Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

Kaç Nefeslik Ömrümüz Kaldı Ki?

Kaç Nefeslik Ömrümüz Kaldı Ki?

Dünya var olduğundan bu yana hiç bilen var mı yaşayacağı anı, alacağı nefesi?

Kim bilebilir ki ömrün sonunu. Bugün var, yarın yok olduğun bir hayat. Sonsuza doğru son sürat giden bir yarış arabası gibiyiz. Sonu tükenmişlik ve bitiş.

Futbol tabiri ile “dar alanda paslaşmalarla” oyalanıyoruz.

Yaklaşan sondan kurtulmak için uğraşılar hiç sonuç vermiyor. Hayatı uzatmanın yolları gibi kandırmacalarla avutuyoruz kendimizi.

Kimine göre ahir zamandayız, kimine göre milenyum dedikleri 1000 yılın selamlamasını geride bırakalı yıllar oldu.

Kimse yaradılışının gayesine, yaradılış kanunlarına uymaya çalışmıyor. Ne çocukluğumuzda çocuğuz, ne gençliğimizde delikanlı, nede olgunluk halimizde olgunluğumuzu kabul ediyoruz.

Her geçen gün cüzdanları doldurup rahat bir hayat sevdasıyla ömrümüzü geçirirken, bir bakıyoruz ki vicdanlarımız solgunlaşmış, merhametten yoksun hale gelmişiz.

Kim sayıyor acaba aldığı nefesi, veya kim bundan sonra alacağı ne kadar nefesi olduğunu bilebiliyor.

 

Ölümün nefesi her an ensemizde beklerken, biz hala yarıştayız. Bugünü bıraktık yıllar sonrasının hesabının peşindeyiz. Aldığımız nefesi değil alacağımızın hesabındayız.

Kim ne aldı, kim ne götürdü de bu hırsı bu isteği yaşıyoruz, kim bize örnek oluyor. Firavun mu, Karun mu? Yoksa bu dünyanın kalmadığı Sultan Süleyman mı?

Kim ne götürmüşte bu hırsı yaşıyoruz. Kim kapasitesini zorlayıp ne bir fazla, ne bir eksik elde etmiş. Sınırlı bir hayatı yaşarken götüremeyeceğimiz şeylerin hırsıyla, hayatımızı zorlaştırmış, mal biriktirmişiz.

Kim ne götürmüş aldığı nefesin hesabından, yaşadığı hayatın iyiliklerinden, kötülüklerinden başka. Hesap görülecek güne doğru ilerlerken.

Nefesin ne artacak bu dünyada, ne de eksilecek.

Sanma ki nefesin artacakta, yanında götüreceksin.

İlahi adalet bir gün tecelli edip, son nefesinle “gık” diyecek, hesabın başlayacak.

Hazır mısın huzurla “gık” demeye?

Yoksa hala zamanım var gencim mi diyorsun?

“Üstad Necip Fazıl;

Dün geçti, bugünü düşünüyorum, yarın var mı?

Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?” diye söylerken

Her gün bir yerden bir yere göçmek ne güzel, bulanmadan dupduru akmak ne hoş” diye buyuruyor mesnevide Hz. Mevlana.

Ve, “dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım” diye devam ediyor

Evet, bugün yeni şeyler, güzel şeyler söylemek lazım.

Her anımız güzellik olsun ki, güzel yaşayıp güzel gidelim.

Anımız da belli değil, akıbetimiz de.

Evvelimiz de hayırla tecelli ettik dünyaya, ahirimiz de hayır olsun inşallah.

 

Bildiğimiz, ama ne zaman olduğunu bilmediğimiz bir sona doğru gidiyoruz,

Bilen varsa beri gelsin, bana da söylesin,

 

Sahi kim biliyor kalan nefesi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR