Ziya Uysal

Ziya Uysal

"D" harfi

"D" harfi

Ahmet, yaz tatilinde İstanbul’a, okul arkadaşı Orhan’ın yanına gezmeye gitmişti. Orhan ona Topkapı Müzesi'nden Florya plajlarına kadar neredeyse bütün İstanbul’u gezdirdi. Geçen yaz Orhan da Mersin’e, Ahmet’in köyüne tatile gitmiş, on beş gün boyunca birlikte denizin tadını çıkarmışlardı. İki arkadaş, üç yıldır Selçuk Üniversitesi'nde aynı sırayı paylaşıyordu. İki yıldır da aynı evde kalıyorlardı. Evde onlarla birlikte üç arkadaşları daha kalıyordu. Ama onlarla ev arkadaşlığından öteye geçen bir yakınlıkları yoktu. İstanbul’da kaldığı süre içinde Ahmet’in bir şey dikkatini çekmişti: “D” harfi. Televizyonun alnına, odanın her yanından görülebilecek şekilde bir “D” harfi yapıştırılmıştı.

Sonra bunu ders çalıştığı portatif, ahşap masanın yarım metre kadar yukarısında, iskemleye oturunca tam karşıya gelecek şekilde duvara yapıştırılmış olarak da gördü. Yatağının başucunda, arabanın ön camında her zaman, kolayca görülecek şekilde yine bu “D” harfi vardı.

Nihayet bu “D” harfinin gelişi güzel bir şey olmadığını anladı ve sordu:

-Hayırdır Orhan, sende bir yenilik görüyorum?   

-İnşallah hayırdır Ahmet, nedir gördüğün?

-Deniz mi desem, Derya mı desem, Demet mi desem, Düriye mi desem, Dilek mi desem, yoksa eski İstanbul’un Dilruba’sı mı desem, sorması ayıp olmasın, bu “D” harfi ne iştir arkadaş? Hem biraz da dalgın ve durgun olmuşsun. Hani nasıl desem, sanki biraz daha olgun olmuşsun. Her kimse bu kız seni hayli etkilemiş anlaşılan. Gülüştüler. Orhan bir an durdu ve açıkladı durumu:

-Zannettiğin gibi bir şey değil Ahmetciğim. Ne Dilek, ne Dilruba; o bana ait çok özel bir işarettir. Ama sen arkadaşımsın, sana söyleyebilirim: Bir gün, televizyon bağımlısı olduğumu fark ettim. Çalışma, dinlenme ve sosyo-kültürel etkinliklerle ilgili tasarılarım, programlarım hep yatıyor, alt üst oluyordu. Engellemeye çalıştım, olmadı. Televizyonu kendime tamamen yasaklamayı denedim. O zaman da ev çok sıkıcı oluyordu. Her şeyi normal dozunda götürebilmek gerek.

Sonunda böyle bir çare buldum. O “D” harfi, “Dikkat et Orhan!" demektir. Daha doğrusu “Dikkat” sözcüğünün  “D” si. Programlara dalıp gitmemi ve bütün zamanımı televizyon başında geçirmemi önlemede bana yardımcı oluyor. Sürekli gözümün önünde durup beni uyararak işin dozunu kaçırmamı önlüyor. Bana bu konudaki kararımı hatırlatıyor. Gereği kalmadığı zaman onu söküp atacağım.        

-Pekiyi, televizyondakini anladık da diğerleri niçin?

-Diğerleri de buna benzer şeyler işte.

-Meğer “D” harfinin bilmediğimiz daha ne marifetleri varmış!

 

RÜYA GİBİ

Çocuk olur çiçek gibi açarız

Kuşlar gibi havalarda uçarız

Gençlik gelir geçer hayal kurarken

Bir bakarsın, beli bükük, naçarız

 

Gün olur dünyaya meydan okuruz

Bazen bir kaşık suda boğuluruz

Ya hep yüzeyden bakarız her şeye 

Ya da ayrıntılarda kayboluruz

 

Bazen hayal kurar, aşkın oluruz

Bazen boz bulanık, taşkın oluruz

Doğru düzgün anlamadan dünyayı

Ömür geçer gider, şaşkın oluruz

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ziya Uysal Arşivi

SAPMA

16 Eylül 2019 Pazartesi 00:01
SON YAZILAR