Darbe Girişimi İddianamesindeki Fetö Gerçeği

Darbe Girişimi İddianamesindeki Fetö Gerçeği
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Harp Akademileri Komutanlığındaki faaliyetlerle ilgili generallerin de aralarında bulunduğu 110'u tutuklu, 1'i firari 116 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, örgüt yapısıyla ilgili kapsamlı bilgilere y

İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Harp Akademileri Komutanlığındaki faaliyetlerle ilgili generallerin de de aralarında bulunduğu 110'u tutuklu, 1'i firari 116 şüpheli asker hakkındaki iddianamede, örgüt yapısıyla ilgili kapsamlı bilgilere yer verildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Can Tuncay tarafından hazırlanan 841 sayfalık iddianamede, FETÖ'nün örgütlenme şekliyle ilgili, "Yaklaşık 40 yıllık süreçte sinsice devlet teşkilatlarında her birinin birbirini tanımayacağı ve kademeli olarak 'abi-imam' tabir edilen hiyerarşik üste bağlı olacak şekilde, hücre tipi yapılanmayla örgütlenen FETÖ/PDY'nin örgütlenme şekli, çoğunluğu kamu görevlisi görünümündeki militan modeli ve dini duyguları istismar ederek, toplumda sempati oluşturmaya yönelik nihai amacına ulaşma yöntemi nazara alındığında, devletimizin varlığı ve bağımsızlığı ile rejiminin temeli olan cumhuriyetimizin Anayasamızda vücut bulan temel ilkelerini tehdit eden en tehlikeli terör örgütü olduğu anlaşılmıştır." ifadesine yer verildi.

- "Dünyada örneği olmayan, atipik darbe"

Örgüt lideri Fetullah Gülen'in, "Bizim işimiz çok uzun soluklu bir iş, acele etmeyin ve kendinizi belli etmeyin. Askeriyede, maarifte, emniyette, yargıda ve bunların en etkin yerlerinde yerimizi alacağız. En az 20-30 sene sonra harekete geçtiğimizde kimsenin yapacak bir şeyi kalmayacak zaten." şeklindeki talimatı olduğu hatırlatılan iddianamede, darbe girişiminin, uzun zaman öncesinden örgütün anayasal düzeni değiştirme amacı doğrultusunda planlandığı aktarıldı.

Şartlar itibarıyla darbenin, hücre tipi örgütlenme modeline uygun olarak, terör örgütünün lideri Gülen ve üst yönetimince planlandıktan sonra hayata geçirilmesi için "abi-imam" tabir edilen, yönetici vasfını haiz sivil unsurlar vasıtasıyla, alt kademelerde yer alan devletin silahlı gücünü kullanmaya yetkili asker şahıslardan oluşan hücrelere gizli ve şifreli olarak iletildiği belirtilen iddianamede, örgüt yöneticilerince iletilen talimatı koşulsuz olarak uygulayan, yıllar gelen süreçte bu duruma göre şartlanmış militan unsurlarınca da eyleme geçirildiğinin açıkça anlaşıldığı vurgulandı.

"15 Temmuz tarihli darbe girişiminin, Türkiye'de ve hatta dünyada geçmişte yapılan darbe veya darbe girişimleriyle karşılaştırıldığında, gerçekleştirildiği sosyolojik koşullar, amacı, yöntemi ve faillerinin niteliği itibarıyla atipik bir özellik gösterdiği açıkça anlaşılmaktadır. Hangi amaçla yapılmış olursa olsun seçilmiş iradeye müdahalenin onaylanması mümkün olmamakla birlikte olguyu anlamak için duygusallıktan uzak, tarafsız biçimde irdelemek ve kavramak elzemdir." ifadesi de kullanılan iddianamede, darbe girişiminin, daha önceki örneklerinden farklı ve ilk olacak şekilde anayasal düzeni hedef alan terör örgütünün eylemlerinden biri olarak gerçekleştiği aktarıldı.

