Turgay Bilge

Turgay Bilge

Genel Kurul Bu Hafta Sonu

Genel Kurul Bu Hafta Sonu

Yıllardır tanıdığınız ve güvendiğiniz arkadaşınızla bir şirket kurdunuz; sermayenin tamamı sizden, çalışma ve emek ondan.

İşler harika gidiyor...

Şirket büyüyor; satışlar çok iyi, müthiş para kazanıyor.

Gelen giden imreniyor size. Siz de övünüyorsunuz, en çok da huzurunuz yerinde. “Ne iyi ettim de, onunla ortak oldum. Sermaye benimdi ama asıl başarı onun. Şirketi aldı, uçurdu.” diyorsunuz.

Arada geliyor, hesap da veriyor size ortak, mahçup oluyorsunuz “Ne gerek var, ben bilmem mi seni” diye içinizden geçirip. Ne harika biri!

Her seyinizle ilgileniyor. Eşiniz hastalansa özel muayeneye, çocuklarınızı özel okullara, her yere uçakla gönderiyor sizi yorulmayın diye, “Değil mi ki sen varını yoğunu serdin önüme ortak ettin beni kendine, hizmetkarınım artık” dedikçe keyfiniz geliyor.

“Hayatta ayrılmam ondan, yarın yanağından gayrı her şeyimiz birbirimize feda olsun” diye geçiyor içinizden.

Gel zaman git zaman, ortak rakip şirketlerin hepsiyle birer birer kavga etmeye başlıyor. “Piyasaya hakim olacak demek ki, aferin.” diye iyiye yoruyorsunuz.

Şirkete sonradan aldığı çok güvendiğini söylediği yönetici kadroyu birer birer işten çıkarıyor, kalanları uzak şubelerde görevlendiriyor. “Yanılmışım.” diyor, “Hata insana mahsus, olabilir.” diyorsunuz.

Muhasebe bölümünü, şirketin özel güvenlik elemanlarını baştan aşağı yeniliyor, emektarlardan kimse kalmıyor. “Zaman değişiyor, demek ki yenilenmek gerek” şeklinde yorumluyorsunuz.

Yakın ekibinden 3-5 kişiyi de atıyor, şirkette işe yerleştirdikleri oğullarıyla birlikte para tırtıklıyorlarmış kasadan, içlerinden biri de şirketin vizyon misyon ve değerlerini aşağılayıp makara kukara yapmış! “Ya naapsın, adam dediğin kavun mu ki koklasın da alsın. Ama iyi temizledi hepsini” diye seviniyorsunuz.

Günlerden bir gün, şirketen biraz fazla para çektiğini, lüks araba, birkaç villa, 6 tane tekne ve yat aldığını öğreniyorsunuz. “Olsun, ihtiyacı var demek ki” diye avutuyorsunuz kendinizi.

Derken...

Eski çalışanlar bir bir gelip size anlatmaya başlıyorlar: Sizin ortak meğerse hayali ihracat, kaçakçılık, uyuşturucu, vergi kaçakçılığı, rüşvet ne varsa hepsine bulaşmış. Şirketin asıl zenginliği de bunlardanmış. Ortak, şirketin kazandığı görünen paranın çok daha fazlasını kendi üzerine geçirmiş. Şirketin bir bölümünü yabancı danışmanlık firmalarının pazarlamasıyla elden çıkarmak üzereymiş.

Telefona sarılıyorsunuz, “Ya arkadaş, sen onlara mı inanacaksın bana mı? Benim verilmeyecek hesabım yok. Hem görmüyor musun nerden nereye getirdim şirketi. Kar dağıtacağız tam da, sana her zamankinin 10 katını ayırdım. Genel kurulda kararını alacağız. Bozma işimizi en iyi yerinde, onların hepsi rakip şirketlere satılan adamların lafları.” diye savunuyor kendini.

Düşünüyorsunuz: O bana yanlış yapmaz. Hem o kadar iyi durumda ki şirket, yanlış yapsa bu kadar başarılı olunabilir miydi?

Ama bir yandan da beyninizi kemiriyor sorular: Söylenenler doğruysa kendinizi enayi gibi hissetmek çok zorunuza gidecek. En kötüsü de aldatıldığınızı, güveninizin kötüye kullanıldığını kabullenmek olacak. Ses çıkarmayıp, ona inanmış gibi yapabilseniz sorun yok; çark dönmeye devam edecek.

Ne yapacaksınız?

Hiçbir şey olmamış gibi, kardan payınızı alıp devam edecek misiniz onunla, hırsızlığa ve yolsuzluğa ortaklığa?

Tamam, ortakla o kadar hukukunuz var, ama işin ucunda da asıl kendi onurunuz, varlığınız ve geleceğiniz...

Şirketin genel kurulu bu haftasonu yapılacak...

İyi düşünün!

 

“Güvendiğin dağlara kar yağdığında, en güzel çare dağ ile karı başbaşa bırakmaktır.”

Hz. Mevlâna

Önceki ve Sonraki Yazılar
Turgay Bilge Arşivi
SON YAZILAR