İki ortak, iki kafadar: Sonuç İMPAKS

İki ortak, iki kafadar: Sonuç İMPAKS
Süreyya Gezginci ve Zekeriya Aykanat, iş dolayısıyla bir araya geldi. Bu buluşmadan İmpaks ortaya çıktı.

Çiğdem Kurut’un Röportajı

Süreyya Gezginci ve Zekeriya Aykanat, iş dolayısıyla bir araya geldi. Bu buluşmadan İmpaks ortaya çıktı. İkilinin her bir araya gelişi yeni bir ürünün yapılmasına ya da mevcut ürünün daha iyiye dönüşmesine sebep oldu. Düşünce açık, kafalar da bir.  “Henüz hiçbir şey üretilmedi. Sıfır noktasındayız” Bu güzel ortaklığı yine ortaklar anlattı.

Süreyya Gezginci’nin sanayiyle tanışması nasıl oldu?

1980’li yıllar. Siyasi olayların en üst safhada olduğu, olaylar yüzünden her gün ölüm haberlerinin alındığı bir dönem. O dönemde liseyi bitirdim. Üniversite sınavını kazanamadım ve babamdan bana işyeri açmasını istedim.  Babam ciddi bir sermayeyle otobüs yedek parça dükkanını açtı. Hatta yaşım tutmadığından resmi açılışı yapmak için bekledik. Başlangıç öyle oldu. Boyum 1 doksanın üzerindeydi. Hem o yüzden hem de ömrü uzun olsun diye adını Uzun Ticaret koyduk.

İşyeri açmak siyasi olaylardan uzak durmak için bir önlem miydi?

Siyasi grupların birbirlerini vurup kırdığı, sokakta yürüyemediğimiz günlerdi. Sanayide sağ yok sol yok. Okuldayken akşam eve gelip gelmeyeceğimiz bile belli olmuyordu. Hep bu korkular vardı. Sanat okulunda çok kavgalara şahit olduk. Etkisi büyüktü tabi.  Bir de abim otobüs şoförüydü. Bir otobüsümüz kaza yaptı. Yedek parça ihtiyacı doğdu. O bahaneyle dükkan açıldı. 23 yıl abimle devam ettik. Geliştirdik. Servise dönüştürdük. Kendi tamirhanemizi, atölyemizi kurduk. Komple bir servis kurduk.

Zekeriya Bey’le tanışmanız nasıl oldu?

Abimle işyerimizi ayırdığımız hafta Zekeriya’yla tanıştık. Benim için bir milat. 2003 yılı Eylül Ayı İmpaks’ın kuruluşudur. Zaten kendisine kalıp yaptırıyorduk. Bana kalıpla alakalı büyük bir iş teklifi gelmişti. “Bunu yapar mıyız” diye sordum. “Yapalım ama beraber yapalım, yalnız yapamam” dedi. O işe başlamış bulunduk ve devam ettik.

Konya’da ortaklıkla yürüyen ilişkilerde sıkıntılar yaşanabiliyor. Sizin en çok yaşadığınız sıkıntı ne?

 Sıkıntı olmaz mı. Elbette tartışmalar oluyor. Ama doğru yolu bulmak için. Yıkım için tartışma olmaz. Matematiğin güvenilir olması çok önemli. Ortaklıklarda en büyük sıkıntı matematiğin güvensiz olmasıdır. Matematiği her ikimiz de tutmayız. Muhasebecilerimiz tutar. O da çalındı, çırpıldı konularını ortadan kaldırıyor. Bir de saygı. Benim onsuz, onun da bensiz bir İmpaks yapamayacağımızı bilmemiz bizi bu hale getirdi.  Sonra da devam etti.

İmpaks kuruldu ve nasıl gelişti?

Aldığımız o büyük işi yapabilmek için bazı makineler aldık. Kendimize ait kalıplar yapmaya başladık. Sonra kendimize ait plastikten bir cant kapağı yapalım dedik.  İlk işimize başladık. Başka kalıplar da derken 200 tane cant kapağı kalıbına ulaştık. 2005 başlarında iyi tutulur hale geldik. 10 yıl bize ciddi bir yol kat ettirdi. Bu arada da değişik değişik işler yapıyoruz. Ticari araçların aksesuarlarını yapıyoruz.

Sektördeki yerinizi nerde görüyordunuz?

Sektörde öncüyüz diyebiliriz. Bu konudaki pastanın büyük sahibiyiz. Zekeriya’yla beraber “Napalım ortak, şunu yapalım ortak. Şurası şöyle olsun, burası böyle.”  Sohbetimiz bile böyle. Sonra ortaya bir ürün koyuyoruz. Düşünceden pazarlamaya kadar tüm yapımız ve sistemimiz hazır. Hepsini kendi bünyemizde gerçekleştiriyoruz

Cant dışında neye ağırlık veriyorsunuz?

İnşaat sektörüyle alakalı yeni özel tasarımımız var. Umut verdiğimiz dizüstü bilgisayar masası var. Medikal bir alet niteliği taşıyor.  Sağlıklı, kullanışlı. TÜBİTAK projeleri kabul ettirdik. Hep yeni ürünler. Akıllı yağmur oluk sistemimiz var. O da TÜBİTAK destekli. Şeffaf ve plastik kiremitler ürettik. 50 yıl dayanıklı, araba far camlarının üretildiği hammaddeden çok renkli bir ürün.

Hep yeni ürün çıkarmak neden? Ayrıca sürekli yeni ürün için fikir nasıl oluşuyor?

Kazandığımız paranın yüzde 60’ından fazlasını ARGE’ye harcıyoruz. Gözlemlemek, çevredeki ihtiyaçları belirlemek önemli. Her şeyin dört dörtlük olduğu bir ürün yok. Hep gelişmeye açık. İlk cant kapağına başladığımızda ilk yaptığımız ürüne harika dedik. Sonra hep üzerine ekleyecek bir şeyler çıktı. 10 yıldır hala geliştiriyoruz. Hiçbir şey son noktasına gelmemiş, hiçbir şey üretilmemiş. Bulunduğumuz an sıfır noktası. Tüm imalatların sıfırı. Her şeyi sıfırdan düşününce her şey geliştirebilirsin. Zekeriya da benle aynı kafaya sahip.

Zekeriya Aykanat sanayiyle nasıl tanıştı?

1974 yılında Molino’da başladım. O zamanlar 12 yaşındaydım. Rahmetli ustam Hasan Büyükışık, Endüstri Meslek Lisesi’nde öğretmendi. Yapılamayacak tüm bozuk işleri yapardı. Arge olayında dahiydi. Kıbrıs Savaşı’nda Makine Kimya Enstitüsü’ne hizmet etmiş bir insandı. 1983 yılına kadar beni yanında taşıdı. Nereye giderse ben yanındaydım. Manevi babamdı da diyebilirim. Hatta babamdan daha yakındı. Çünkü sabahın 8’inden akşamın 10’una kadar onunla birlikteydim. Ustam sigarasını yakar, çakmağını ben taşırdım.  Sanayide dükkan açınca da ben yanındaydım.

Sizce ortaklığın başarılı olmasındaki sır ne?

Kafaların uyması, güven çok önemli. Süleyman Bey’le geçinmemizdeki neden de o. Aynı filmi seçmek kolay değil. Ortağımla birlikteyken 10 tane afiş görsek ikimiz de aynı filmi seçeriz. Kafalarımız uyuşuyor. Birbirimizi tamamlıyoruz. Ortağım akşam ortaya bir fikir atar ben sabaha kadar düşünür ortaya bir ürün koyarım. Ciddi patentler aldık. Bilmediğimiz şeyler de vardı. Eksiklerimizi karşımıza engeller gelmeye başladıkça anladık. Birbirimizin eksiğini tamamlamaya çalışıyoruz

Küçük yaşta sanayiye girmekten dolayı pişmanlığınız oldu mu?

Hiç olmadı. Hem sanayiye gittim hem akşam okulunda okudum. Babam köylerde imamlık yapardı. Zaman zaman çevreme uymamak için mücadele ettiğim, zorlandığım zamanlar da oldu. Sorumluluğumuz fazlaydı. Bugün olsa yine okulu okur, sanayiye de giderim.  Eksiğimiz İngilizce. Belli bir yaştan sonra kafam almıyor. Yeni genç sanayiciler mutlaka dil öğrensin. Şimdi ben çocuğumu sanata göndermiyorum. Sadece okul da yetmiyor.

Sanayiye küçük yaşta girmenin size çok şey kazandırdığını düşünüyor musunuz?

Çok şey kazandırdı. Sanayide yetişen çıraklarla ilgili yanlış algı var. Biz çocuklara küfürlü konuşma öğretmiyoruz. Burada bayan arkadaşlarımız da çalışıyor. Hepimiz aile ortamında çalışıyoruz. Çocuğumuzu sanayide yüzde 100 görselle yetiştiriyoruz. Bizde anlamadım olayı yok. Anlamak zorunda. Ekmeğini onun sayesinde yiyecek. Sadece iş değil, hayatı da öğretiyoruz. Şimdiki gençlik çıraklığını, ustalığını yapmadığı işin patronluğunu yapmak istiyor. Eskiden usta çırağı seçerdi. Şu anda çırak, kalfa arıyorum yok. Eskiden çırak olabilmek için devreye adam konulurda. Her ustanın yanında en az iki çırak vardı. Devletin bazı eğitimleri ilkokuldan itibaren vermesi ve yönlendirmesi gerekiyor.

Usta-çırak arasındaki bağ da hep çok güçlü

Çocuk için ustası rol model. Önceden bir iş yapılırken hangi ustanın yanında yetiştiği sorulurdu. Ben de o yönden hep şanslıydım. Mesela Özyatağanlılar’ın sahibi Mustafa Bülbül. Hala bayramlarda giderim kabrinde Fatiha okurum. Onun ekmeğini yedim, mesleği öğrendim. Şimdiki nesil de öyle olmalı. Bir şeyler öğrenirsem bunun sayesinde demeli. Böyle diyecek insanlar çok. 

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.