- "Medya unsurları da silahlı unsurlar gibi darbe girişimi faili"

Darbe girişiminde örgütün yalnızca asker ve polislerden oluşan silahlı ve kamu görevlisi görünümlü unsurları haricinde, "abi-imam" tabir edilen sivil unsurların girişimden önceki süreç ve girişim günü darbeyi çağrıştırıcı, destekleyici ve toplumun darbeye karşı koymamasını telkin edici söylemlerde bulunduğu hatırlatılan iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Konumları gereği toplumda kamuoyu oluşturma ve yönlendirme şeklinde etki gücü bulunan sosyal, görsel ve yazılı medya unsurları bir bütün olarak hiyerarşik bağlılık ve emir komuta zinciri içerisinde, örgütsel faaliyet kapsamında darbe girişimine iştirak etmişlerdir. Bu anlamda darbe girişiminde yer alan silah kullanma yetkisini haiz kamu görevlileri haricinde, darbe girişimi öncesi ve gününde belirtilen şekilde eylemleri tespit edilen ve terör örgütündeki hiyerarşik yapıya dahil olan veya olmamakla birlikte örgüt adına faaliyet gösteren, suç işleyen veyahut bilerek ve isteyerek yardım eden medya unsurlarının da silahlı unsurlar gibi darbe girişiminin faili olduklarının kabulü, terör örgütü faaliyetinin hukuki nitelendirilmesinin ve iştirak ilişkisi- ceza sorumluluğu kurumlarının doğal sonucudur."

Toplumda etki gücü bulunan medya unsurlarının eylemleriyle darbe girişiminde silahlı unsurlarla birlikte "ortak hakimiyet" sağladıkları vurgulanan iddianamede, aksinin kabulünün maddi delillerle desteklenmiş somut gerçekliğe aykırılık oluşturacağı aktarıldı. İddianamede, "Ayrıca darbe girişiminin tarihsel süreçteki darbe veya darbe girişimleriyle aynı sosyolojik ve siyasi ortamda gerçekleşmediği, siyasi kaygı ve saiklerle değil de örgütsel amaçlarla yapıldığı hususu, terör örgütü faaliyeti olmasının doğal sonucudur." şeklinde değerlendirme yapıldı.

- "1965 yılından beri kesintisiz devam eden örgütlenme"

İddianamede, FETÖ'nün örgütlü yapısının açık ve bilinen bir gerçeklik olduğu, bu örgütlenmenin 1965'ten beri kesintisiz devam ettiği, örgütün Gülen ve üst düzey imamlarının kontrolünde birçok mensubunun bulunduğuna dikkati çekilerek, şöyle devam edildi:

"Bu örgütün, 'anayasal düzeni ortadan kaldırma' suçunu işlemek için birleştiği ve hükümeti devirmeye yönelik icra faaliyetlerine başladığı, önce dershanelerin kapatılacağını bahane ederek arada gerginlik oluşturduğu, dışişleri konusunda hükümetin elinin zayıfladığını görerek baskı yapmaya çalıştığı, Gezi Parkı eylemlerinde cesaret aldığı, 'ülkenin ve devletin zaten örgütün kontrolünde olduğu, hükümetin gücünü yitirdiği, devlete hakim olamadığı, hükümetin yıkılmasının vaktinin geldiği, ülkede bir cemaat devleti egemenliğinin bu şartlarda kurulabilmesi için şartların olgunlaştığı, yolsuzluk bahane edilerek yargı destekli emniyet operasyonu ile bunun başarılabileceği' düşüncesiyle mevcut hükümeti devirerek, yerine güdümlü ve Gülen ile yanında birlikte hareket eden imamlarının kontrolünde yeni bir hükümet kurulması için faaliyete geçtiği anlaşılmaktadır."

Örgütün polis teşkilatı, yargı ve diğer kurumlardaki elemanlarını kullanarak oluşturduğu gücüne güvenerek sistemli bir operasyona başladığı ve usulsüz dinlemelerle elde ettiği bilgileri kullandığı bilgisi verilen iddianamede, örgüt başındaki şüphelilerin talimatıyla başlayan ve kısa sürede hükümetin devrilmesiyle sonuçlanacağı umulan bu faaliyetin silahlı bir terör örgütü operasyonu olduğu, son olarak en geniş çaplı silahlı eylemi olarak soruşturma konusu darbe girişimini gerçekleştirdiğinin anlaşıldığı dile getirildi.

İddianamede, terör örgütünün Silahlı Kuvvetleri içerisinde sızdırdığı militanları ve "abi-imam" olarak tabir edilen sivil unsurları eliyle 15 Temmuz'da, aynı hedefler doğrultusunda AK Parti kuruculuğundaki 65. Hükümet'e karşı gerçekleştirdiği darbe girişiminin, geniş kapsamlı silahlı eylemini ve terör örgütü tanımının unsuru olarak cebir ve şiddetin en belirgin şeklini oluşturduğu anlatılan iddianamede, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca darbe girişimi soruşturması başta olmak üzere terör örgütünün mensup ve faaliyetlerinin deşifresine yönelik yürütülen diğer soruşturmalara göre, örgütün yıllardan beri gelen süreçte devlet mekanizmasını adeta bir ahtapot gibi sardığı, özellikle Silahlı Kuvvetler, emniyet, yargı gibi hassas ve kritik görülen kurumlarda örgütlenilirken gizlilik esasına azami ölçüde riayet edildiği, her birinin diğerini tanımadığı ancak yöneticilerden gelen talimatla aynı anda harekete geçebilen hücre tipi örgütlenme şeklinde faaliyet yürütüldüğü ve bu nedenle bugün dahi örgüt yapılanması ile mensuplarının tamamıyla deşifre edilemediği aktarıldı.

- "Tamamıyla deşifre edilmesi devletin birliği için elzemdir"

Kamu görevlisi görünümündeki militanların örgütsel tabirle "tedbir" adı altında muhtelif meşrep ve siyasi görüşlere sahipmiş gibi kendilerini dışarıya karşı lanse ettikleri ve her kesimden kamuoyunu etkileyebilme gücüne sahip olduklarını açıkça görüldüğü anlatılan iddianamede, "Bu derece gizlilik esasına göre yıllardır devam eden süreçte örgütlenmiş bir yapının tamamıyla deşifre edilmesi millet ve devletimizin birliği, dirliği ve bağımsızlığı için elzemdir." denildi.

İddianamede, FETÖ'nün yapısı ve işleyişi, kuruluşu, amacı, amaca giden yolda paralel devlet kurma çalışmaları, yönetim modeli, hiyerarşisi, yapılanması, organları, Gülen'in örgütü yönetirken verdiği talimatları gösteren ses kayıtlarından önemli örnekler, teşkilatlanma şekli, yurt dışı yapılanması ve örgütsel motivasyon unsuru olarak 1 dolar meselesi de detaylandırıldı.

Örgütün mali yapısıyla ilgili Bankacılık Düzenleme ve Denetle Kurumunun, Asya Katılım Bankası AŞ ile ilgili 28 Mayıs 2015 tarihli, 31 Aralık 2014 ve sonraki dönem gelişmelerini konu alan Mali Durum Tespit Raporu'na da yer verilen iddianamede, bu rapora göre, 1 Aralık 2013 ila 30 Haziran 2014 arasındaki dönemde, banka nezdinde 334 bin 123 hesap açıldığı, hesap açılışlarının 6 Haziran 2014'ten itibaren artış gösterdiği ve en fazla hesap açılışının 30 Ocak 2014'te 6 bin 69 olarak gerçekleştiğinin anlaşıldığı bilgisi verildi.

Örgüt mensuplarının Fetullah Gülen ile yaptığı görüşme kayıtlarına yer verilen iddianamede, Gülen'in örgütün finansal kuruluşu olan Bank Asya'nın ekonomik sıkıntıya girme tehlikesi üzerine ülkeden arayan şahısla yaptığı görüşmeye göre, örgütün bankayı kurtarma telaşına düştüğü ve durumun Gülen'e bildirildiği vurgulanırken, Gülen'in, "bütün örgüt mensuplarının bankayı kurtarması için çalışması" çağrısında bulunduğunun anlaşıldığı ve BDDK verilerine göre konuşmadan yaklaşık on gün kadar sonra bankanın aktiflerini arttıran para girişleri olduğunun tespit edildiği dile getirildi.

