KADIN AJANLAR

KADIN AJANLAR
Türk Kadın Ajan Yasmin S. 2014 yılında İsrail’i istihbaratını dize getirmiş Netenya’yu MOSSAD’a Türk kadın ajan yüzünden utancını bildirmişti.

KADIN AJANLAR: AŞK TUZAĞI YA DA BALTUZAĞI

 

Çocukluğumuzda bir mesel gibi anlatılırdı: Anadolu’nun bir köyünde 40 yıl imamlık yapmış birisi bir gün cemaati karşısına almış ve – kırk yıldır kıldığınız namazları yeniden kılın. Ben Müslüman değilim. Aynı zamanda da ajanım demiş ve ortadan kaybolmuş. Elbette bu topraklarda ve yeryüzündeki ajan hikâyeleri bur derece sarsıcı değil, daha da sarsıcı. Çünkü hayatın kazası yok. 

 

Ajanlık Bond filmlerindeki gibi mi? Yani muhteşem araba, silahlar, güzel kadınlar ve sınırsız para harcama yetkisi… Olay filmlerdeki gibi değildi.

 

Emekli Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubu Yılmaz Tekin, istihbarat dünyası hakkındaki anılarını tek bir kitapta toplamıştı. Kitabın içinde yer alan 140 civarında anı-öykü, MİT’e girmek isteyen, istihbarat konularına ilgi duymasına rağmen işe nereden başlayacağını bilemeyenler için bir rehber niteliğini de taşıyor. Dolayısıyla, her konuyla ilgili yeni bölümler eklenmiş ve başvuruda bulunacak kişileri yönlendirme görevini üstlenmiş durumda. Ancak durum kitaplardaki gibi de değildi.

 

MOSSAD’ı alt eden Türk Kadın Ajan

 

Gerçekler can yakıcıdır: Türkiye ile İsrail’in arasını açan Türk bir kadın ajan Yasmin S.

 

İsrail istihbarat teşkilatı olan MOSSAD'da bağlı birimlerin Türkiye üzerinde yürüttüğü kirli komplolar tek tek deşifre olurken, taşeron terör örgütlerinin kanlı planları da Türk birimler tarafından başarıyla bertaraf edilmişti. Tarihler 2014 yılını gösteriyordu.

 

Küresel baronların işaretiyle MOSSAD'ın kontrol ettiği özel bir merkez Türkiye'ye önce 5 kişilik suikast timi yolladı. İlk olarak bu timin sınır geçişi için gönderilen yerel güçlere ait 12 kişilik ekip Türk birimler tarafından yakalandı. Ekipten 3 kişi sağ ele geçirildi. Daha sonra ise 10 Ağustos öncesi suikast için gelen 5 kişilik timin tamamı yok edildi.
 

MOSSAD'a bağlı özel birimin son olarak bir yatla turist gibi Türkiye'ye gönderdiği son tim de şaşırtıcı biçimde deşifre oldu. Tüm bu gelişmeler üzerine MOSSAD'ın Tel Aviv'deki merkezinde panik yaşandı.  İsrail Gizli Servisi, Tel Aviv'de Türkiye adına çalışan bir ajan olduğunu düşünürken bu köstebeğin bulunması için alarma geçildi. İsrail gizli servisi içine girerek Türkiye adına ajanlık yapan kişinin İzmirli Musevi bir ailenin kızı olan Yasmin S. olduğu öğrenildi.

 

Yasmin S. 1 yıl önce, MOSSAD ajanlarının arasına sızdı. Uzunca bir araştırmadan sonra MOSSAD Türkiye'deki birçok Musevi ismi ajan olarak kullandığı gibi Yasmin'i de kullanmaya başladı. Ancak genç kadın aslında birvatanseverdi ve Türk birimlerince özel olarak eğitilmişti. Çift taraflı ajanlığa başlayan Yasmin S. MOSSAD'ın kendisi bağlı özel birim üzerinden 10 Ağustos seçimleri öncesi yapacağı büyük eylemi, bu işi planlayanlardan birisi olan bir MOSSAD ajanından öğrendi. Bunu Türkiye'ye bildirdi. Türk birimler ise planı hayata geçirecek ekibi yok etti. Bu olaydan yaklaşık 12 saat önce ise Türk ajanı olan Musevi asıllı Yasmin S. İsrail'den kaçırıldı ve kimliği değiştirilerek farklı bir ülkeye yerleştirildi.

