İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 255 Şükrü Tellioğlu

İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 255 Şükrü Tellioğlu
"İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları” adlı yazı dizimizin bugünkü bölümünde Konya İmam Hatip Okulunun ilk mezunlarından okulun 255 nolu öğrencisi, Şükrü Tellioğlu’nun İmam Hatip Okullarına ait hatıralarının ikinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

“İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları” adlı yazı dizimizin bugünkü bölümünde Konya İmam Hatip Okulunun ilk mezunlarından okulun 255 nolu öğrencisi, okulda en iyi not tutan, kitabı olmayan dersleri tuttuğu kitap gibi notlarla arkadaşlarına ulaştıran, Konya Yolspor’un ve o yıllarda 2. Lige çıkan Konyaspor’un Bomba Şükrü lakaplı liberosu Şükrü Tellioğlu’nun İmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait hatıralarının ikinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

BEN SPORCULARI HİÇ SEVMEM!

1955 yılında Yolspor genç takımıyla başladığım futbol hayatım 1970 yılına kadar devam etti. 1966-68 yılları arasında Bölge Müdürlüğünden izin alarak 2. Ligde oynayan forması o gün siyah-beyaz olan Konyasporda top koşturdum. Karayollarında 15 yaşında başladığım sigortalılık 1981 yılı başıda beni emekli etmeye yetti. 41 yaşında emekli oldum.

Bölge Müdür Muavini beni Kısım şefi Hasan Dağcı’ya getirdi. Bu çocuk dedi hem bizim futbol takımında oynayacak, sen de onu yetiştireceksin.

Hasan Dağcı, peki efendim dedi.

Bölge Müdür Muavini gittikten sonra;

Bak dedi ben sporcuları hiç sevmem!

Sporcular ahlaksız olur.

Sporcular dalgacı olur.

Sporcular üç kağıtçı olur.

Mesaiye gelmez kaytarıcı olur.

Laf dinlemez ukala olur.

Gözüm üzerinde, en ufak bir hatanda gönderirim dedi.

Bende içimden, Allah nasip ederse bu sözü sana iade edeceğim dedim. Yıllar sonra bu sözlerden pişman olduğunu anlattı. Ancak onun sözleri beni kamçılamıştı. Hem sporda, hem de çalıştığın yerde nasıl başarılı olunur sorusunun cevabını başta Hasan Dağcı olmak üzere vermenin mutluluğunu yaşıyorum.

img-1312.jpg

OTUR, COĞRAFYAN ON!

Abdullah Ulubay Akaid dersimize girerdi. Çok değerli biriydi. Ancak bu hocalarımızla bizim ağabey olarak hitap ettiğimiz sınıf arkadaşlarımız daha fazla hatırlara sahiptiler.

Matematik Öğretmenimiz Remziye Karacadağ açık sözlü, otoriter ve iyi ders anlatan bir öğretmendi. Matematik ve özellikle Geometri terimlerinde ağabeylerimiz çok zorlanıyorlardı.

Mustafa Ateş Ağabey tahtada bir üçgen problemi çözüyordu. Problemin bir kısmını çözdü. Ancak sonuca bir türlü varamadı. O günlerde evli ve çocukları ilkokula gidiyordu. Hatta matematiği zayıf olunca çocukları baba bizim matematiğimiz iyi, senin niye zayıf demişlerdi.

Ateş Ağabey Remziye Hanıma, Hocam dedi, biz bu okulu bitirdiğimizde mihraba, minbere geçeceğiz, bizi niye bu kadar zorluyorsun dedi. Remziye hanımda bize verilen program böyle dedi. Bende bu programa göre A’dan Z’ye her şeyi isterim.

Nahide Hanım Coğrafya dersimize gelirdi. Benim el becerilerim iyiydi. Yazılıda Türkiye’nin komşularıyla ilgili bir soru vardı. bir harita çizilerek yazılı kağıdında gösterilecekti.

Ben çizdim kağıdı verdim, ertesi ders, haritayı sen mi çizdin dedi. Evet deyince gel bakalım tahtaya dedi.

Tahtanın tamamını kullanarak çizeceksin.

Orantılara uygun olarak, Türkiye haritasını çizdim. Komşularını gösterdim.

Otur dedi Coğrafya 10.

SİZ KOPYA ÇEKMİŞSİNİZ

Tarih dersinde Bekir Elam Tarih dersini konu ile ilgili anılarla birlikte anlatırdı. Konumuz Kanuni devriydi. Osmanlının genişleme devri haritasını eve ödev olarak verdi.

Bayram Başpınar Ağabey bana da çiz dedi.

O zamanlar fotokopi falan yok. İki tane harita çizdim. İçlerini renkli kalemlerle boyadım.

