Günay Özarslan'ın ölümü olayında takipsizlik

Günay Özarslan'ın ölümü olayında takipsizlik
Bağcılar'daki terör örgütü operasyonunda Özarslan'ın ölmesi olayında savcılık, polisin meşru müdafaa hakkını kullandığı ve yetki ile görev sınırının aşılması durumunun söz konusu olmadığı gerekçesiyle takipsizlik karar verdi

İSTANBUL (AA) - Bağcılar'daki terör örgütü operasyonunda Günay Özarslan'ın ölmesi olayında savcılık, polisin kanundaki yazılı meşru müdafaa hakkını kullandığı ve yetki ile görev sınırının aşılması durumunun söz konusu olmadığı gerekçesiyle takipsizlik karar verdi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan takipsizlik kararında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma kapsamında Bağcılar'da şüpheli Yılmaz Viraner hakkında çıkarılan arama kararı üzerine 24 Temmuz 2015'te kolluk kuvvetleri tarafından operasyon düzenlendiği belirtildi.

Kararda, polisin Viraner'i bulmak ve yakalamak üzere Bağcılar'daki eve düzenlediği operasyonda şüpheliyi bulamadığı, fakat eve misafir olarak kalmaya gelen, kendisini ev halkına ''Zeynep'' olarak tanıtan ve daha sonra otopsi sırasında asıl ismi Günay Özarslan olduğu tespit edilen silahlı bir bayanla karşılaştığının anlatıldığı bildirildi.

Ölen şüpheli Günay Özarslan'ın polisin kapıya geldiği andan itibaren yanında taşıdığı ruhsatsız tabancayı eline aldığı ifade edilen kararda, ''Özarslan'ın bulunduğu odanın penceresine çıktığı, camı açıp bir ayağı içeride diğer ayağı dışarıda olacak şekilde oturduğu, oradan hem içeriye hem dışarıya doğru slogan atıp bağırdığı, kendisini misafir eden ev sahibinin ve polislerin ısrarlı ve uzun süren çabalarına rağmen teslim olmadığı, silah çekip tehdit ederek polise mukavemet ettiği, olay tutanağı ve tanık beyanlarına göre polise hitaben 'Teslim olmuyorum. Katiller, işkenceci şerefsizler, sizler Berkin'in katillerisiniz. Bahtiyar'ın, Şafak'ın, Elif Sultan'ın katillerisiniz. Hepinizden intikam alacağım. Adliyede katlettiğiniz Şafak ve Bahtiyar'ın hesabını soracağım' şeklinde yüksek sesle slogan atmaya devam ettiği anlaşılmıştır. Özarslan'ın en sonunda elindeki silahla iki kere polise doğru ateş etmeye çalıştığı ancak polisin karşı ateşi üzerine vurularak etkisiz hale getirildiği, derhal ambulans çağırılmasına rağmen kurtarılamadığı ve olay yerinde öldüğü tespit edilmiştir.'' denildi.

Ölen Günay Özarslan'ın annesi tarafından verilen dilekçede, Özarslan'ın polis tarafından katledildiği yani kasten ve sebepsiz yere öldürüldüğünün iddia edildiği anlatılan kararda, savcılık tarafından Özarslan'ın avukatlarına ''olayın aydınlatılmasına yardımcı nitelikte varsa elinizde bulunan bütün bilgi, belge, bulgu, tanık gibi delillerin bildirilmesinin'' istendiği, avukatların dosyaya iddialarını teyit edecek herhangi bir delil sunmadıklarını kaydedildi.

Yapılan incelemede, Özarslan'a ait olan silahın ''kullanılmaya elverişli'' olduğu tespitlerine değinilen kararda, dosyada tarafsız görgü tanıklarının beyanları da yer aldı.

