İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 181 İsmail Sert

İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 181 İsmail Sert
İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları adlı yazı dizimizin bugünkü bölümünde Konya İmam Hatip Okulunun mezunlarından okulun 181 nolu öğrencisi İsmail Sert’in, İmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait hatıralarının birinci bölümünü paylaşıyoruz.

“İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları” adlı yazı dizimizin bugünkü bölümünde Konya İmam Hatip Okulunun ilk mezunlarından, okulun 181 nolu öğrencisi, öğrencilik hayatı bir çok arkadaşı gibi zorluklarla geçen, Konya’nın çeşitli camilerinde imamlık ve daha sonraki yıllarda Kuran Kursu öğretmenliği yapan, çok istediği halde öğretmen olamayan ancak çocuklarının ikisini öğretmen yapan, Kuran kursu öğretmenliği yaparak içindeki öğretmenlik ukdesini gideren İsmail Sert’in İmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait hatıralarının birinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

BULGUR TEKKE’DE BENİ TEKKELİ HÜSEYİN AĞA’YA VERDİLER

1936 yılında Akören İlçesine bağlı Üsküse’de doğdum. Köyümüzün adı 1924’de Orhaniye oldu. Babama Ellikçi Hasan Hüseyin derlerdi.

Babam, ekin işlerken, insanların elleri acımasın diye “Ellik” yaptığı için, lakabı öyle kaldı.

1945 yılında köyümüzde İlkokul açıldı. Akören’den Osman Bayrakçı ve arkasından İdris Samancı adlı öğretmenlerde okudum.

1950 yılında İlkokulu bitirdim. Köyde bir yıl kadar çiftçilik yaptım. Köyümüzde Osmanlı döneminden kalan kemerli beş gözlü bir taş köprü vardı, orada arkadaşlarımla aşık oynarken, bir arkadaşımız geldi. Hacı Ali’nin Hüseyin, Kuran öğrenmek isteyenlere Kuran öğretecek dedi. Amcası Hafız Ömer Efendi’den Kuran öğrenmişti.

Odasına vardık, on sekiz çocuk toplandık. Hepimizin elinde evlerimizden getirdiğimiz ev cüzleri vardı. Hacı Alinin Hüseyin’de , Hüseyin Ünsal Hoca’da, elifba ile başladık.

Yaz sezonu geçti. Ekindi, harmandı bitti. Köyden Konya’ya gelen buğday yüklü bir kamyonun üzerine iki arkadaş binerek Konya’ya geldik.

İmam Hatibe bizim köyden 11 kişi yazıldık.

Konya’ya geldiğimde Bulgur Tekke Kuran Kursuna yazıldım. Buradaki Hocam Tekkeli Hüseyin Ağa denilen Hüseyin Tekinbaş’tı. Beni ona verdiler.

Onda bir miktar okudum.

İmam Hatip Okulu açılıyor dediler.

Benim bu okulun açılacağından köydeyken haberim olmuştu. Köyümüzde Deli İbrahim lakaplı İbrahim Gürbüz isminde Demokrat Partili bir adam vardı. İmam Hatip Okulu açacaklar, İnşallah oraya gideceksiniz demişti.

Çok girgin bir adamdı.

Daha sonra köye geldim. Bir süre sonra İmam Hatip Okuluna gitmek için köyümüzden ayrıldım. Yanlış hatırlamıyorsam İmam Hatip Okulu 15 Aralık 1951 yılında tedrisata başladı. Okulumuz, Çiftemerdiven mahallesinde Küllükbaşında Polis Okulu denen bir binadaydı.

Biz birinci sınıfı çatı katında okuduk, 1-D’de. Orası üzerinde doğudan çatı olan, çatının destek direkleri arasında arkaya doğru yüksekliği azalan, ayağa kalkıldığında başımızın çatıya değdiği bir sınıftı.

Ali Bilal’le aynı sıradaydık. Karaman’lı Abdullah Karaman, Alibeyhüyüklü Halit Güler ve Zekai Yaşlı vardı. Zekai okulu terk etti. Rahmetli Durmuş Pınarcık, İbrahim Altunel, yine rahmetli olan Ahmet Özkan, Afyon-Çay Müftülüğü’de yapan Hasan Hüseyin Tosun, sonradan soyadını değiştirip Dayılar oldu. Bu arkadaş şu anda benim gibi hasta. Mustafa Uyar, Seyit Ahmet Sezgin aynı sınıftaydık.

img-2342.jpg

İLK EVİMİZ HACI VELİNİN HASANIN EVİYDİ

Konya’ya ilk geldiğimizde Hakimiyeti Milliye Okulunun güney tarafında Çivlik Hanı vardı. Bizim köylülerin şehirde uğradığı, buluştuğu bir handı.