 

Netenyahu’yu utandıran Türk kadın ajan

 

Mossad'ı dize getiren casusluk operasyonun ardından İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun, MOSSAD Başkanı ve diğer istihbarat yetkilileri ile acil toplantı yaptığı öğrenildi. Netanyahu toplantıda istihbarat yetkililerine çok kızarak "Bu başımıza gelen ikinci büyük felaket, bu skandalı temizlememiz lazım" diye çıkıştı. MOSSAD bu olayın ardından kendi bünyesinde bulunan Türk vatandaşı Musevileri tek tek yeniden gözden geçirmeye başladı. Film gibi mi, yoksa hikâye gibi mi? Ne derseniz deyin ama hayat gerçekler üzerinden akar.

 

Kadın ajanların piri

1986 ile 1989 yılları arasında İstanbul’daki CIA ekibinin direktörlü olan ve 18 yıl Amerikan ajanı olarak çalışan Philip Giraldi 16 Eylül 2012 yılında yaptığı açıklamada istihbarat, ajanlık, Türkiye’deki CİA ajanları ile ilgili önemli bilgiler vermişti. Örneğin Suriye Türkiye arasındaki en sıcak hatta Türkçe, Arapça, İngilizce bilen 15 CİA ajanının çalıştığını söylemişti. Fransız, Alman, İngiliz hepsini toplarsanız bölgedeki en sıcak noktada en az 50 üst düzey istihbaratçı görev yapıyor.

Abdülhamit Han’ın İstihbarat merkezi Harem

Elbette erkek istihbaratçılar önemliydi ama kadınların istihbarattaki gücü keşfedilince adeta istihbarat tarihi yeniden yazıldı. Kadın ajan kullanma konusunda ise Abdülhamit Han’ın maharetli olduğu söylenir; “Evet, jurnal sistemini ben kurdum, ben idare ettim. Fakat vatandaşı değil, hazineden maaş aldıkları, Osmanlı nimeti ile gırtlaklarına kadar dolu oldukları halde devletime ihanet edenleri tanımak, izlemek için!.. Kendi devletini yıkmak, kendi Padişahının canına kast etmek karşılığı yabancı devletten para alan Sadrazamları gördükten sonra”.

İsmet Bozdağ’ın 1975 yılında kaleme aldığı Abdülhamit Han ile doğrudan ilgili “Hatıra Defteri” kitabında kadınları istihbarat için kullandığını vak’adır. Anca bundan daha önemlisi Sultan Abdülhamit istihbarat merkezini Harem’de inşa eder. Harem’e halktan çeşitli sebeplerle gelen, ya da haremden çeşitli sebeplerle halkın içindeki kadınlarla irtibata geçen bütün kadınlar elde ettikleri bilgileri Saray’a, Sultan’a taşırdı.  

Böcekler ve Acem kadınları

Türkiye’de özellikle son yıllarda sağda solda böceklerin ortaya çıkmasıyla ajanlar, özellikle de kadın ajanlar yeniden gündeme gelmişti. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı gibi devletin en önemli kurumlarında böcekler bulunmuştu. Buralardaki böceklerin kim tarafından konulduğu araştırılırken polis ilginç detaylara ulaşmıştı. Bu ayrıntılardan birisi de 14 Ağustos 2001 tarihinde Kurulu’nan AK Parti’nin kuruluş çalışmalarında yer alan iki kadının bu kritik binalara dinleme, izleme böceklerini yerleştirdikleri ortaya çıkmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Soruşturma ve araştırma sonucunda iki kadının İran uyruklu olduğu ortaya çıkmıştı. Bu kadınlar uzun süredir burada çalışanlarla irtibatı vardı. Uzmanlar SAVAMA’nın Türkiye’de asrın istihbarat fırsatını yakaladığı söylentileri dolaşmaya başlamıştı. Buna bal tuzağı diniliyordu istihbaratta. Kadınlar sahaya sürülüyor, erkekler ayartılıyor ve istihbarat elemanları istediklerini yapabiliyorlardı. Türkiye bunu keşfettiğinde 2012 yılında Iğdır’da 10 İran’lı kadın sınır dışı edilecekti. 
 

Efsane İstihbaratçı kadınlar
 

İstihbarat, erkekler ile özdeş gibi görülür ancak kadınların erkeklerden başarılı olduğu zaman içinde kanıtlanmıştır. Çünkü kadınların cazibesi vardı. Bunu kullanmaktan da çekinmiyorlardı. Çünkü ülkelerinin kaderi söz konusuydu. Kadınlar için bir tuza bulunmuyordu ama erkekler için Bal Tuzağı (Honey Trap) vardı.  

Honey Trap ya da kadınla erkeklere bal tuzağı

Bu işin en iyisi olarak MOSSAD İstihbarat Akademisi gösteriliyor. Onu Sovyet İstihbarat Servisi KGB takip ediyor. Bu işin başlangıç noktası ise Mata Hari kabul ediliyor. Mata Hari sadece ünlü ve güçlü kişiler için dans eden ve onlarla ilişkiye giren bir dansöz müydü? “Hayır” derseniz haksız sayılmazsınız. Romanlara, filmlere konu olan bu kadın sadece Hollanda Başbakanı ve Almanya Prensi ile dans etmedi ve sadece güzel değildi. O zeki ve işinin ustası bir ajandı.

Hollandalı ve gerçek adı Margareta Zelle olan Mata Hari. 1. Dünya Savaşı sırasında serbestçe ülkeler arasında dolaşabiliyordu. Ayrıca yüksek rütbeli Alman görevlilerle iyi dosttu. Savaşın başlamasından bir süre sonra Fransızlar, Hari’yi Almanlar'ın bilgilerini kendileri adına çalması için ikna etti. Almanlar uyanıktı, Mata Hari’ye her zaman yanlış bilgi verdi. Paris'e döndüğünde Fransızlar, istihbaratların yanlış olduğunu gerekçe gösterip ona ödeme yapmadı. Sonrasında da Fransızlar, bir süre sonra Mata Hari’nin çift yönlü bir ajan olduğunu fark etti. Ardından Mata Hari, Fransızlar tarafından, istihbaratları 50.000 askerin ölümüne yol açtığı için tutuklandı. Hari, ölümü beklerken bir yandan da gardiyanlar için dans etti, kaçmak için planlar yaptı. Kaçma planını gerçekleştiremedin vuruldu ve öldürüldü. Hayatı da ölümü de film gibiydi, sonuçta filmlerle yaşadı.

Vanunu olayı

Vanunu olayı istihbarat tarihinin milatlarından olarak nitelendirilmekte. Kayıtlara göre Mordechai Vanunu 1976-85 yılları arasında İsrail'in Necef çölündeki Dimona Nükleer Araştırma Merkezi'nde teknisyendi. Dimona'daki nükleer tesisleri, Sunday Times'a ifşa eden Vanunu Londra'da güzel Cindy'le tanıştı. İki sevgili hafta sonu tatili için Roma'ya uçtu. Vanunu, Roma'da MOSSAD Katsaları'nca paketlenip yargılanmak üzere İsrail'e geri verildi.