Kararda ifadesine yer verilen ev sahibi G.C, şunları anlattı:

''Sabah saatlerinde kapımızdan kırılır gibi bir ses geldiğini duydum. Uyuyordum, sese fırladım. Dışarıdaki ses 'polis, kapıyı aç' diye bağırdı. Bu şekilde oğlumdan sonra ben, benden sonra da evde bulunan diğer kişiler de daire kapısının arkasında toplandı. Baktım Zeynep'in elinde silahı gördüm. 'Zeynep bu silah ne' dedim. O da 'odalarınıza girin, kapılarınızı kapatın, korkmayın bana 5 dakika müsaade verin' dedi. Bu sırada kapı kırıldı, tam içeri girecekleri sırada 'içeri girmeyin kızda silah var' diye bağırdım. Ben kapıdaki polislerle uğraşıyordum. Zeynep salona kaçtı, ben polisler içeri girmesin diye meşgul olurken salondan tetik sesleri duydum. Birkaç kere tetik sesi geldi. Polise 'silah patlamıyor, ben kızı teslim edeceğim, size bir zarar gelirse sorumlusu benim' dedim. Polis bana 'kıza yalvar teslim olsun' dedi. Bende Zeynep'e yalvardım. Polisler de kendisini 'Zeynep teslim ol, yapacak bir şey yok' diyerek ikna etmeye çalıştı. Fakat teslim olmadı. Ben bu kızı daha önce de söylediğim gibi Zeynep olarak biliyordum.''

Kararda, olayın meydana geldiği evin sahibi ve görgü tanığı G.C'nin olaydan hemen sonra evde çekim yapan ve avukat olduğu tahmin edilen kişiye de aynı şeyleri söylediği, bu sözlerin DHKP/C terör örgütünün fikir ve ideolojisi doğrultusunda yayın yapan bir internet sitesinde görüntülü olarak ''Günay Özarslan'ın infaz edildiği evden ilk görüntüler'' başlığıyla yayınlandığı, tanığın o yayını yapanlara da polise ve savcılıkta verdiği ifadelerin aynısını söylediğinin tespit edildiği kaydedildi.

Dosyada bulunan söz konusu internet sayfasının görüntü çıktısı ve bahsedilen konuşmalara ait ses kaydını içeren CD'den tanığın her yerde aynı şekilde ölenin polise silah çektiği ifadelerine yer verilen kararda, Özarslan'ın ısrarlara rağmen teslim olmadığının belirtildiğinin açıkça görüldüğü ve duyulduğu bildirildi.

Kararda, ölen Günay Özarslan'ın hakkında yapılan soruşturmalar, suçlamalar, kovuşturmalar, hükümler ile olay sırasında polise karşı tepkisi, attığı sloganlar ve örgüt tarafından kabullenildiğini gösteren örgüte yakın olan basın-yayın organlarında yapılan yayınlar göz önüne alındığında DHKP/C örgütü mensubu olduğunun anlaşıldığı ve DHKP/C örgütü mensuplarının polise kendiliğinden teslim olması ya da silahını teslim etmesinin onursuzluk olarak kabul edildiğini anlattı.

Ölen Özarslan'ın uzun süre ısrarlara rağmen teslim olmadığı, ikna çabaları sırasında aniden elindeki silahı ateş etmek üzere doğrultması üzerine görevliler tarafından önce davranılmak suretiyle ateş edilerek etkisiz hale getirildiği ifade edilen kararda, ''Ölen Günay Özarslan'ın içinde bulunduğu örgüt kurallarına göre polise teslim olması mümkün olmadığı hususu görgü tanıklarının ifadeleriyle birlikte göz önüne alındığında ne kadar çaba gösterilse gösterilsin ölmek ya da öldürmek dışında bir seçeneği tercih etmediği ve etmeyeceği, kendisini bu eyleminden uzaklaştırmak için başka bir ihtimalin kalmadığı'' kaydedildi.

Kararda, olaya müdahale eden emniyet mensuplarının 'evdeki ahaliye ya da polislerden birisine zarar verme ihtimaline binaen' ateş ederek hem kanunun emrini yerine getirdikleri hem de kanunda yazılı meşru müdafaa hakkını kullandıkları anlatılarak, eli silahlı olan, ısrarla teslim olmayan ve saldırıya geçen bir kişiye karşı yapılabilecek başka uygun bir işlemin bulunmadığı, dolayısıyla bu olayda yetki ve görev sınırının aşılması durumunun söz konusu olmadığı, işlemlerin kanun ve kurallara uygun olarak yapıldığından olayla ve iddiayla ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildi.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.