- Örgütü yöneten üst yapılar

İddianamede, "FETÖ'nün yurt içi yapılanması" başlığıyla verilen bilgilerde, örgütün yurt içi yapılanmasını en ufak teferruata bile dikkat edecek şekilde ayrıntılı planladığı ve en küçük hücre birimi olan talebe (ışık) evlerine varana kadar hiyerarşik, çok disiplinli bir yapı oluşturduğu belirtilerek, "Örgütün merkezi Türkiye'dir ve tüm organizasyonlar Türkiye üzerinden koordine edilmektedir. Son dönemlerde ise ülke genelinde yapılan operasyonlarla merkezden yapılan yönlendirmeler, tedbir amaçlı yurt dışına kaydırılıp buradan takip edilmeye başlanmıştır." denildi.

Örgütün 1990 ile 2000 yılları arasında ülke genelinde 5 bölgede, büyüme eğilimine girdiği dönemde 7 bölgeyle faaliyet göstermeye başladığı şeklinde bilgiler elde edildiği aktarılan iddianamede, "Örgütün mahrem işleriyle ilgilenen 'Özel Hizmet Birimi' bulunmaktadır. Bu birim mülkiye, yargı, emniyet, Türk Silahlı Kuvvetleri, MİT, milli eğitim ve akademik kadro imamlarından oluşmaktadır. Bu birim direkt olarak Türkiye imamına bağlı olup, örgüt adına yürüttükleri tüm faaliyetler büyük bir gizlilik içerisinde sürdürülmektedir. Bu faaliyetleri sadece çalışmayı yapan ekip ile Türkiye imamı ve ilgili özel birim imamı bilmektedir. Yurt içi ve dışı örgütsel atamalar ise 'tayin heyeti' tarafından yapılmaktadır." değerlendirmesi yapıldı.

İddianamede, hiyerarşik bir yapılanması olan örgütün sistematik olarak tüm faaliyetlerini, yapılanmaya göre şekillendirdiği ve ancak yapılanmanın tek bir çatı altında toplanmadığı belirtilerek, "Genel manada yürütülecek faaliyetler için Türkiye yedi bölgeye ayrılırken, eleman temini için beş bölgeye ayrılmıştır. Ayrıca özel hizmet (mahrem işler) birimi tamamen bağımsız hareket etmektedir. Yönetim kadrosu tarafından bilinen örgüt içerisindeki bu ayrıştırma örgütün çözülmesini ve faaliyetlerinin deşifresini engellemek amacıyla tamamen karmaşık bir hale getirilmiştir." ifadesi kullanıldı.

- İçişleri ve milli eğitim bakanlarına muadil imamlar

Yurt içi yapılanmasında, Türkiye imamı, bölge (eyalet), il, küçük il bölge, ilçe, semt, mahalle, ev, talebe imamları ile serrehberler ve belletmenler şeklinde hiyerarşik düzen bulunduğu belirtilen iddianamede, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı iddianamesinde de yer bulan örgütlenme şu şekilde anlatıldı:

"Türkiye imamı; uzun süreden beridir Mustafa Özcan tarafından icra edilmiştir. Önceleri Kaynak Holding'i yöneten kişi bu görevi de yürütürken sonradan her iki birimin yönetiminden ayrılmıştır. Tayin heyeti; bütün Türkiye'deki bölge imamlarının nereye gideceğini belirlemekle ve problemlerini dinlemekle görevlendirilmiştir. Tayin heyetinde son olarak görev yapanlar Ahmet Kara, Nevzat Ayvacı ve Mehmet Ali Büyükçelebi'dir. Akademik kadro imamları; her üniversitede bir akademik sorumlu imam vardır ve Türkiye genelindeki bütün akademik faaliyetleri örgüt adına organize eden sorumlu imam Şerif Ali Tekalan'dır. Yargı imamları; Ahmet Can ile yardımcıları Osman Karakuş ve Abdulkadir Aksoy'dan oluşmaktadır. Emniyet imamı; emniyet yapılanmasından sorumlu imamlar Osman Hilmi Özdil, Abdülletif Tapkan ve Süleyman Uysal'dır. Süleyman Uysal'ın yardımcılığını Ziya Demirel ve avukat Ali Çelik yapmaktadır.

TSK (askeriye) imamı; TSK içerisindeki FETÖ mensupları sivil bir imama bağlıdır. TSK imamı doğrudan Türkiye imamına bağlı faaliyet yürütmektedir. TSK imamlığını bir dönem Hamdullah Bayram Öztürk yürütmüştür. Son bilinen TSK imamı istişare heyeti üyesi de olan Ali Bayram'dır. GATA imamı ise Rıdvan Akovalı'dır. MİT imamı; doğrudan Türkiye imamına bağlı olarak faaliyet yürütmektedir. Buranın sorumlu imamı Murat Karabulut olarak kamuoyuna yansımıştır. Milli eğitim imamı; bakana muadil örgüt üst sorumlusudur. Doğrudan Türkiye imamına bağlı olarak faaliyet yürütmektedir. Bu imamlığı Sait Aksoy üstlenmiştir. Mülkiye imamı; içişleri bakanına muadil örgüt üst sorumlusu mülkiye imamı doğrudan Türkiye imamına bağlı faaliyet yürütmektedir. Mülkiyede uzun zamandır örgütlenme tamamlandığı için mülkiye imamlığı mahrem hizmetler sınıfından çıkarılmıştır. Mülkiye imamlığı örgüt görevini 'Yusuf' kod adını kullanan Mahmut Akdoğan yapmaktadır. ÖSYM imamı; bir dönem Cemil Koca yapmıştır. Ankara bölge talebe imamı; Suat Yiğit, dershanelerden sorumlu imam; Mehmet Hanifi Sözen'dir."

- Örgüte konumunu kazandıran birim: "Özel hizmet birimi"

İddianamede, FETÖ yapılanmasında Fetullah Gülen'in de en önemsediği "özel hizmet birimi"nin örgütün bir nevi omurgasını oluşturan ve bugün itibarıyla elde ettiği konumu kazandıran, en geniş şekilde yargı, emniyet, mülkiye, TSK, MİT ve milli eğitim imamlarından oluşan, ülkede yürütülen operasyonlar başta olmak üzere hemen hemen tüm faaliyetleri gerçekleştiren, bütün işler son derece gizlilik içerisinde yürüten, içerisinde faaliyet gösteren tüm örgüt mensuplarının gerçek isimlerini saklayarak kod isim kullandıkları birim olduğu vurgulandı.

"Özel hizmet birimlerinin deşifre olmaması için geliştirilen bir tedbir de hücresel yapılanmadır. Her birim kendi içerisinde hücresel bir yapılanmaya sahiptir. Bir örgüt mensubu en fazla bir üst sorumlusunu ve bir altında bulunan örgüt mensubunu tanımaktadır. Bu uygulama örgüt adına faaliyet gösteren sorumlu düzeydeki örgüt mensuplarının deşifre edilmesini engellemek amacıyla yapılmıştır." tespiti yer bulan iddianamede, örgütün, kitlesel kadrolaşmayı sağlamak için ÖSYM'de, usulsüz dinlemeleri gerçekleştirip toplum hakkında bilgi toplamak için TİB'de ve bilimsel, teknolojik araştırmaları kontrol edebilmek için de TÜBİTAK'ta özel birim imamları oluşturup mahrem hizmetler içerisinde faaliyet yürüttüğü kaydedildi.

Türkiye'de devletin teşkilatlanmasına paralel olarak her bir kamu idaresine örgütün de bir kurum imamı atadığı ve bu kurum imamına bağlı olarak faaliyetini sürdürdüğünün görüldüğü anlatılan iddianamede, "Her bir bakanlıktan sorumlu imam olduğu gibi örgütün o kurum içindeki etkinliği ve gücüne göre bir imam tayin edilip sorumluluğunda organizasyonlar yürütülmektedir. Diğer kurum imamları özel hizmet birimlerini gölgelemek için örgütün illegal faaliyetlerini kamuoyunun bilmemesi amacıyla faaliyet yürüttüklerinden özel hizmet birimleri kadar etkin değildirler." ifadesi kullanıldı.