Kod adı Cindy olan Cheryl Ben Tov, MOSSAD Katsa subaylarından bir alt seviyede bulunan Bat-Leveyha ajanıydı. MOSSAD Cheryl'ı operasyonda kullanmak üzere Tel Aviv'de değişik güvenli evlerde haftalarca eğitip bir sürü testlerden geçirmişti. Yaşadıklarını kocasına bile anlatmayacağı söylendi. Öğrendikleri arasında araba çalma, sarhoş rolü yapma ve erkeklerle sohbet, onların kalbini çalma ilk sıradaydı. MOSSAD eğitmenleri Cheryl'a cinsel tecrübeleri ile ilgili mahrem sorular da sordular. Örneğin bir soruya “Görev gereği yatabilirim” diye cevapladı Cheryl. Erkeklerin aklını nasıl baştan alacağını da öğrendi. Sonrasında bir maske hikâyesi hazırlandı. Görevi, Vanunu'yu Roma'ya götürmekti. Maske hikâyesine göre Cheryl'ın Roma'da kız kardeşi vardı. Vanunu'yu İngiltere'nin dışına çıkartmak, Cheryl'ın yeteneğine kalıyordu. Cheryl 23 Ekim 1986 günü daha önce Londra'ya gitmiş olan MOSSAD ekibine katıldı. Cindy Johnson adını kullanarak Londra'da Strand Palace'da bir odaya yerleşti. MOSSAD psikologları, Vanunu'nun küçücük Beersheba kasabasında yalnızlığını ve bir kadınla birlikteliğe hasret olduğunu önceden tahmin etmişlerdi.

Cheryl, Vanunu ile tanıştı ve bir müddet sonra onu Roma'ya gitmeye razı etti. Roma'ya gittiklerinde evde onları 3 MOSSAD Katsası bekliyordu. Operasyon başarı ile sonuçlandı. Vanunu paketlendi ve uçakla İsrail'e kaçırıldı (1986). İsrail'de gizlice yargıladılar Vanunu'yu. Suç: Gizli devlet sırlarını açıklamak ve casusluk. 18 yıl ceza aldı.

Kraliçe Stephanie Julianna von Hohenlohe

Kraliçe Stephanie Julianna von Hohenlode Avusturya’da doğdu, Alman casusu olarak görev yaptı. ABD 1930′da Almanya aristokrasisinin iyi eğitimli, varlıklı ve güzel kraliçesi, Londra elitleri arasında geçirdiği süre boyunca İngiliz kabinesinden kendine iyi bir çevre edindi. Çekiciliğini ve cinsel cazibesini cömertçe kullanan kraliçe, bir süre sonra bu cazibesini Hitler için kullanmaya başladı ve Hitler için casusluk yaptı. İkinci Dünya Savaşı sona erince Londra’da Alman ajanı olmak atıl olmak demekti. Kendini İngiltere’de güvende hissetmeyen Stephanie gidip ABD’ye yerleşti. Sonrasında hükümet tarafından Hitler’in psikolojik profilini anlatan bir kitaba referans sağlaması için görevlendirildi.

Bir ABD Casusu Elizabeth Bentley

Sovyetler Birliği, ABD İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD’deki en başarılı kadın Sovyet casus Elizabeth Bentley’di. Naziler hakkındaki gizli bilgileri Sovyet yandaşlarına geçirdi. Sevgilisi ölünce ve Sovyetler Birliği’ndeki kontaklarını kaybedince ABD’deki FBI örgütüne yaklaşık 150 Sovyet ajanının adını ispiyonladı.

Onur madalyalı kadın casus

ABD doğumlu olan Lona Cohen Sovyetler Birliği Komünist parti üyesiydi. Hem ABD hem Rusya’nın ajanıydı. Savaştan sonra eşiyle birlikte Londra’ya yerleşti. Daha sonra İngiliz ordusunun sırlarını Sovyetler Birliği’ne taşımak için oluşturulan ajan halkasında yer aldı. Ajanlığı İngilizler tarafından fark edilince 20 yıla mahkûm oldu. İki ülke arasındaki casus değişimi sayesinde ülkesine döndü ve ülkesi tarafından onur madalyası verildi.

Aslında birçok kadın ajan vardı ve hâlâ da var. Çünkü ajanlar ülkelerin hep X faktörleridir. Bu bilinmezlik onları değil ama ülkeleri güçlü yapar.(Ali Urasba)

 

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.