Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

ESKİ BAYRAMLAR NASILDI

ESKİ BAYRAMLAR NASILDI

Alışık olduğumuz bir söz var ya: Ah nerede o eski bayramlar. Alışılmışın ve klasik tariflerin dışında, yaşadığımı yazmak istiyorum.

Bugün bayram, hem de Ramazan Bayramı. 30 günün mükâfatı, çok anlamlı ve çok derin. Çok geriler gittim. Çocukluğumun bayramlarını özlemiyor değilim. 50 sene önceki çocukluğumu ve akrabalarımı, kardeşlerimi, amcalarım, akraba çocuklarımı özledim.

Düşünüyorum da o yıllarda biz çocuktuk, bayram namazını topluca köy camisinde kılar, devamında en büyük amcamın evine kardeş hanımlarının hazırladığı “bayram yemeğine” geçerdik. Bayram geldiğini o zaman anlardık.  

Şimdi biz baba hatta dede olduk, kardeşlerim ve amca çocuklarım da öyle. 4 kardeş ve erkek çocukları 2 sofrada 17 kişi olduğumuzu bilirim. Geleneklere göre önce erkekler yemeğini yer ardından kız çocukların ve hanımların olduğu sofra kurulurdu. 

Kardeşler arasında babam üstten üçüncü sırada idi. Her evden gelen tek tek yemek sofraya konur, bitmeden de kalkardı. Rahmetli babam çok şakacı olduğu için yenen yemeklerin hangi kardeş hanımına ait olduğuna dair iddiaya girerdi.

Yemek dedim de gerçekten yemekti, alıştığımız düzende bugünkü gibi kahvaltı değildi. Yemek bulgur çorbası veya soğuk ayran aşı ya da toyga aşı ile başlar; etli bulgur pilavı, patates, mevsimi ise güveç, kesinlikle etli mantı, sarma, kayısı ve incir kabartma, aside, sütlaç ve bol tereyağlı-şerbetli baklava.

Baklavalarımız da fındık, fıstık veya ceviz yerine tereyağında kavrulmuş yufka gevreği yer alırdı. Bu haliyle baklavalarımız çok gevrek, ağızda kolay erir ve lezzetli olurdu.

Babam anama çok güvendiği için her zaman anam yemeklerde birinci olurdu. Amcamlarda bunu bilir, babamı sevindirmek için onunla iddiaya bilerek girerlerdi. Esas mesele muhabbetti. Anam da zaten 4 kardeşin de amcakızı idi ve biraz da torpile sahipti.

Sofrada hep büyük erkekler konuşur, çocuklar dinlerdi. Konu daha çok dedelerimiz, edep ve hayâ olurdu. Bizler de dinler, konuşulanları hafızamıza yazar ve onları taklit ederdik.

Dedim ya çok özlüyorum o günleri. Babam dâhil 4 kardeşten hiç biri hayatta değil. Toplam 13 kardeş çocuğundan neredeyse tamamı köyde yaşamıyor, dağıldık, koptuk, her biri başka bir âlemde deriz ya. 

50 sene sonrasını düşünüyorum, şimdiden. Birbirine yabancı kardeş çocuklar, torunları, torununun torunları. Ne olacak halimiz. Yozlaşan, yabancılaşan, çocukluğumuzun tabiriyle ağız tadı bozulan bir nesil ve nesiller. Ziyaret yerine tatil, gönül alma yerine israf-masraf. Aile edebi yerine toplumun kurallar hâkim oluyor insan ruhuna. Kopan, yalnızlaşan ancak farkında olmayanlar.

İşte öyle, az ama kanaatkâr, malzemesiz ama lezzetli, kalabalık ama muhabbetli, tek pantolon tek gömlekli ama şık, sevgilisiz ama âşık. Böyle bir ortamda yetiştik. Şimdi kimseye gücünüz de yetmiyor, herkes kendine göre bir hayat seçiyor. 

Yarabbi ağız tadımızı bozma. Huzur, mutluluk, saadet, sevgi, saygı ve muhabbet dolu günlerle; bayramınız mübarek olsun

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR