"Dezavantajlı grupların sosyal entegrasyonu" projesi

"Dezavantajlı grupların sosyal entegrasyonu" projesi
AÜ İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Çapcıoğlu:- "Şiddet ve terör içerikli olaylar başta olmak üzere çeşitli sebeplerle mağduriyet yaşayan bireylerin yeniden kendisiyle ve toplumla buluşması, barışması ve topluma kazandırılarak onunla bütünleşt

ANKARA (AA) - S. AHMET AYTAÇ - Ankara Üniversitesi (AÜ) İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. İhsan Çapcıoğlu, dezavantajlı gruplara yönelik manevi bakım ve sosyal destek uygulamalarına ilişkin, "Şiddet ve terör içerikli olaylar başta olmak üzere çeşitli sebeplerle mağduriyet yaşayan bireylerin yeniden kendisiyle ve toplumla buluşması, barışması ve topluma kazandırılarak onunla bütünleştirilmesi açısından çok önemlidir." dedi.

Kırıkkale Valiliği ve İl Müftülüğünün ortak çalışmasıyla hazırlanan, Türkiye Ulusal Ajansı Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı tarafından desteklenen "Dezavantajlı Gruplarla İlgili Kurumlarda Manevi Bakım ve Psiko-Sosyal Bakım Uygulamalarının İncelenmesi" projesi kapsamında Almanya, Macaristan ve İspanya'da örnek uygulamalar yerinde görülüp, incelenecek.

Doç. Dr. Çapcıoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, projenin Macaristan aşamasının kendisinin de içinde olduğu bir heyet tarafından tamamlandığını belirterek proje ile Türkiye'de yeni bir uygulama alanı olan fakat Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yıllardır örnekleri görülen manevi bakım uygulamalarına yönelik, katılımcıların farkındalıklarını artırmanın yanı sıra mesleki bilgi ve becerilerinin gelişimine de katkıda bulunulmasının amaçlandığını aktardı.

Dezavantajlı gruplar konusunda bireylerin yanı sıra bütün toplum kesimlerine de çok önemli görevler düştüğünü ifade eden Çapcıoğlu, "Projemizin uzun vadede dezavantajlı grupların sosyal entegrasyonu, psikolojik sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, manevi bakım hizmetlerindeki gelişmelerin yerel, bölgesel ve ulusal platformda ülkemize yansıtılması açısından faydalı olacağını düşünüyoruz." diye konuştu.

- "Hepimiz dezavantajlıyız"

Ülke olarak dezavantajlı kişi ve gruplara yönelik hizmet kalitesi ve standartlarının hızla yükseltilmesi gerektiğine işaret eden Çapcıoğlu, şöyle devam etti:

"Elbette bunu söylerken mevcut iyi uygulama örneklerini görmüyor değilim. Dezavantajlı kişi ve gruplara yönelik toplum olarak farkındalığımızı, duyarlılığımızı ve hizmet kalitemizi yükseltmenin yolu bakış açımızı değiştirmekten geçiyor. Benimsememiz gereken yeni parola 'Hepimiz dezavantajlıyız' olmalıdır. Nerede ve ne işle meşgul olursak olalım her birimiz yaşamımızın her anında bizi dezavantajlı duruma düşürebilecek potansiyel risklerle karşı karşıyayız."

Türkiye'de dezavantajlı gruplara, kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler tarafından çeşitli hizmetler sunulduğunu ve hizmetlerin kalitesinin her geçen gün artma eğiliminde olduğunu dile getiren Çapcıoğlu, şunları söyledi:

"Dezavantajlı grupların barınma, eğitim, yaşam boyu öğrenme, istihdam ve toplumsal entegrasyonuna yönelik yeni toplumsal rehberlik modellerine daha çok ihtiyaç var. AB ülkelerindeki dezavantajlı gruplara sunulan rehberlik hizmetleri sisteminin yerinde görülüp incelenmesi ve başarılı uygulamaların ülkemize transfer edilmesi ile söz konusu sorunların çözümüne yönelik ciddi katkılar sağlanabilir. Ülkemizde de bu tür projelere daha fazla fon tahsis edilerek kurumlar arası iş birliği ile yeni projelerin üretimi desteklenebilir. Bu amaçla üniversitelerin entelektüel birikimi ile dezavantajlı gruplara hizmet sunan kurumların tecrübelerinden birlikte faydalanılabilir."

- Macaristan örneği

Macaristan örneğinde dezavantajlı gruplar içerisinde özellikle evsizlerin ciddi bir sorun oluşturduğunu gözlemlediklerini anlatan Çapcıoğlu, sadece Budapeşte'de yaklaşık 11 bin evsiz bulunduğunu, bu sayının her geçen gün arttığını ve evsizlere sunulan hizmetlerin yeterli olmadığını vurguladı. Çapcıoğlu, şöyle konuştu:

"Bu durum karşısında ülkemizin Suriye'den gelen sığınmacı kardeşlerimize sunduğu hizmetlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha farkettik. İnsanların sokakta yaşamak zorunda kalmalarının temel nedeni yoksulluk ve aile bağlarındaki zayıflamadır. Ülkemizde evsizlik ciddi bir sorun değilse bunun temel nedeni aile bağlarımızın hala güçlü olmasıdır ancak son yıllarda aile bağlarımızı zayıflatmaya yönelik yerel ve küresel düzeyde pek çok riskle de karşı karşıyayız. Bu risklerin başında aile bireyleri arasındaki iletişim kopukluğunun geliyor. Şiddet ve terör içerikli olaylar başta olmak üzere çeşitli sebeplerle mağduriyet yaşayan bireylerin yeniden kendisiyle ve toplumla buluşması, barışması ve topluma kazandırılarak onunla bütünleştirilmesi açısından çok önemlidir."

- Almanya ve İspanya'da da incelemeler yapılacak

Projenin, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü ve Kırıkkale Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi gibi kurum ve kuruluşlardan oluşan 12 paydaş üyesi bulunuyor.

Proje katılımcıları, yetişkin eğitiminden sorumlu yöneticiler, uzmanlar, öğretmenler ve akademisyenlerden oluşuyor. Bu kapsamda belirlenen 30 katılımcının bu yıl, alanında iyi uygulamaların gözlemlenebileceği değerlendirilen ülkelerden Almanya, İspanya'da da ikişer hafta süreyle incelemeler yapması öngörülüyor. Ayrıca katılımcılardan evsizlere, yaşlılara, şiddet mağdurlarına, madde bağımlılarına ve engellilere sunulan psiko-sosyal destek ve manevi bakım uygulamalarına yönelik tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerini yerinde gözlemlemesi isteniyor.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.