Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

Değişim Rüzgârları ve Sistem Değişikliği

Değişim Rüzgârları ve Sistem Değişikliği

Bir Çin atasözü var;

“Değişim rüzgârları estiğinde akıllılar yel değirmeni yapar, akılsızlar duvar örer.” diye.

Bu söz her ne kadar ekonomik açıdan pek kabul görmüş ve küresel ticaret yönünde kullanılıyor olsa da, dünyada 300 küreselci aile (komite) tarafından estirilen bu rüzgârlara dayanma gücünü; hiçbir devlet, millet ve hükümet kendinde bulamamakta.

Küresel anlamda esen/estirilen bu değişim rüzgârları, Türkiye’de 80 Askerî Darbesi’ni takiben ve Özal iktidara geldikten sonra daha da hızlandı.

Değişim rüzgârları, 24 Ocak Kararları’nın uygulamaya konulmasıyla birlikte ekonomik açıdan büyük bir ivme kazanarak siyasî, ticarî, dini ve sosyal boyutuyla daha da büyük bir hız kazandırıldı. Televizyonun, elektronik aletlerin, cep telefonları ve internet kafelerin devreye sokulmasıyla ülkemizdeki kültürel ve sosyal hayattaki değişim daha da hızlandı.

Siyasi arenadaki değişim rüzgârı ise; 28 Şubat’ın ardından AKP - Fetullah Gülen’le sağlanmaya çalışıldı. Ak Parti – Fetullah Gülen birlikteliği, 2012 yılına kadar devam etti.

Terazinin bir kefesinin diğer kefeden çok daha fazla milletvekili kontenjanı istemesiyle ortaklık da sarsılmaya başladı. Sonra dâhiliye, hariciye, savunma, malîye, adalet, eğitim ve kültür gibi önemli bakanlıkları ele geçiren ve önceleri “Fetullah Gülen Cemaati” olarak adlandırılan ve sonraları “Paralel Yapı” olarak nitelendirilen ve daha sonra “FETÖ - İhanet Çetesi”ne dönüşecek olan malûm CIA destekli organizasyon, 17-25 Aralık darbe teşebbüslerinden önce; MİT’i de isteyince, arada incelmeye başlayan ip birden kopuverdi.

Yurtiçi ve yurtdışında eğitim ve FETÖ okulları ile teşkilatlanan bu küresel örümcek ağı, dış politikada da kendini hissettirmeye başlayınca; ipler birden gerilmeye ve bu hain odağın daha fazla büyümesinin önüne geçebilmek adına siyasi cenahtaki diğer kefe daha ağır gelmeye başladı. Çünkü konu AKP’nin de boyunu aşarak “devletin beka” sorunu haline gelmeye başladı.

Millî ve yerli güçler harekete geçirilerek bu beka sorununu halletmek adına 15 Temmuz’daki büyük darbe teşebbüsü ile ülkeyi işgal plânı Allah’ın yardımıyla son anda önlendi.

Ondan sonraki gelişmeler ise herkesin malûmu.

 

***

Tehlike geçmiş midir?

Elbette hayır.

Türkiye içeriden ve dışarıdan FETÖ denilen hain küresel yapı tarafından iliklerine kadar sömürülmektedir. Artık bu kötü gidişata, sömürü düzenine ve sistemine karşı devletin millî refleksleri, harekete geçirildi.

Yâni içeride yerli ve millî anlamda bir başka değişim rüzgârı estirildi.

Küresel değişim rüzgârını estirenlerin önde gidenleri, bundan hiç ama hiç hoşlanmadı.

Ortada fol ve yumurta yokken önce MHP harekete geçirilerek Anayasa değişikliğiyle ilgili TBMM’de bir rüzgâr estirildi.

Sonra bu değişiklik maddeleri 18 Madde’yle sınırlı tutuldu. Ama 18 maddeyle birlikte çok sayıda askerî vesayet taşıyan anayasa maddesi de buna eklemlendi. Bilindiği üzere bu 18 Maddelik Anayasa Değişikliğinin kabulü için referandum gündeme getirildi.

Referandum tarihi de 16 Nisan olarak belirlendi.

 

***

Şimdilerde sorulan soru şu:

17 Nisan’dan sonra neler olacak?..

“Evet” de çıksa “Hayır” da çıksa Dünya’da esen/estirilen değişim rüzgârları karşısında durulmayacağını herkes biliyor.

Türkiye, Batı’dan esen ve daha çok Orta Doğu ile Orta Asya’yı ve Avrupa Birliği’ni içine alan bu değişim rüzgârlarının önünde savrulmamak, altında ezilmemek için kimi siyasilerin “rejim değişikliği”, kimi siyasetçilerin de “rejim ötesi” değişiklik olarak gördükleri bir sistem değişikliğine gidiyor.

17 Nisan’da “evet” çıktığı taktirde Cumhurbaşkanı, yarım kalan AK Parti içinde yuvalanan “FETÖ-PDY” unsurlarını temizlemek adına derhal ülkeyi erken bir seçime zorlayacak.

Hayır çıkması durumunda ise; “devletin beka”sı daha da ön plana çekilerek sistem değişikliği daha da hızlandırılacak.

Yâni her iki durumda da sistem değişikliği kaçınılmaz.

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

Türkiye, sistem değişikliğinde dışarıya karşı elinde tuttuğu en önemli ve güçlü KÜLTÜR ve İNANÇ silahıma tam anlamıyla sarılarak Türk-İslâm coğrafyasını harekete geçirecek yollara başvuracak.

Yâni Türkiye, 17 Nisan’dan sonra “Yel Değirmenleri” yapmaya ağırlık vererek sinerji depolamaya devam edecek.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan Arşivi
SON YAZILAR