Haritaları teslim ettik.

Bir sonraki derste Bekir Elam 255 Şükrü Tellioğlu dedi tahtaya…

98 Bayram Başpınar tahtaya..

Tahtaya kalktık.

Siz dedi kopya çekmişsiniz.

Hanginiz hanginizden çekti?

Hocam dedim. haritaları ben yaptım. Bayram Ağabey’de iç bölümlerini ve boyamaları yaptı.

Beraber yaptık bu haritaları.

İkinize de Tarih’ten on dedi.

Bayram Ağabey iyi oldu dedi, beni de kurtardın…

sukru-tellioglu.jpg

O GOLLE, KİMYADAN GEÇTİM

Beden Eğitimi Hocamız vardı, aynı zamanda Kimya dersimize de girerdi. Kimya’da bir formülü ters yazmışım. Hocam dedim notumu kırarsanız ortalamam düşecek dedim, beni dinlemedi .

Sarayönü Özden Çiftliğine okul olarak bizi davet etmişler. Orada hem ziyaret

Hem de maç yapacağız. Ahmet Baltacı Ağabey kalecimiz, bende onun önünde oynuyorum. Futbolcu arkadaşlardan Halit Barkele’de var. Maç 1-1 devam ediyordu. Son beş dakikaya girmek üzereydik. Frikik oldu.

Muhsin diye bir arkadaşım vardı. Hocam demiş, bu frikiği Şükrü atsın. Gol olursa Kimya notunu düzeltir misiniz?

Golü atsın düzeltirim demiş.,

Topun başına geçtim. Vurdum. Top çatala takıldı gol oldu.

Birkaç dakika sonra maç bitti.

Muhsin, Hocam demiş, sözünüzde durun.

Ben soramıyorum. Karneleri aldık, ne göreyim, notum düzelmiş.

BOMBA ŞÜKRÜ LAFI O GÜNDEN BERİ VAR

Süheyla Cankat, Felsefe Öğretmenimizdi. Kız Öğretmen Okulundan gelirdi. Rahmetli Ruhi Şar’la birlikte gider Felsefe teksirlerini alır, çoğaltarak arkadaşlarımıza dağıtırdık.

Yine teksir almak için okula gittik.

Süheyla Hanım, bugün dedi ben bir yere gideceğim, öğle arasında gelmeyin. Birlikte merdivenlerden aşağıya indik, çocuklar bahçede top oynuyorlardı. Okulun kapısına doğru yürürken top üzerimize doğru zıplayarak geliyordu.

Hocanın hemen yanında olduğum yerde hafifçe döndüm gelen topa geliş istikametinde soldan öyle bir vurdum ki, top gitti.

Biz Hocamızla birlikte tam kapının çıkışına vardığımızda, çocuklar, koşarak geldiler.

Hocam dediler biz Şükrü Ağabeyden şikayetçiyiz.

O vuruşta, top patlamış ve parçalanmıştı.

Adım o günden sonra “ Bomba Şükrü” kaldı.

BU NESİL OKUR-YAZAR BİR NESİL OLACAK

Resmi olarak İmamlık yapmadım. Kenar semtlere ve İlçelere gittiğimizde Cami İmamları, görevlerini misafir olarak gelen bizlere bırakır, bizim arkamızda namaz kılarlardı. Bu şekilde namaz kıldırdığım yerler oldu.

İlk dönemlerde bu Okulun hedefi belli değildi. Aslında kimse de pek ir şey bilmiyordu. Rahmetli dedem Kuran okusunlar, hafız olsunlar demişti. Ben 2.sınıfa başladığımda vefat etti.

Dedem için okuyacağım dedim. Ve o istediği için okudum.

O dönemlerde dini duygularda büyük bir açlık vardı.

Ortaokul mezunları Üniversite Mezunu gibiydi. Topraklık’ta oturan Emin Amcam, ortaokul mezunuydu. O günlerde Kore’ye giden askerlerin Kore’den gelen mektuplarını amcam okurdu.

Mahallede buluna tek radyo yine amcama aitti. Kore’den gelen haberler, şehit ve kayıp haberlerini dinlemek için mahalleli Emin Amcama gelirler ve ajansları merakla ve korkuyla dinlerlerdi.

Din görevlisi olarak tek insan Mahalledeki caminin İmamı idi. O da, eski medreselerden yetişmiş bir insandı. Yetişme durumu neydi, neyi ne kadar okumuştu, kimse bilmiyordu.

İmam Hatip Okullarının açılması teşvik getirdi. Hacıveyiszade Hocamız, bu nesil bizden sonra okur-yazar nesil olacak, bunlara sahip çıkalım, bunları destekleyelim diye öncülük etti.

