Haşim Bayram’a destek verilseydi…

Haşim Bayram’a destek verilseydi…
Kombassan Holding eski Yönetim Kurulu Başkanı merhum Haşim Bayram’ın vefatından yaklaşık on yıl kadar önce anlattıklarının ve hatıralarının üçüncü bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

Konya’nın sayılı Kimya Öğretmenlerinden, Yozgat Lisesi, Konya Gazi Lisesi ve Konya İmam Hatip Lisesinde öğretmenlik yapan, Büyük Konya Dershanesiyle bir çok Konyalı gencin Üniversiteyi kazanmasına vesile olan, Konya’nın müteşebbis insanlarından, kurduğu Kombassanla Konya’nın adını dünyaya duyuran, 36 bin insana iş ve aş kazandıran Kombassan Holding eski Yönetim Kurulu Başkanı merhum Haşim Bayram’ın vefatından yaklaşık on yıl kadar önce anlattıklarının ve hatıralarının üçüncü bölümünü sizlerle paylaşıyoruz. (EROL SUNAT)

HAŞİM BAYRAM’A DESTEK VERİLSEYDİ…

Haşim Bayram kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün, Konya’nın önünü açan, kendisinden sonra gelen müteşebbis ruhlu insanlara örnek teşkil eden bir insan oldu.

Konya’nın her yeni fikri, her yeni görüşü ilk bakışta küçümseyen,

Üstten bakan,

Dikkate almayan,

Yola çıkıldığında destek vermeyen,

Elinden gelirse köstek olmaya çalışan,

Yükseldiğinde ise yanında yer almak için birbiriyle yarışan anlayışlarına rağmen,

Aralardan sıyrılıp yükselebilen bir elin parmaklarından daha az sayıda olan insanlardan biriydi Haşim Bayram.

Ekonominin meşhur yastık altı söylemlerinin ilham kaynağı,

Mucidi,

Ekonomiyi uyandıran,

Türk Milletinin bir anlamda gizli hazinesini keşfeden ilk adamdı Haşim Bayram.

Aynı Haşim Bayram, yurt dışındaki insanımızın birikimlerinin bu ülkede neler yapabileceğini gösteren ve ispat eden biri olarak hafızalarda yer etti.

Birçok insan, Holdingler yeterince kontrol edilebilseydi, zapturapt altına alınabilseydi. Konya şu anda Orta Anadolu’nun işçi cenneti ve 4-5 milyon nüfusa doğru yol alan bir şehri olabilirdi diyorlar.

Haşim Bayram, Konya’nın geleceğe ümitle bakabilmesinin tek çaresinin istihdamdan geçtiğini görebilen ve bunu seslendirebilen nadir insanlardan biri olmuştur.

Yüz bin işçi çalıştırma hedefi, o günlerde, birçok kişi için, imkansız, anlamsız, deli saçması olarak görülebilir.

Meşhur Arşimet, bana bir destek verin, dünyayı yerinden oynatayım dediğinde de, ona herkes deli demişti.

Haşim Bayram bunları yirmi sene önce anlattığında da ona deli demişlerdi. Haşim Bayram’a imkan verilseydi, destek verilseydi yüz bin kişi çalıştırabilir miydi?

Konya bu soruyu bugün de dahil olmak üzere sorabilmeli.

img-5184.jpg

“SANAT İBRET GEREK İSE”

Ne yazık ki, Konya’da ufuk açan insan sayısının onlarca katı, ufuk açılmasına karşı çıkan, engel olan, engellemeye çalışan insan var!

Oysa o Konya’yı yerinden oynatmıştı.

Anlaşılamadı.

Belki de anlaşılmak istenmedi.

İnsanları iş ve aş sahibi yapmanın erdemini görmüş insanlardan biriydi Haşim Bayram.

Bu erdemi göremeyenlerin,

Bu işin zevkine varamayanların,

Kendisini insanların mutlu yüzlerinden ve dualarından mahrum bırakanların,

Haşim Bayram ve onun gibileri anlama şansı ne yazık ki mümkün görünmüyor.

Yunus Emre, “Sanat İbret gerek ise” adlı şiirinde kendisinden başkasını düşünmeyenlerin mezar taşlarına bakarak şöyle demiş; “Bunlar bir vakt beyler idi kapıcılar korlar idi / Gel şimdi gör bilmeyesin bey hangidir ya kulları”

tahir-ozer.jpg

AFRA’NIN KURULUŞUNDA İLK KAZMAYI VURANLARDANIM

Afra’nın temelinden itibaren hemen her bölümünde çalışan, Afra’nın Genel Müdürlüğüne kadar yükselen Tahir Özer anlatıyor;

Haşim Bayram Hoca, Seyit Mehmet Buga ve Konya’da çığır açan insanları anlatmadan önce şuradan başlamak gerekir diye düşünüyorum.

Bu adamlar Konya’ya istihdam kazandırlar, katma değer sağladılar, doğru.

Ama başlangıç mantığı şu; Türkiye’deki milli sermayenin, milli üretimin önünü açtılar.

İnsanların parça parça hiçbir işe yaramayan sermayelerini bir araya getirip bir işe yarar hale gelmesini sağladılar.

Yastık altı parası olur, küçük tasarruflar olur, kara gün için ayrılan paralar olur.

Münferit olarak hiçbir işe yaramayan,

hiçbir iş yapmayan,

Ne o adamın işine, ne milli sermayeye yaramayan paralar bir araya getirilerek büyük bir sermaye oldu.

Hem Konya’nın Hem Türkiye’nin ufkunu açtılar.

Kötü örnek, örnek olmaz.

Özellikle bu iki isme buradan bakmak lazım.

Konyalıyım. Esnafım. Emekliyim.

Afra’da en alt kademelerden başladım.

En son görevim Genel Müdürlüktü.

İlk kuruluşta ilk kazmayı vuranlardanım.

AFRANIN YERİ KOCAMAN BİR ÇÖPLÜKTÜ!

Afra yeri diye Belediyeden tahsis edilen yer, derin kocaman bir çöplüktü. Mahalleli bütün çöplerini buraya atardı.

Burası değerlendirildi.

Hem çöplükten kurtuldu

Hem de istihdam sağlandı.

Amatör bir ruhla çalışıldı.

Daha önce önümüzde böyle bir örnek yoktu. Böyle bir yerde çalışılmışta değildi.

Beş yılda AVM’ler içinde ilk beşte yer aldık.

Afra daha sonra kendini geliştiremedi.

Konya’da gece alışverişini ilk defa Afra başlattı.

Eskiden Konyalı saat sekiz dedi mi, yatardı.

Afra ile birlikte alışveriş geceye taşındı.

Afra Konyalının alışveriş zamanını değiştirdi.

Hafta sonları 50 bin kişinin geldiği zamanlar oldu. Panayır gibiydi.

İlk olduğu için Türkiye’nin bütün markaları Afra’daydı.

Ancak biz kendimizi yenileyemedik, geri düştük.

Afra da çalışan herkesin Afra’dan dolayı Konyalı müşterilere teşekkür borcu var.

Bu kuruluşu Konya’ya kazandıran insana da Haşim Hocama da teşekkür borcu var.

Kriz geldiğinde Afra da tökezledi. Ancak Müşterilerimiz bizi yalnız bırakmadı.

Bulamadıkları ürünün gelmesini beklediler, başka bir yerden de almadılar.

Konyalı Afra’ya çok sahip çıktı.

Gıda maddelerinde özellikle şarküteri ve ette, şüpheli hiçbir ürün, yenilemeyecek hiçbir ürün Afra’ya girmedi.

Afra’nın o günlerde şöyle bir sloganı vardı, “ Kendi evinde tüketmeyeceğin ürünü müşteriye satma”

hasim-bayram-1.jpg

HOCAM VEFASIZLIK YAPMAZ

Haşim Hocamla 15 sene çalıştım. Afra’nın kuruluşunda molozlar el arabasıyla çekiliyordu, Haşim Hoca, Tahir dedi gel sembolik olarak birkaç araba da biz çekelim.

Öğlen oldu, hala moloz çekiyoruz.