Örgütün, sadece Türkiye imamına karşı sorumlu olan bölge (eyalet) imamlarının da anlatıldığı iddianamede, İç Anadolu Bölge imamının Cemil Koca, Ege Bölgesi imamının Bekir Baz ve Marmara Bölge imamının da Sadık Kesmeci olduğunun tespit edildiği dile getirildi. Bölge imamlarına bağlı faaliyet yürüten il imamlarının da o ilin tamamından ve yurt dışında maddi olarak destek verdiği okullardan sorumlu olduğu aktarılan iddianamede, büyük şehirlerde kontrolü daha kolay sağlamak, herhangi bir aksaklığa meydan vermemek ve daha etkin faaliyet yürütmek için örgütün küçük il bölge imamları oluşturduğu da dile getirildi.

- Askeri lise ve harp okullarına hazırlanacak öğrencilerden sorumlu imam

İddianamede, örgütün ilçe imamları, semt imamları, mahalle imamları, ev imamları (abileri), ev ablaları, öğrenci imamları, serrehberler, belletmenler, rehber talebeler ve yatay imamlıklar ile ilgili bilgiler verilerek, "öğrenci imamları" ile ilgili şunlar aktarıldı:

"Öğrenci imamları mahrem işlerde kullanılacak öğrencileri belirlemektedir. Örgütün önem verdiği kritik kurumlar olan emniyet, askeriye, yargı ve mülkiye gibi kurumlara yerleştirilecek öğrenciler talebe imamları tarafından belirlenir ve durumlarına göre sınıflandırılarak o yönde ders çalışmaları sağlanır. Türkiye genelindeki bütün öğrencilerden sorumlu bir talebe imamı bulunmaktadır. Özellikle Polis Koleji ve akademisi ile Askeri Lise ve Harp Okullarına hazırlanacak öğrenciler normal talebe evlerinden alınarak kimsenin bilmediği ve sadece mahrem hizmetlerde kullanılan evlere yerleştirilmektedir. Eve yerleştirilen öğrencilere kod isimleri verilmektedir ve özel derslere tabi tutulmaktadırlar."

İddianamede, serrehberlik yapılanmasıyla ilgili Gülen'in etrafında bulunan mollalardan beslenen ve görevli oldukları birimler içindeki dini yapılanmayı gerçekleştiren bir yapı olduğuna dikkat çekilerek, "Serrehberler özel yetiştirilen örgüt mensuplarından oluşmaktadır. Örgüt yapısının oluşturulması, örgüt mensuplarının bağlılıkla faaliyetlerine devam etmeleri, örgütsel motivasyonun devamlılığının sağlanması serrehberlerin görevidir. Aynı zamanda cemaate gelen gençlerin beyinlerini yıkayarak en kabiliyetli olanları seçmektedirler." ifadesi kullanıldı.

- Kilit rol: Belletmenlik

Belletmenlerin örgüte ait yurtlarda kalan talebelere "abilik" yaptıkları ve başlarında da yurt serrehberlerinin bulunduğu belirtilen iddianamede, "Belletmenler yurtlarda çok özel bir görev yapmaktadır. Bir öğrenci için öğretmen baba ise belletmeni de annesi demektir. Her akşam okul bitiminden ertesi gün ders başlayana kadar öğrenci bütün zamanını ve hafta sonlarını belletmeni ile birlikte geçirmektedir. Belletmen öğrenciyi tanıdıktan sonra ailesinin meziyet ve zafiyetlerini de bilmekte, öğrencinin aile bağlarının giderek zayıflatılıp cemaate transfer etmektedir. Aileden kopan gencin grup aidiyeti bir müddet sonra da cemaat kimliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmektedir. Cemaate kişilerin transfer edilmesinde kilit rolü belletmenler oynamaktadır." şeklinde değerlendirme yapıldı.

İddianamede ayrıca, örgüt yapısı içerisinde öğrencilere nüfuz etmeye çalışan ve eğitim çağındaki bütün öğrencileri fişleyen rehber talebeler ile ihtiyaç duyulan alanlarda Türkiye imamına bağlı olarak toplumun değişik kesimlerinde örgütlenen yatay imamlıklarla ilgili de bilgiler sunuldu.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.