Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

HİLÂL’LE HAÇ’IN SAVAŞI Çanakkale’den 15 Temmuz’a… (7)

HİLÂL’LE HAÇ’IN SAVAŞI Çanakkale’den 15 Temmuz’a… (7)

Çanakkale’den Alınacak Dersler

 

  • 15 Temmuz’da Haçlı İttifakı, içimizden devşirdiği hainlerle üzerimize saldırı teşebbüsünde bulunurken, Millî Ruh’la nasıl şahlandıysak “mü’min müminin kardeşidir” düsturuyla hareket edip; “toptan Allah’ın ipine sarılmak” suretiyle vatanımızı, devletimizi ve mukaddesatımızı savunacak ve bundan da kendimize büyük ders çıkartacağız.

 

 

Çanakkale’den alınacak o kadar çok dersler var ki…

Size, 15 yaşındaki Ali Reşat’tan bahsetmek isterim.

Almanya’da haftalık yayın yapan Berliner Zeitung isimli dergi, Türk ordusunun bu kahraman genç Türk savaşçının hikâyesini yayınladı.

Alman şair-yazar Vollmoeller, genç Türk savaşçısı Ali’yi şöyle anlatıyor:

Ali Reşat’ın babası, Balkan Savaşları’nda bir Makedonya alayında yüzbaşıydı ve Kumanova’da şehit düşmüştü. Annesi ve kardeşleri, Sırplar tarafından katledildi. Bu katliamdan kurtulan Ali Reşat, kaçanların arkasına takılarak kendisini Trakya’ya attı ve askerlerin arasına katıldı. On üç yaşında bir çocuk, bir birlikle nasıl kalırsa öyle beslendi.

Yaklaşık 20 ay o askerlerle kaldı. Sonunda da yolu onlarla birlikte Çanakkale’ye düştü. On beş yaşına gelmişti ve savaşmak istiyordu. Birisi ona bir asker pantolonu verdi ve bir de asker ceketi… Yalnızca bir silahı eksikti. Büyük adamların da kendilerinin silaha ihtiyaçları vardı. Ali’nin el bombasıyla tanışması kendi fikriydi. Bu ilk olarak nasıl oldu bilmiyorum. Ancak bir akşam kalktı ve kendi yöntemiyle İngilizlerle savaşmaya başladı. Gecenin yarısında bir cehennem gürültüsü ve delicesine atışlardan sonra, Ali Reşat sabah, bir İngiliz dürbünü ve bir Browning tabancayla geri döndü. İngiliz subaylarının bulunduğu yerleri bulma konusunda özel bir yeteneği vardı. El bombaları hep İngiliz subaylarını buluyor ve ganimetleri de buna uygun olarak seçilmiş oluyordu.”

***

Çanakkale’de Ali gibi giydiği üniforma içinde kaybolan o kadar çok civanmertler vardı ki...

Konya İdadisi, 1915’ten itibaren üç sene hiç mezun vermedi.

Çanakkale’de 10.000 üniversite genci ile 70.000 ortaöğretim öğrencisi şehit oldu.

Bu ne demek biliyor musunuz?

Türkiye okumuş bir nesli Çanakkale’de kaybetti.

Bundan büyük bir ders çıkartmak gerekir.

Çanakkale’de bu okumuş nesli kaybetmemiş olsaydık Türkiye, bugünden çok daha farklı ve dünyada 13. Sırada değil de daha üst sıralarda olacaktı.

 

ÇANAKKALE MAHŞERİ

Yazar Mehmet Niyazi’nin “Çanakkale Mahşeri” adlı romanını okudunuz mu?

Eğer okumadıysanız en kısa sürede okumanızı tavsiye ederim. Çanakkale Savaşları’nın o kadar da kolay kazanılmadığını o vakit anlıyorsunuz.

Hani Millî Şâirimiz Mehmed Âkif’in, gözyaşlarını sebil ettiği ve bir-bir buçuk saat secdede kaldığı iki rekâtlık şükür namazını kıldıktan sonra gelen ilhamla ancak yazabildiği “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirinin üçüncü kıt’asında dediği gibi:

 

“Eski dünya, yeni dünya, bütün akvâm-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.”

 

Çanakkale Savaşları’nın yapıldığı yerleri gezdiğinizde; şüheda toprağına abdestsiz basılmayacağını, yâ değilse altında yatan binlerce şehidin rahatsız olacağını ve ruhlarının incineceğini sanıyorsunuz.

Hakikaten de öyledir. Müslüman zaten hiç abdestsiz yer, içer ve gezer mi?..

Düşünün bir kere.. Âkif’in deyimiyle Anadolu toprakları ile Çanakkale’nin; “Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı/Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı…”, “Şühedâ fışkıracak toprağı, sıksan şühedâ” ve “Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...” denilecek kadar her bir karış toprağı o kadar çok kıymetli ki..

 

SULTAN KILIÇARSLAN’I ANLAMAK…

Çanakkale Savaşları’nı veya Çanakkale Mahşeri’ni anlatmak için Mehmet Âkif’in Çanakkale Şehitleri’ne yazdığı şiiri iyi okumak ve iyi anlamak lâzım.

Yüksek bir ruhla ve göz yaşlarıyla ancak okunabilecek kadar bir hissiyatla kaleme aldığı şiirde Âkif; “Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini/ Şarkın en sevgili sultânı, Selâhaddîn'i/ Kılıç arslan gibi iclâline ettin hayran...” diyor.

Haçlı ordularına karşı en amansız mücahede de bulunan Kudüs Fâtihi Selâhaddîn Eyyubî ile Haçlı ordularını Konya önlerinde durduran Türkiye Selçuklu Sultanı I. Kılıç-Arslan’ı da iyi tanımak gerekir. Çanakkale Mahşeri’ni iyi anlayabilmek için 253 bin küsur vatan evlâdının ne uğrunda kan döküp, dini mübin adına Çanakkale’de neden cenk ettiklerini çok iyi kavramamız lâzım.

 

ÇANAKKALE’DE İSLAM KARDEŞLİĞİ VARDI

Çanakkale’de Arap Taburları vardı. Balkan Türklerinden gelen gönüllüler vardı. Boşnaklar vardı. Kürt, Çerkez ve Abaza’sıyla Çanakkale’de İslâm kardeşliği ile İslam dayanışmasını görürsünüz.

Günümüzde olduğu gibi bir haçlı felsefesi olan “Müslümanı Müslümana düşürme” zihniyeti Çanakkale’de işlemedi.

Haçlı birlikteliğine karşı İslâm kardeşliğinin en güzel örneği Çanakkale’de görülür, elde tutulur halde gözükür olmuştur.

15 Temmuz’da Haçlı İttifakı, içimizden devşirdiği hainlerle üzerimize saldırı teşebbüsünde bulunurken, Millî Ruh’la nasıl şahlandıysak “mü’min müminin kardeşidir” düsturuyla hareket edip; “toptan Allah’ın ipine sarılmak” suretiyle vatanımızı, devletimizi ve mukaddesatımızı muhafaza edecek azmi ve cesareti bularak bundan da kendimize ders çıkaracağız.

 

BİTTİ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR