Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (3)

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (3)
"Biz DAEŞ ile farklı zeminlerde, mücadeleyi yoğunlaştırdıkça tabii ki DAEŞ ve benzeri terör örgütleri de Türkiye'ye karşı daha farklı eylemlere girişebilirler. Ama bu, bizim mücadele azmimizi hiçbir zaman ortadan kaldırmayacak" - "Esed rejimi ve Rusya Fed

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Biz DAEŞ ile farklı zeminlerde, bu mücadeleyi yoğunlaştırdıkça tabii ki DAEŞ ve benzeri terör örgütleri de Türkiye'ye karşı daha farklı eylemlere girişebilirler. Ama bu, bizim mücadele azmimizi hiçbir zaman ortadan kaldırmayacaktır." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

"Sınırın Suriye tarafında oluşturulacak güvenli bölgeye ilişkin, özellikle ABD ile varılan mutabakat çerçevesinde, Afrin-Cerablus-Mümbiç olarak belirlenen 90 kilometrelik hattın tamamen temizlenmesi ve buraya füze bataryalarının yerleştirilmesine yönelik bazı somut bilgiler yansıdı. Güvenli bölge konusunda hayata geçirilecek somut planlar var mı?" sorusu üzerine Kalın, Türkiye'nin, Suriye'de terör örgütlerinden arındırılmış güvenli bir bölgenin kurulması konusundaki görüşünü yaklaşık 2,5 yıldır her platformda dile getirdiğini ve getirmeye devam ettiğini vurguladı.

Kalın, tezin amacını, "Bir, kendi sınırımızı bir derinlik içerisinde güvence altına almak. İkincisi, buradaki bütün terör örgütlerini, DAEŞ'tir, PYD'dir, YPG'dir, her ne ise bunlardan arındırmak. Üçüncüsü, Suriyeli mülteciler ve vatandaşlar için, sadece mülteci diye de düşünmeyin çünkü bu bölgede de yaşayan on binlerce Suriyeli insan var, onlara bir güvenli bölge sağlanması." şeklinde sıraladı.

Güvenli bölgeyi, saldırıya ve işgale uğramayan, havadan bombalanmayan, günlük insani yaşamın sürdürülebildiği bir bölge olarak nitelendiren Kalın, "Biz bunu her zaman dile getirdik. Zaman zaman müttefiklerimizden, 'Evet, bu iyi fikir' gibi açıklamalar geldiği dönemler oldu. Nitekim son olarak Sayın Merkel'in bu yönde açıklamaları oldu, Sayın Obama'nın da buna benzer, 'Prensipte karşı değilim' şeklindeki açıklamaları oldu. Ama mesele bunu uygulamaya geldiği zaman, ortada güçlü bir iradenin olmadığını görüyoruz. Biz bu konuda, bu teklifimizi yapmaya devam edeceğiz." diye konuştu.

İbrahim Kalın, güvenli bölge konusundaki açıklamalarına şöyle devam etti:

"Aslında gerek mülteci krizi gerek DAEŞ terörünün buralara yayılmış olması, gerek rejimin ihlalleri, bu güvenli bölge konusundaki tezimizin, pozisyonumuzun ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gösterdi. Belki 2 yıl önce bu güvenli bölge orada kurulmuş olsaydı mülteci akını bu kadar yoğun bir şekilde yaşanmayacaktı, terör örgütleri buralarda kendilerine melce bulamayacaklardı ve mülteciler veya ölen insanlar, hayatlarını belki kaybetmeyeceklerdi. Dolayısıyla bizim bu teklifimiz hala bakidir. Bunun uygulanması için tabii ki bir ortak uluslararası iradenin ve koordinasyonun yapılması gerekiyor. Türkiye bunu tek taraflı olarak yapmayacak. Bunu müttefiklerimizle, uluslararası koalisyon bağlamında yapacağız. Zira sadece karadan bir güvenli bölge sınırının çizilmesi yeterli değil, aynı zamanda orada havadan bir korumanın da sağlanması ve bunun da uluslararası mutabakatla yapılması gerekiyor. Yani rejime de orada uçuş yapan Rusya Federasyonu'na da diğer koalisyon güçlerine de bu söylenecek, 'Burası güvenli bölgedir, buraya girmeyeceksin.' Bu şartlar sağlandığı takdirde orada güvenli bir bölgenin kurulması hala birçok acının önlenmesi, mülteci akımının sınırlandırılması noktasında büyük katkılar sağlayacaktır."

- "Bekleyecek halimiz yok"

"Kilis'e yönelik roketli saldırılara karşı farklı bir güvenlik konsepti geliştirilmesi planlanıyor mu? Bunların mobil cihazlar üzerinden atıldığı ve buna karşı hava operasyonu yapılmadan herhangi bir önlem alınamayacağı şeklinde yorumlar var. Bununla ilgili spesifik bir önlem söz konusu mu?" sorusuna Kalın, şu yanıtı verdi:

"Kilis'le ilgili durumu, o büyük fotoğrafta görmemiz lazım. Bizim 911 kilometrelik uzun bir sınırımız var Suriye ile. Çatışmaların olduğu o bölgede, 90 kilometrelik sınır hattında da çok kaotik, karmaşık bir durum var. O yüzden biz bu güvenli bölge meselesini, bu bağlamda da kendi ulusal güvenliğimiz açısından da önemsiyoruz. Zira orada yaklaşık 90 kilometreye 45-50 kilometre derinliği olan bir güvenli bölgenin kurulması, bizi bu tür saldırılardan, bu tür roket vesaire olaylarından da koruyabilecektir. Bu derinliğin sağlanması için de bir koordinasyon gerekiyor ama bunu bekleyecek halimiz yok. Biz Türkiye olarak kendi tedbirlerimizi sınırlarda almaya devam edeceğiz, bunları daha da artıracağız. Zaten bu tür olaylar olduğu zaman biliyorsunuz Silahlı Kuvvetlerimiz derhal bunlara derhal karşılık veriyor. Operasyonel detaylara burada girmeyeceğim, bunun nasıl yapıldığı, yapılacağı konusunda ama özellikle o bölgelerde, o noktalarda bu tür hadiselerin tekrar yaşanmaması için gerekli tedbirleri almaya devam edeceğiz."

- "Tarım heyetinin Rusya'ya gidecek olması memnuniyet verici"

Rusya'nın talebi üzerine, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından bir heyetin, yaş meyve ve sebze ihracatı konusunda görüşme yapmak için bu ülkeye gideceği hatırlatılarak, "İlişkilerde yeni bir sürecin başlaması mümkün mü yakın zamanda?" sorusunu Kalın, "Bizim baştan beri yaptığımız, bu sorunu diplomatik müzakere yoluyla çözelim çağrısı devam ediyor. Bu teklifimiz hala bakidir. Zaman zaman Rus tarafından yapılan haksız, temelsiz, Türkiye'yi itham eden açıklamaları da tabii ki üzüntüyle takip ediyoruz. Bunlara çok fazla karşılık vermeyi gerekli de görmüyoruz. Devlet ciddiyetine yakışır bir şekilde bu sorunların çözümü için adımlar atılacak olursa Türkiye buna hazırdır." diye yanıtladı.

Kalın, tarım heyetinin Rusya'ya gidecek olmasını "memnuniyet verici" olarak nitelendirerek, buna benzer alt, orta düzeyde bir trafiğin olduğunu, bunu biraz daha artmasını umduğunu söyledi.

Türk-Rus ilişkilerinin sadece bir hadiseye kurban edilecek kadar önemsiz yahut sınırlı olmadığına dikkati çeken Kalın, "Onun bir derinliği vardır, özellikle son yıllarda yakaladığımız ivme noktasında, gerek iş adamlarımızın gerek sivil toplum kuruluşlarımızın gerek resmi makamlarımızın çok farklı düzeylerde yürüttüğü ilişkiler aslında bu krizi aşabilecek derinliği bize sağlıyor ama maalesef 24 Kasım 2015 tarihinde meydana gelen uçak hadisesinden beri Rus tarafının sürekli Türkiye'yi itham eden, ilzam eden, kara propaganda ve ucuz propaganda yollarına başvuran tavrı, bu süreci şu ana kadar kilitledi, engelledi. Umarız bundan sonra yeni imkanların ortaya çıkmasını sağlayacak adımlar atılır. Türkiye olarak biz buna hazırız." ifadelerini kullandı.

- "Mücadele azmimizi hiçbir zaman ortadan kaldırmayacak"

Kilis'e Katyuşa füzelerinin bilinçli atıldığı iddiasına ilişkin herhangi bir istihbarat olup olmadığı sorusunu da yanıtlayan Kalın, bu konuda kendilerine ulaşan bir bilgi olmadığını söyledi.

Suriye tarafında kaotik bir savaş ortamı olduğunu belirten Kalın, "Bunların bir kısmı yanlışlıkla geliyor olabilir, bir kısmı kasıtlı atılmış olabilir. Son tahlilde karşımızda aynı zamanda bizim de mücadele ettiğimiz bir terör örgütü var. Biz DAEŞ ile farklı zeminlerde, bu mücadeleyi yoğunlaştırdıkça tabii ki DAEŞ ve benzeri terör örgütleri de Türkiye'ye karşı daha farklı eylemlere girişebilirler. Ama bu, bizim mücadele azmimizi hiçbir zaman ortadan kaldırmayacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

- "Hedefimiz haziran sonuna doğru bu süreçlerin tamamlanması"

Kalın, vize anlaşmasının zamanında yürürlüğe girmeyeceği yönünde Batı medyasındaki bazı yorumların yer aldığı hatırlatılarak, bu konuda endişeli olup olmadıklarının sorulması üzerine "Basında çıkan o açıklamalarla ilgili bizim resmi ağızdan bir cevap vermemiz uygun olmaz." dedi.

