“Karakterlerimle Sürekli Kavga Ediyoruz”

“Karakterlerimle Sürekli Kavga Ediyoruz”
Birbirinden güzel 17 kitabın sahibi, lise yıllarından beri yazan Gazeteci-Yazar Ali Ulurasba ile yazarlığa dair her şeyi konuştuk.

Emine Şeyma Yıldız’ın Röportajı

Birbirinden güzel 17 kitabın sahibi, lise yıllarından beri yazan Gazeteci-Yazar Ali Ulurasba ile yazarlığa dair her şeyi konuştuk. Yazmanın incelikleri, kitaplarının konuları ve son çıkardığı “Lamia” isimli kitabının gizemini bu söyleşi sayesinde öğrendik. 28 yıl büyük gazetelerde, televizyonlarla çalışmasına ve Ankara’da mecliste gazetecilik yapmasına rağmen, mütevaziliğini koruyan güzel insanı tanımaktan dolayı çok mutlu olduk. Bizim için İstanbul’dan gelen saygıdeğer yazarın röportajıyla sizleri baş başa bırakıyoruz.

Kitap yazma serüveniniz nasıl başladı?

İlk önce her yazar gibi şiirler yazıyordum. Gazeteciliğe başladıktan sonra gerekten yazmaya başladım. “Dikkat İşkence Var” isimli kitabımı yazarak yazarlık serüvenine başladım. Gazetecilik yaparken yaşadıklarım en büyük ilham kaynağım oldu.

Size göre yazmak nedir?

Yazmak bence okuma eyleminin temel dinamiği. Yazmak da okumaktır aslında. Okumadığınız sürece yazıya dökemezsiniz. Bir insanı okumak da benim dünyamda var. Gerçek hayat sanattan ve edebiyattan besleniyor. Önceden tam tersiydi. Ben hala hayattan ilham alıyorum. Yazmak yüzde doksan dokuz çalışmayla alakalı, yüzde biri ilham. Kitaba aktarmak için çok ter dökmek gerekiyor. Sadece okuyarak yazılmaz. Herkes yazar olabilir ama her şeyi yazamaz. En zoru da şiir yazmaktır.

Tarzınızı nasıl tanımlarsınız?

Deneysel olarak tanımlıyorum. Her kitabımda farklı bir tarzı deniyorum. Sürekli arayış içerisindeyim, bir şey bulabilecek miyim bilmiyorum ama gidiyorum. Satacak mı diye bir kaygım yok benim. Çok dağınık biriyimdir, şu anda aynı anda 20 kitap yazıyorum.

Bir kitap yazmak ortalama ne kadar sürüyor?

Kitabın içinde kaybolmazsanız, kitap sizi içine alıp kendisine benzetmezse, 300 sayfalık bir romanı bir ay içerisinde bitirebilirsiniz. Ama 10 yıl da sürebilir.

Yazarken karakterler mi size hükmediyor, siz mi karakterlere hükmediyorsunuz?

Kitabın başına oturduğum an kelemeler ardı ardına diziliyor. Sonunun ne olacağını bilmiyorum. Hiçbir zaman kitaba ve kahramanlara teslim olmuyorum. Teslim olacağımı hissettiğim an kitabın başından kalkıyorum. Kendinizi kaptırdığınız zaman kahramanlarınız sizi ele geçirebiliyor. Öldürmeniz gerekirken yaşatabiliyorsunuz. O yüzden karakterlerimle sürekli kavga ediyoruz.

Yazarken yaşıyor musunuz? Duygularınızı yeterince tercüme ediyor musunuz?

Ben şunu yaşadım da yazdım diye bir şey yok. Yaşadığınız bir şeyi 20 yıl sonra da yazabilirsiniz. Biz yazarlar yazarken sürekli kendimizi keşfediyoruz. Bambaşka dünyalara giriyoruz.

Yazarken ağladığınız oldu mu hiç?

Çok istememe rağmen ağlayamadım ya. Bir kahramanınızı öldürürken çok duygulanırım mesele ama ağlayamam.

Kitaplarınızın içeriğinden kısaca bahsederek okurlarınızı bilgilendirebilir misiniz?

En son yazdığım “Lamia” isimli romanımda bir gece eşi tarafından tecavüze uğrayan, o gece hamile kalan ve hamile olduğunu altı ay sonra öğrenen bir kadının hikâyesini anlattım. Nasıl altı ay boyunca öğrenemiyor derseniz, çocuk anne karnında kendisini gizliyor. Aslında hamile kadının içinde büyüdüğünü bilmediği bir çocukla içsel bir yolculuğu anlattım. Ondan önce “La Kışı” isimli öyküsel bir deneme yazmaya çalıştım. “Sadakat Müzesi” isimli kitabımda sevgilisiyle ayrıldıkları gün trafik kazası geçiren bir adama, ameliyat sonrasında başka bir kalp naklediliyor. Bu nakille birlikte aşk, umut, acı gibi duygular da geçer mi diye sorgulayan bir eser. Bunların dışında “Şikâyet Etme, Şükret”, “Lütfen Kalbimi Kırma; Çünkü İçinde Sen Varsın”, “Birinci Yastık Savaşları”, “Gül, Kan ve Şeytan” isimli kitaplarımı da sayabilirim.

Sizin için yeri en özel olan kitabınız hangisi?

Ben kitaplarımı ayırmıyorum. Hepsiyle özel bir bağım var. Ama şunu söyleyebilirim, kitabı yazarken içindekilerle çok iyi bağlantı kuruyorum. Yazdıktan sonra da tanımıyorum. Neden derseniz, ben onları sahiplensem de onlar beni sahiplenmiyormuş gibi geliyor.

Peki okurlarınız en çok hangi kitaplarınızı beğeniyor?

Okurlarım tarafından en çok “Şikâyet Etme, Şükret” ve “Lütfen Kalbimi Kırma; Çünkü İçinde Sen Varsın.” beğeniliyor. Zaten o kitaplarım en çok satanların içinde.

Okuyucularınızdan ne tür yorumlar geliyor? Tepki alıyor musunuz?

Çoğu olumlu, bu da beni motive ediyor.

Bu kadar çok kitabı ortaya çıkaran ilham kaynağı nedir?

Hayatın kendisi… Bir de çalışmaya bağlı, günde en az 10 saat yazıyorum. Yazmak benim için yaşam biçimi. Dünyaya bir daha gelsem, yine Gazeteci-Yazar olurdum.

Yakın zamanda bir kitap sürpriziniz olacak mı?

Evet. Şu an bitirmek üzere olduğum “Zevk Veren Acı” isimli kitabımı yakın zamanda okuyucularımla buluşturacağım. Bu kitabımda acının hayatımızdaki yerini işledim. Ruhsal acıyı tema aldım. Ben acının olmadığı yerde hayatın devam etmeyeceğini düşünüyorum.

İmza günleri de yapıyorsunuzdur mutlaka…

Evet, özellikle de İstanbul’da yapıyorum. Öğrencilerle söyleşilerde buluşuyorum. Tüyap fuarlarına gidiyorum. İstanbul dışında da okuyucularla buluşuyorum.

İyi bir okuyucu olarak sizi şimdiye kadar en çok etkileyen yazarları sorsam?

Cemil Meriç’in kitapları beni çok etkiledi. Hepsi birbirinden güzel… Onun dışında Peyami Safa ve Necip Fazıl Kısakürek’i çok beğeniyorum.

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.