Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

GEZ DÜNYAYI, GÖR KONYA’YI (3)

GEZ DÜNYAYI, GÖR KONYA’YI (3)

Gezginlerin gözünden Konya’ya bakmaya eski Gonya’nın tarihi ile sokak ve caddelerinde dolaşmaya devam ediyoruz.

Ünlü seyyah Evliya Çelebi, eski Konya’yı anlatırken Karamanoğulları’nın isyanı üzerine 792 tarihinde, Yıldırım Bayezid Han’ın büyük bir ordu ile yıldırım gibi yetişip Konya Gevele kalesini aman ve zaman vermeyerek fethettikten sonra Selçukluların eski merkezi, darü’l-eman Karaman ülkesinin Konya şehrinin de Osmanlı şehirleri arasına katıldığını yazıyor.

Karaman eyaletine bağlı sancakları da şöyle sıralıyor:

“Bunlar Konya şehri, Paşa Sancağı, Kayseri Livası, Niğde Livası, Yenişehir Livası, Kırşehir Livası, Akşehir Livası ve Aksaray Sancaklarıdır. Bu eyaletteki tımar ve zeamet sahipleri, sefer zamanında cebelü ve paşa askerleriyle tam on iki bin seçkin asker toplar. Savaşta bir tımar sahibi olmazsa, tımar başkasına verilir. Konya 500 akçelik mevleviyettir. Nahiyelerinden kadıya senede yirmi kese gelir sağlanır. Hepsi Hanefi mezhebindendir. Nakibüleşrafı, ayanı, ulema ve salihleri vardır. Mevlevi olanları da vardır. Her tarafı ile mükemmel bir şehirdir. Bu büyük şehir Meram dağının doğu tarafında düz bir ovada kurulmuş olup, bir saatlik mesafededir.”

Konya’nın camilerini anlatırken, iç kalede Sultan Birinci Alâeddin Camisi’nin en eski cami olduğunu belirterek “diller ile anlatılamayacak, kalemler ile yazılamayacak kadar güzel” olduğundan bahisle iç kalede; mükemmel cephaneler ile topların varlığından da söz eden Evliya Çelebi, medreselerinin en meşhurunun Nalıncı Medresesi olduğunu ve on bir adet darü’l-kurra ile üç yerde darü’l-hadis ile yüz yetmiş yerde sıbyan mektebi ve kırk kadar derviş tekkesi olduğunu belirtiyor. Çelebi’nin gözünden Konya’yı anlatmaya devam edelim:

“Çeşmeleri de çoktur. Kaynakları hep Meram dağında olup, taksim kubbesinden gelir. Üç yüzden fazla tatlısu sebili vardır. On bir adet ziyafet yeri olup, yiyeceği daima bol olanları Hazret-i Mevlânâ Tekkesi ile Sultan Süleyman Tekkesi’dir. Hamamlarının en meşhuru Asitane hamamı olup, eski usul suyu ve havası güzel, iç açıcı bir hamamdır. Kale içinde Sunkur hamamı da böyledir. Vilayet ayanının dediklerine göre, saraylarında seksen kadar saray hamamı vardır. Üç yüz kırk kadar bağlı, bahçeli, akarsulu büyük sarayları vardır. Paşa sarayı meşhurdur. Hanlarından, Arpazarı kapısı dışında Bağdat Fatihi’nin ilk annesi Kösem Sultan’ın yaptırdığı han meşhurdur. Ayrıca yirmi altı adet han vardır. Bedestanıyla beraber toplam bin dokuz yüz büyük dükkânı bulunur. Yüzlercesi baştan başa kâgir, güzel dükkânlardır. Kâgir bina ve demir kapılı kanatlar ile örtülü kurşun kaplı bedestandaki zengin tüccarlarda dünyanın bütün kıymetli eşyaları bulunur. Sipahpazarı, saraçhanesi, tahtakalesi güzel ve düzenlidir. Suyu ve havasının güzelliğinden, halkı sağlam ve sıhhatli kimselerdir. Öyle yaşlı kimseler vardır ki, kuvvetleri gitmiş, ömrü yüz yetmişe yetmiş, güçleri bitmiş oldukları halde yine dinç olurlar.

Bilginleri olgun, efendi ve dürüst kimselerdir. Konya’nın helvacı ve berberleri dillere destandır. Eşraf ve ayanın önde gelenleri, Hazret-i Mevlânâ’nın oğlu Halim Çelebi’dir. Yirmi kadar, Eflatun ve İbn Sina’dan örnekler veren hakim, cerrah, tabib bilginleri vardır.

Kale dışında su taksimi için bir kubbe yapılmıştır. O kubbeden 366 çeşmeye su dağıtılıp şehrin cami, mescid, han ve hamamlarına, ayan saraylarına hep oradan su gider. Kaynağı, Meram dağındandır. Ayrıca 2.700 su kuyusu bulunur ki bostanlar sulanır. Yedi türlü buğdayı olup devedişi tabir edileni ancak Şam civarında yetişir. Özel olarak helvacı çarşısı vardır. ‘Konya’da adama helvayı döğerek yedirirler’ sözü meşhurdur. Meyvelerinden Meram dağında ‘kamerü’d-devle ve kamerüddin’ adıyle iki çeşit kaysı yetişir ki, Şam’ın kaysısından daha lezzetli, sulu ve tatlıdır. Yirmi çeşit armudu, kiraz, şeftali, üzüm sarması ve badem kırması olur.”

Konya’ya yirminci defa seyahat eden Evliya Çelebi, Konya’nın gezi yerleri ve bahçelerini şu sözlerle methediyor: “Hakikaten böyle bahçeler görmedim. Budin hududunda Peçevî Sirem şehrinin kale ardındaki Baruthane mesiresi, Kırım yarımadasının Suğdak bağı, İstanbul’un yüz yetmişten fazla bahçe ve gülistanları, Malatya’nın Uspuzu’su, Tebriz’in Şah-ı Cahan bağı bu Konya’nın Meram mesiresinin yanında bir çimenlik bile olamaz. Doğuz bin kadar bağ ve bahçesi vardır. Yabancı bir kimse u bağlardan birine girse, kaybolup gider. Güzel sesli kuşların ötüşünden insan taze hayat bulur. Konyalılar, çoluk çocuklarıyla sekiz ay Meram’da kalırlar. Zevk ve sefa ederek felekten kâm alırlar.”

 

***

Konya’yı gezip, dünyayı görmeye ne dersiniz…

Fransız hekim Paul Lucas’ın (1705-1707) yıllarına rast gelen Konya seyahatinde, Karapınar’ı ve Molla Hünkâr’ın türbesini gezmeye başlayacağız. 

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

‘Konya’da adama helvayı döğerek yedirirler’ sözünü, hayata geçirmekte fayda var. Konya Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Meram Belediyesi tarafından düzenlenen Ateşbâz-ı Velî Mutfak Kültürü Günleri’nde önümüzdeki sene bunu bizzat gerçekleştirmek, bu günlere büyük bir renk katacaktır.

Alın size değişik bir konsept daha.


8-0ba736e7b7.jpg24-cf04e52730.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan Arşivi
SON YAZILAR