Türkiye'nin resmi makamlarla yürüttüğü müzakerelerin belli olduğunu, bu konuda da resmi yetkililerin yaptığı açıklamaların esas alınması gerektiğini vurgulayan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bununla ilgili yürüyen teknik bir süreç var. Yani vize serbestiyetinin hayata geçmesi için ve bizim Schengen vize sistemine dahil olmamız için yerine getirilmesi gereken, pasaportlarla ilgili, işte bunların çipli olması, sisteme entegre edilmesi, sınır güvenliği gibi konularla ilgili yürüyen teknik bir çalışma var. Bu kriterler şu anda hızlı bir şekilde Türkiye tarafından yerine getiriliyor. Bunların yarıdan fazlası şu anda tamamlandı, bir kısmı yasal düzenleme gerektiriyor. Dolayısıyla Meclis'ten geçiyor. Bir kısmı mevzuatla ilgili düzenlemeler, ilgili kurumlarımız çalışmalarını yürütüyorlar. Hedefimiz haziran ayının sonuna doğru bu süreçlerin tamamlanması ve Türk vatandaşlarının Avrupa'ya artık vizesiz seyahatini sağlayacak adımın atılmasıdır. Bunun aksini gösteren ya da ima eden bir gelişme yok, sadece basında çıkan birtakım haberleri görüyoruz. Ama dediğim gibi resmi yetkililerle yaptığımız müzakerelerde bugün itibarıyla böyle bir problem öngörülmüyor."

- "Bu konudaki tavrımız açık ve net"

"Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Mistura'nın PYD terör örgütü temasa geçmeye çalıştığı, onları da Cenevre'de masaya oturtmaya çalıştığı yönünde iddialar var. Sizde de bu yönde bilgi mevcut mu? PYD ile bir görüşme olursa Türkiye'nin tavrı ne olacak, Mistura ile temasa geçme durumu söz konusu mu?" sorusunu Kalın, "Esed rejimi ve Rusya Federasyonu, bir müddettir PYD'nin Cenevre'deki müzakere masasında yer alması için baskı yapmaktadır. Bunu biliyoruz" diye yanıtladı.

Kalın, Türkiye'nin bu konudaki tavrının çok net olduğunu vurgulayarak, "Biz bunu Birleşmiş Milletler yetkililerine de Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Heyetine de ve diğer müttefiklerimize, ABD, Suudi Arabistan, Katar gibi müttefiklerimize de ilettik. Bu konuda şu anda bizim müttefiklerimizde de farklı bir görüş söz konusu değil. Orada fiili durum yaratan, bir tarafta Esed rejimiyle bir tarafta PKK terör örgütüyle iş birliği içerisinde olan örgütlerin, terör örgütlerinin o masada herhangi bir temsil kabiliyeti olmadan yer alması, asla söz konusu değildir." dedi.

"PYD yoksa Suriye Kürtleri Cenevre'de temsil edilmiyor" görüşünün sadece terör örgütleri PYD ve PKK'nın bir propagandasından ibaret olduğunun altını çizen Kalın, şunları kaydetti:

"O müzakere heyetinde Kürtler de vardır, Suriyeli Kürtler de bulunmaktadır ve onlar Suriye'nin toprak bütünlüğü ve demokratik, çoğulcu bir yapısını teminat altına alacak bir siyasi geçiş süreci için müzakere ediyorlar. Şu örgütün, bu örgütün birtakım öz yönetim, kanton fantezilerini, uluslararası sistem üzerinden meşrulaştırmak için orada bulunmuyorlar. Cenevre müzakerelerinin de amacı, dediğimiz gibi bu siyasi geçiş sürecini sağlamaktır. Bunun üzerinden, PYD, YPG ve benzeri örgütlerin kendilerine bir meşruiyet alanı açmasına bizim izin vermemiz elbette mümkün değil. Böyle bir gelişme olması halinde zaten sıkıntılı bir şekilde yürüyen Cenevre müzakereleri daha büyük sıkıntıya girer ve bu, netice alıcı bir adım asla olmaz. Zaten Suriye Muhalefeti Yüksek Müzakere Heyeti, Riyad Hicap'ın da bu yönde yaptığı açıklamalara bakarsanız muhalefetin de bunu kabul etmesi asla söz konusu olmayacak."

(Bitti)

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.