Konya’ya ilk geldiğimizde bizim köylü Sadettin denen bir adamın hanı vardı. Babamın ahbabıydı. Burada Konya’ya beraber geldiğimiz arkadaşım Hasan Ali Çoşkun’la birlikte 15-18 gün kadar kaldık.

Bir Çarşamba günü köyden babam geldi. Aksine mahallesinde Hacı Fettah Dişçi sokakta Hacı Velinin Hasan’ın evini tuttu.

İlk girdiğimizde evin kapısı ve pencereleri yoktu. Pencerelerin camı da yoktu. Sadece demirleri vardı. Hasan Hüseyin Coşkun’la birlikteydik. Bu evde Kuran kursuna giderken oturduk. Bu arkadaşımda daha sonraki yılarda okulu terk etti.

O zamanlar Kuran kursuna devam ediyoruz. Helva ekmekle günlerimiz geçti. Aşure zamanıydı. Komşulardan aşure çorbası getirenler oldu.

İlk defa pirinçle yapılan bir aşure gördüm. Bizde aşureyi ya yarmayla yada bulgurla yaparlardı.

İmam Hatip açıldığında onun babası da, benim babamda geldi. Daha sonra Aksinne mahallesi Taş camii yanında bir evde oturduk.

Oturduğumuz evin hemen yanında bir bağ vardı. Bağdan gelen fareler eve yuva yapmışlardı. Gece gaz lambasını söndürdüğümüzde süvariler evin içinde yarışa çıkarlardı. Benimle beraber kalan arkadaşım Hasan Hüseyin Coşkun farelerden çok korkardı.

1951-52 orada geçti. Bir yıl kadar orada kaldık.

O yıl Kuran-ı Kerimden borçlu geçtim. Köyde biraz çalıştım. İmtihana geldim ve sınıfı geçtim.

Ekin işleri olmasaydı da, Konya’da Kuran-ı Kerime devam etseydik, Arapçamızı geliştirmeye çaba sarf etseydik daha iyi olacaktı. Bu eksikliği hep hissettim.

EN ÇOK BULGUR PİLAVI PİŞİRİRDİK

İkinci sene Mevlana aşevi yakınlarında Terziliğe giden bir arkadaşla birlikte bir evde kaldık. Türkmen Karahüyüklü MehmeE Çınar diye biri Narlıbahçıvan derlerdi. Onun evinde kaldık.

Kapıdan hemen odaya girilen tek gözlü, bir basamakla aşağıya inilen bir evdi. Burada dört yıl kaldık.

Kaldığımız ilk eve ayda on lira veriyorduk. İkinci eve 15 lira vermiştik.

Bu eve de 7.5 lira ile başladık. Her sene 2.5 lira artış ola ola, sonunda 15 liraya kadar çıktı.

Elektrik yoktu. Gaz lambasında oturuyorduk.

Türbeönündeki bu evin en büyük özelliği, İmam Hatibe yakın olmasıydı.

Okuduğumuz yedi sene boyunca, köyden ne benim, nede arkadaşların annelerinden kimse gelmedi.

Kendimiz pişirdik, kendimiz yedik. Patates, tane fasulye pişirirdik. En çokta bulgur pilavı. Koluşaklığı yapan (deri yün öteberi alıp satan bir iş kolu) bir arkadaş vardı. O yemeği benden daha iyi pişirirdi.

Yufkalarımız köyden gelirdi.

Köyden Eski garaja veya Çivlik hanına gönderirlerdi. Yakacak odunumuz, kıyılmış halde, hazırlanmış halde çuvallarla ailelerimiz tarafından gönderilir, Çivlik Hanından gider alırdık.

4.sınıftaydık. Türbeönünden Mengeneye taşındım. O yılda Matematikten ikmale kalmıştım. Remziye Karacadağ esmer bir kadındı. Kara kız derlerdi. Ancak bilen öğrencinin hakkını yemezdi. Benim bildiğim öğretmenim öyleydi. Çok arkadaşlar ondan sınıfta kaldılar.

Beni tahtaya kaldırdı bir kuyu problemi sordu. Belli bir yere kadar problemi çözdüm. Bir yerde yanlış yaptım. Dört verdi. İkmale kaldım.

Köyde ekin işleri vardı. İmtihana üç gün kala Konya’ya geldim. Muntazam not tuttuğum ciltli

bir matematik defterim vardı, üç gün o defterden matematik çalıştım. Sekiz almışım. O suretle matematikten geçtim.

O sene Uluırmak Ali Hoca mahallesine geldim. Eniştem köyden Konya’ya hicret etmişti. Okul bitinceye kadar eniştemle oturdum.

img-2382.jpg

HOCA “RA” DEDİKÇE BEN “RE” DİYORDUM

Hacıveyiszade Hocamızın evi bize çok yakındı. Sabah namazlarında, ardında namaz kılardık. Namaz sonrasında sohbet eder, dışarıya çıktığında ise küçük, büyük, kadın, çocuk herkese selam verirdi mübarek.

