Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK VE RUSYA

ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIK VE RUSYA

Son günlerde Türkiye ciddi bir sosyal ve siyasi kriz sürecinden geçmektedir. Özellikle Suriye politikası konusunda alınan risklerden dolayı ülkemiz her gün yeni bir siyasi ve ekonomik yükü üstlenmektedir. Suriye'deki iç çatışmalardan kaçıp Türkiye'ye sığınan milyonlarca insanı kabul ederek yüklenilen siyasi, sosyal ve mali külfet (7 milyar dolara yakın).  

Rusya'nın Suriye'ye hava operasyonu yapması, uçaklarımızı taciz ve hava sahasını ihlal etmesi ve karşılıklı gerilimler Rusya ile bütün ilişkilerin yeniden masaya yatırılması zorunluluğu doğurdu.

İnsan yaşamında tartışmasız bir yere sahip olan enerji sınai, ticari ve hanehalkı kullanımında alternatifsizdir, enerji temel insan hakkıdır aynı zamanda. Enerji ile gelişmişlik düzeyi arasında pozitif bir ilişki olduğu düşünülmektedir. Türkiye'nin de gelişen ülke olması nedeniyle enerji talebi ve dolayısıyla üretimi hızla artmaktadır. Şöyle ki, 1985 yılında 34 219 GWh olan elektrik enerjisi üretimi son otuz yılda neredeyse 8’e katlanarak 2013 sonu itibariyle 240154 GWh' ya çıkmıştır.

Dünyada yaşanan sıcak ve soğuk savaşların temelinde, enerji kaynaklarına sahip olma ve enerji kaynaklarını kontrol altında tutma çabaları yatmaktadır. Başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerindeki çatışmaları bu kapsamda değerlendirmek lazım gelir.

Rusya, Türkiye'nin en fazla ithalat yaptığı ülke (25 milyar dolar-2014 yılı). Türkiye'nin Rusya'ya yaptığı ihracat ise sadece 5.9 milyar dolar. Yani 20 milyar dolara yakın dış ticaret açığı veriyoruz.
Bu denli yüksek ticari ilişki içinde olduğumuz bir ülkenin, hava sahamızı ihlal ederek tecavüzkâr davranması ne ekonomik, ne siyasi ne de komşuluk ilişkileri bağlamında kabul edilebilir değil.

Türkiye 2014 yılında 54 milyar dolarlık enerji hammaddesi ithal etmiş. Bunun önemli bir kısmı Rusya'dan ve doğalgaz alımı için yapılmıştır. Enerji kaynağı ithalatının payının toplam ithalatta  % 25'lere ulaşması enerjide dışa bağımlılığın ne ölçüde yüksek olduğunu göstermektedir.

Enerji çeşitlemelerine göre1985 de elektrik enerjisinin % 44 kömür, % 35 hidroelektrik santrallerinden elde edilmekteydi. 2013 yılında kömürden elde edilen enerjinin payı % 26.6, Hidroelektrik santrallerinden % 24.7'ye gerilemiştir. 1990 yılında yerli elektrik üretimin talebi karşılama oranı % 48 iken, 2013 yılında % 28.5 olmuştur.

1985’te doğalgazdan elde edilen enerji toplam üretimin % 1 bile değilken, 2013’te % 43.8'e ulaşmıştır. Özellikle 1999 yılından sonra yap-işlet (devret) modellerinin desteklenmesi ile doğalgazdan sağlanan elektrik miktarında hızlı artış yaşanmıştır.

 2014 yılında toplam 49 milyar m3 doğal gaz ithal edilmiş, bunun % 54.76'sı Rusya'dan ve %18'i İran'dan alınmıştır Yani Rusya ve İran’dan alınan doğalgazın toplam içindeki payı % 73'lere çıkmaktadır. Alınan 49 milyar m3 doğalgazın % 48'i elektrik enerjisi için çevrim santrallerinde, % 25'i sanayi sektöründe, yüzde 19'u konut (9304) ve % 6'sı hizmet sektöründe kullanılmaktadır.

İzin alınan doğalgaz çevrim santralleri dikkate alındığında ek 15-16 milyar metreküp doğal gaza ihtiyaç duyulacaktır. Yani, izin verilen yeni projeler doğal gaz ihtiyacını daha da artıracaktır.

Azerbaycan'dan gelen Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattında (TANAP) 2018 yılında gaz iletimi başlanacak ve Türkiye'ye 6 milyar metreküp gaz verilecektir. Mısır, Türkmenistan, Irak doğalgaz boru hattı anlaşmalarıyla ilgili belirsizlik devam etmektedir. Yani, yakın tarihte TANAP projesi dışında Türkiye'ye ekstra gaz aktarımı yapılacak proje gündemde yoktur.

Neler yapılmalı? Çok boyutlu bir soru ama dışarıdan gelen enerji kaynaklarını yönetememe gibi bir şanssızlığımız var. Bunda enerji kaynağına sahip olan ülkelerin kendi çıkarlarını kollamaları veya bir şekilde baskı altında olmalarının payı vardır.

Bu nedenle doğalgaz, petrol, ithal kömür gibi fosil yakıtların enerji tüketiminde payını düşürmeye yönelik stratejiler geliştirilmeli. Çevreye duyarlı, rüzgâr, güneş, jeotermal, biyoyakıt ve HES enerjisi alanındaki potansiyeli aktif hale getirecek stratejiler geliştirilmelidir. Kalın sağlıcakla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR