşlerimizi ifade ederiz"

Bir köşe yazarının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "partili cumhurbaşkanı" konusunda anlaştığı yönündeki iddiasına ilişkin Kalın, bunu ilk defa duyduğunu ve yazının neye atıfta bulunduğunu bilmediğini söyledi.

Yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda kamuoyunda yürüyen bir tartışmanın olduğunu vurgulayan Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zaten çerçeve çizen fikriyatını, önerilerini dile getirdiğini kaydetti.

Bu çerçevede de Meclise sunulacak olan anayasa teklifinin de idare modelinin de inceleneceğini ve değerlendirileceğini anlatan Kalın, "Vatandaşlar olarak bu konuda görüşlerimizi ifade ederiz. Umarım bu sağlıklı bir tartışma zemininde ilerler. Zira zaman zaman bu tartışmayı hep getirip bir kişinin kişisel geleceğiyle ilgili, Sayın Cumhurbaşkanımızın geleceğiyle ilgili bir konu gibi vazedilmesi, bu tartışmanın ciddiyetiyle örtüşen bir konu değil." değerlendirmesinde bulundu.

Yeni anayasanın, bu ülkenin yeni toplum sözleşmesi, mutabakat metni olacağını vurgulayan Kalın, toplumun bütün kesimlerinin kanaatlerinin, görüşlerinin bu metinde karşılık bulmasının son derece önem arz ettiğini bildirdi.

Kalın, anayasa konusunda daha önceki senelerde de birtakım girişimlerde bulunulduğunu ancak başarıya ulaşılamadığını hatırlatarak, "Umarız, bu sefer sivil, demokratik, çoğulcu, güçler ayrımını esas alan, kontrol mekanizmalarını doğru oturtmuş, Türkiye'nin gerçekleriyle örtüşen bir anayasa yazma imkanımız olur." diye konuştu.

Konsolosların Can Dündar ve Erdem Gül'ün davasına katılmasını eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisiyle ilgili yargı sürecinde bir konsolosla görüşmesinin "çelişki" olarak iddia edilmesine ilişkin Kalın, konsoloslar meselesiyle ilgili olarak bu konunun diplomatik ilişkiler hakkında Viyana Sözleşmesi'nin 41'inci maddesinin birinci fıkrası ve Konsolosluk İlişkileri hakkında Viyana Sözleşmesi'nin 55'inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlendiğini bildirdi.

Kalın, şunları kaydetti:

"Buna göre de diplomatik temsilcilikler, konsolosluklar faaliyetlerini bu ilkeler çerçevesinde herhangi bir kısıtlama olmaksızın devam etmektedirler. Ancak söz konusu sözleşmeler uyarınca diplomatik ve konsüler temsilcilik mensuplarının, Türkiye'deki kanunlara riayet etmeleri ve içişlerine karışıyor görüntüsü vermekten kaçınmaları da esastır. Viyana Anlaşması'nın açık bir şekilde ifade ettiği konulardan bir tanesidir bu. Bu çerçevede diplomatik ve konsüler temsilcilik mensuplarının, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve halkının hassasiyetlerine özen göstermeleri, yargıyı etkileme amaçlı görünebilecek ve içişlerine karışılıyor izlenimi yaratabilecek davranışlardan kaçınmaları esastır. Nitekim Cumhurbaşkanımız da Başbakanımız da bu konuya dikkat çektiler. Burada takip edilecek yol ve yöntemin yine bu esaslar çerçevesinde olması elbette daha doğru olur."

(Bitti)

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.