Hakkı Özçimi Hoca, Kuran-ı Kerimi okumaya ehil bir adamdı. Yaz dönemlerinde onun yanında okumamız lazımdı olmadı.

Tekkeli Hüseyin Ağa, Hüseyin Tekinbaş’ta okurken köyden gelmişim. Okurken Hoca “ ra” dedikçe, ben “re” diyordum.

İki tane vurunca yıldızları saydım.

Ondan sonra “re” diyeceğim yerde, başladım “ ra” demeye…Kuranı Kerim dersim zayıftı. Bana Kurra derdi. Yani çok zayıf okuyorsun diyerek istihza ederdi.

Abdullah Ulubay, Akaid dersimize gelirdi. Bir şeye takıldığı zaman, derin bir mevzuya girdi mi, derinlere dalar giderdi.

Hafız Mektebi denen yerde okuduğumuz yılda Fizik dersimize Kız Öğretmen Okulundan Şakir Oba gelirdi. Uzun boylu, diktatör bir adamdı. Fizik dersim zayıftı. Beni tahtaya kaldırdı. Bir soru sordu. Sorunun büyük bir kısmını çözdüm. Sonuna doğru gidemedim. Tıkandım. Otur dedi, sekiz. On alacaktın, gidemediğin için, bilemediğin için, iki not benim dedi.

Asım Tabanlı resim öğretmeniydi. Canlı resim çizdirtmez, sandalye, masa, okulun resmi gibi cansız resimler çizdirirdi.

RIFKI BAYDUR BENİ DE BALTACI’YI DA SEVERDİ

Yedinci sınıftayız Remziye Hoca, Astronomi dersini Matematik, Cebir ve Geometriden çok daha zor bir ders haline getirmişti.

Dersi kendi anlatmıyordu. Öyle olunca da, bizleri kaldırıyor, soruyor, arkadaşlara sıfır, bir ve iki veriyordu.

Onunda gençlik zamanıydı. Belki de kendine göre sıkıntıları vardı.

3. ve 4. sınıfta Cebir dersimize de o girmişti. 5. ve 6. sınıfta okuduğumuz İspatlı Geometri Hocamızda oydu.

Ben İspatlı Geometriden başarılıydım. Matematiğe karşı ilkokuldan beri merakım çoktu. İlkokul Hocam Osman Bayrakçı, elli bin küsurlu bir sayı sordu. Bunu kim yazacak demişti.

Ben parmağımı kaldırdığımda beni kaldırmamış, diğer bütün arkadaşlara tek tek yazdırmış, Ancak kimse yazamamıştı. Sonunda gel len dedi sen yaz. Kalktım yazdım.

İlkokul ikideyken de, üçteyken de benden ileri sınıflarda olanlarda daha iyiydi matematiğim.

Ancak İmam Hatip daha farklıydı.

Birgün Müdür Yardımcısı Rıfkı Baydur, Remziye Hoca’nın dersini dinlemeye geldi. İdarecilerin öğretmenlerin dersini dinleme yetkileri vardı.

Remziye Hoca dersi anlatırken sorular soruyordu. O gün ekseriyetle sorduğu sorulara ben cevap vermiştim. Rıfkı Baydur, gayretli bir öğrenci var diye Müdür Bekir Elam’a benden bahsetmiş. Rıfkı Bey beni çok severdi, Ahmet Baltacı’yı da severdi.

Ahmet Baltacı’da Rıfkı Baydur’un benimle birlikte sevdiği bir öğrenciydi.

Böyle olunca arkadaşlar başladılar bize takılmaya.

Rıfkı Baydur’un kızlarını alın Baltacıyla bacanak olun diyerek.

Remziye Hanım’ın Astronomi dersinde, Necati Günüç, Hocam dersi anlatın, bizde ondan sonra anlatalım. Baltacı da kalktı aynı şeyleri söyledi. Siz anlatmıyorsunuz, bizde zayıf alıyoruz dedi. Baltacı’da onu destekledi. Öyle olunca bütün sınıf ayağa kalkıp dersi anlatın dedik. Remziye hanım idareye gitti.

Akşam beşe kadar bekledik Baltacı ile Günüç’e ceza vereceklerdi.

Arkadaşlarımıza ceza verecekseniz, hepimize ceza verin dedik.

Derslere bir gün girmedik.

Dinler Tarihi Hocamız vardı. Süheyla Çelikel. Talebeye kendini sevdiren biriydi. çok güzel ders anlatırdı. Dersi derste öğretirdi.

Dersinize girin dedi. Beni seviyorsanız, boykot yapmayın, size söz veriyorum, idareyle konuşacağım, arkadaşlarınız ceza almayacak dedi.

Dediğini de yaptı. Arkadaşlar ceza almadılar amma, okuldan ayrıldılar. (EROL SUNAT)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.