Hocamda çekmeye devam ediyor. Akşam oldu, karanlık bastırdı ellerimiz patladı, o saatlerde bıraktık.

Ertesi gün gelmedim. Amma Hoca bizimle birlikte gece karanlığına kadar çalıştı.

Altını çizmem gereken bir şey var. Hocam agresif…Hocam aksi…Hocam deli… Hocam adaletsiz değil…Hocam vefasız değil…

Biz bunu bildik, bunu söyledik.

Ufak-tefek kırgınlıklarımız olmadı değil.

Tartışmadık değil. Karşılıklı çok atıştık.

Ama şunu bildik ki, Hocam vefasızlık yapmaz.

Peki Hocama vefasızlık yapılmadı mı diye sorduğumda, Tahir Özer ; Onu zaman gösterir dedi, her şey ortada.

Milyar dolarlık bir şirket, Ama Hoca emekli maaşıyla geçinmek zorunda. Koskoca milyar dolarlık bir şirket kur, sonrada 670 liralık emekli maaşıyla geçinmeye çalış, bunu insanlara anlatamazsınız, kafaları basmaz.

İNSANLAR HOCAMIN SAMİMİYETİNE İNANDILAR

Dershanesine fakir kontenjanından gelen, Haşim Hocanın bizzat ilgilendiği, okuttuğu, Kimya’ya yönlendirdiği, Üniversite yılarında da ilgilendiği öğrencisi Mustafa anlatıyor;

Hocamlar Almanya’ya gidiyorlar. Almanya’da derneklerde Kombassan’ı anlatıyorlar. Kimisi bileziğini, getiriyor veriyor, kimisi altınını. Ortada hiçbir kağıt-kürek olmadan.

Hocama duyulan güven var. Manevi bir ortam var.

Hocam diyorlar sen yeter ki bu fabrikaları kur.

Konya’da bütün akrabalarımız işsiz- güçsüz dolaşıyor.

Bizim akrabalardan bizi anlatıyor;

Hocamla iki valiz para topladık arabanın bagajına koyduk. Belçika sınırına doğru geldik. Hava berbat, kar , fırtına , tipi. Şehrin merkezine geldik. Hocam dedik, size otelde yer ayırttık.

Olmaz dedi.

Ben bu emanet paralar arabadayken, otele falan gitmem.

Ben önde, Hocam arkada arabada yattık. Arabayı çalıştırdım.

Sabaha karşı benzin bitmiş.

Kaskatı olmuşuz.

Aşağıya indik. Market gibi bir yer vardı. oraya girdik. Ellerimiz bir süre açılmadı.

Dedim ki, bu işin içinde işte böyle bir fedakarlık var.

Hocam her gün 2-3 saat uyku ile dolaşıyordu.

Dakka duruş yok.

Biz alışmışız en az sekiz saat uyumaya.

İnsanlar Hocamın ne yapacağına değil samimiyetine inandılar.

O samimiyeti,

O duruşu,

Doğallığı,

Üzerindeki on yıllık elbisesi,

Eski gömleği insanlar üzerinde olumlu etki yaptı.

BEN RAHMETLİ ÖZAL’A SÖZ VERDİM!

Hocam camilerde, derneklerde yatıyordu. Hayalleri vardı. Yüz bin kişiyi çalıştıracağım diyordu.

Beyin kanaması geçirdiğinde ziyaretine gittik. Hocam dalmış dalgın dalgın duruyordu. Önünde gazeteler vardı.

Odasında bulunan televizyonda Show TV o sırada haberleri vermeye başladı.

Hocam bize döndü;

Bakın çocuklar dedi, biri parmağını kesmiş,

Biri intihar etmiş,

Biri birilerini yaralamış

Bu insanların bir işi olsaydı,

Evlerine aş götürselerdi, bunlar olmayacaktı.

Biz belki çok fazla kâr etmedik amma şu anda 17-18 bin kişi çalıştırıyoruz.

Sağlığıma kavuşayım, çalışan sayısını yüz bine çıkaracağım.

Ben rahmetli Özal’a söz verdim, Sayın Başbakanım yüz bin kişi çalıştıracağım, bu sayı etrafıyla birlikte iki milyona ulaşır dedim dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.