BİRBİRİMİZİ HEP DESTEKLEDİK

Okullar arasında çok çabuk kavrama ve öğrenme konusunda diğer okullardan öndeydik. Aramızda arkadaşlık bağları çok güçlüydü. Birbirimizi hep destekledik.

Konya’da bayramlarda merasim geçişlerinde, bazı insanlar bu kadar ölü yıkayıcıya ihtiyaç mı var derken, birçokları da bizi destekliyor ve alkışlıyordu.

Gün oldu arkadaşlarımızla çok güzel yerlere geldik.

Çok zor şartlarda okumamıza rağmen, çocuklarımızı okuttuk.

Geçenlerde Meram Araştırma Hastanesine gitmiştim baktım tabelada Dr. Altıntepe yazıyor.

İçeri girdim gençten bir çocuk. Siz dedim Ahmet Altıntepe’nin oğlu musunuz?

Evet dedi. Ben dedim babanın İmam Hatip Okulundan sıra arkadaşı Şükrü Tellioğlu. O sıkıntılar içerisinde arkadaşlarımızın hepsi çocukların okutmuşlar.

İLK MAAŞIM 99 LİRAYDI

Dedem vefat ettikten sonra bir süre zorluk çektik. Çumra Küçükköyde bir tarlamız vardı. Yetim malıydı. O zamanın kanunlarına göre, babam, dedemden önce vefat ettiği için, babama herhangi bir mal düşmüyordu. Dedem de vefat ettikten sonra mevcut mallar Amcam ve Babaanneme kalmıştı.

Amcam bize dede yetimi olarak o tarladan gelen yıllık hasılatı senede bir defa getirirdi. Annem makine nakışı yapardı. Annem nakış yaparken, ben makinenin o küçük lambasının ışığında yazılacak önemli derslerimi hazırlar, erkenden yatardım. Sabah namazında kalkar, sobası olmayan odada, yorganı başıma çeker, derslerimi çalışırdım.

Hacıveyiszade Hocam hepimizin ruh halini bilirdi. Hatim duaları yapılacağında, Necati Günüç Ağabey bizi de götürür, dua sonrası, cebimize birkaç lira harçlık konurdu. O harçlığa gerçekten ihtiyacımız vardı.

Dedem vefat edince benden iki yaş büyük ağabeyim İmam Hatip Okulunu bıraktı. Bedesten içinde bir tüccarın yanında çalışmaya başladı.

Karayollarında çalışırken ilk maaşımı aldım. Saydım 99 liraydı. Şaşırmıştım. Bu kadar parayı ilk defa bir arada görüyordum.

Bu dedim yıllık mı, aylık mı?

Her ay sana bu maaşı vereceğiz dediler.

Aldığım aylıkları anneme verdim. İhtiyacım olduğunda ben ondan alıyordum.

Bir tane pantolonum vardı. o pantolonu okuldan gelir gelmez çıkarır, yattığım yatağın altın koyardım. Yatakta uyuduktan sonra, sabah kalktığımda benim pantolon pres ütüden çıkmış gibi olurdu.

KRAVAT BAĞLAMAYI RIFKI BAYDUR’DAN ÖĞRENDİM

Kravat takmak mecburiydi. Kravatımı önce komşuya bağlattım. Bozulmasın diye hiç açmıyordum. Bir süre sonra, terden, tozdan yağır bağlamıştı kravat.

Annem ben uyurken yıkamış kravatımı.

Bağlamasını bilmiyorum.

Komşuya gittim , komşu evde yok.

Ağabeyim’e bağla dedim.

O da kravat takmasını biliyorsan, bağlamasını da öğren dedi.

İyice kızdım.

Baktım ki okula yetişemeyeceğim.

Başladım koşmaya…

Müdür Yardımcısı Rıfkı Baydur, küçük sınıfları içeriye alıyordu. Zil çalmadan yetiştik. Rıfkı Baydur durun dedi. Dört kişiydik. Nerde kravatlarınız diye sordu. Diğer arkadaşlar ses çıkarmadılar. Benim var dedim. Ama bağlı değil.

Nerde?

Ceketimi açtım. Bağlanmayan kravat boynumda duruyordu.

Bu ne dedi, sen yeni adet mi getiriyorsun?

Hayır Hocam dedim. Annem kravatımı yıkamış ben bağlamasını bilmem. Ağabeyime dedim o da kravat takmasını biliyorsan, bağlamasını da öğren dedi.

Ver bakalım şu kravatı dedi. Boynunda bağladı. Çözdü bir daha bağladı.

Al dedi birde sen bağla bakayım.

Artık kravat bağlamayı öğrenmiştim. Kravat bağlamayı bana Rıfkı Baydur öğretmişti.

( Erol Sunat )

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.