"Kendi kendime bu nasıl Avrupa diye soruyorum"

"Kendi kendime bu nasıl Avrupa diye soruyorum"
Fransa'nın Manş denizi kıyısındaki Calais kentindeki sığınmacı kampının bir bölümünün tahliyesine devam ediliyor- Halep Türkmeni 55 yaşındaki Muhammed:- "Fransa'yı hiç böyle düşünmemiştim. Çamurda, soğukta yaşıyoruz. Asıl hedefim İngiltere'ye geçip kendim

CALAIS (AA) - F. Esma Arslan - Sığınmacıların İngiltere'ye ana geçiş güzergahında yer alan Fransa'da Manş Denizi kıyısındaki liman kenti Calais'de bulunan ve Jungle (vahşi orman) olarak adlandırılan sığınmacı kampının bir bölümünün yıkımı ve tahliyesine devam ediliyor.

AA ekibinin gittiği Calais'de, geçen hafta verilen kampın kısmi tahliye kararının ardından iş makinaları polis güvenliği altında çalışıyor.

Kampın kısmen tahliye edilen güney kısmından yeni kurulan konteynerlere yerleşen sığınmacılar burada uzun süre kalmak istemediklerini belirtiyor.

Yağmurlu ve soğuk havalarda çamur nedeniyle içerisinde zor yürünen kampın güney kısmında, İngiliz yardım kuruluşlarının kurduğu çadır ve barakalar yine yardım görevlileri ve sığınmacılar tarafından araçlara yükleniyor.

Bu hummalı çalışmayı bir köşede izleyen Halep Türkmeni 59 yaşındaki Muhammed ise kampın tahliye edilen kısmında beş ay kaldığını anlatıyor.

Muhammed, konteynerlerin çadırlara oranla nispeten daha iyi olduğunu söylese de hiçbir sığınmacının Fransa'da kalmaya niyeti olmadığını belirtiyor.

"Fransa'yı hiç böyle düşünmemiştim. Çamurda, soğukta sefalet içinde yaşıyoruz. Asıl hedefim İngiltere'ye geçip kendimi ve ailemi kurtarmak. Beş kez denedim, boruların içine saklandık ama polis köpekleri koklayıp buldu" diyen Muhammed birkaç gün içerisinde yeniden şansını deneyeceğini söylüyor.

Ailesiyle Halep'ten kaçarak onları Lübnan'daki sığınmacı kampında bırakan Muhammed, tek başına uçakla İzmir'e ardından kaçakçıların sağladığı teknelerle de Yunanistan'a geçmiş.

Rüyasında hala o tekne yolculuğunu gördüğünü anlatan Muhammed, o anları "Denizin ortasında yakıt bitti. 10 kişilik teknede 50 kişiyiz. Çocuklarım, anam aklıma geldi. Cesedimi bulurlar mı diye düşündüm. Sonra yiyecek ekmeğimiz varmış ki bir Yunan balıkçı teknesi bize yakıt verdi kıyıya varabildik" diye özetliyor.

- "Burada çok rahatım ana üzülme"

Muhammed, ailesinin Calais'deki yıkım haberlerinden dolayı endişelendiğini özellikle annesinin kendisine "sakın çadırda uyuya kalma" diye nasihat ettiğini dile getiriyor.

Cep telefonundan ailesinin ve çocuklarının fotoğrafını gösteren Muhammed aralarındaki diyaloğu şöyle özetliyor:

"Anam da çocuklarla beraber Lübnan'da. Haberleri görüyorlar. Kampın yıkım sürecinde 'aman oğul çadırda uyuyup kalırsın, buldozerler seni ezer, sen çadırların dışında dolaş' diye tembihliyordu. Ana yüreği işte her gün ne yeyip içtiğimi, günün nasıl geçtiğini merak ediyor. 'Burada çok rahatım ana üzülme' diyorum ama kendi kendime bu nasıl Avrupa diye de soruyorum. Dayımın oğlu beş ay önce buradan İngiltere'ye geçti. 'İngiltere Fransa gibi değil, iş veriyorlar aş veriyorlar' diyor. Beni de burada tutan tek amaç İngiltere. Kimse burada kalmak istemiyor. Geçer geçmez resmi evraklarımı halledip ailemi Lübnan'dan alacağım."

- "Geleceğinizi bileydim pantolon giyerdim"

Birçok sığınmacının aksine yüzünü saklamayan Muhammed fotoğraf çekmek isteyen AA muhabirinden tek bir ricada bulunuyor. "Geleceğinizi bileydim pantolon giyerdim. Şimdi böyle pijamalı şekilde ayıp olmasın" diyen Muhammed, yaşadığı insanlık dışı şartlarda hala "insan" kalabilmenin mücadelesini veriyor.

- Kampta hayat eski ritminde

Kebapçıdan, berbere kadar içinde her şeyi barındıran adeta küçük bir şehre dönüşen Jungle'da sosyal yaşam yıkımdan pek etkilenmişe benzemiyor.

Özellikle Afganistan ve Pakistanlı sığınmacıların işlettiği kafe ve lokantalar her türlü olumsuzluğa rağmen müşteri sıkıntısı çekmiyor.

Konteynerlere taşınan sığınmacılar yine günün büyük bir kısmını tamamen çamurdan oluşan kampın ana caddesindeki derme çatma dükkanlarda geçiriyor.

İş makineleri, polis arabaları bir yanda tahliye alanında sığınmacılardan kalan eşyaları kamyonlara yüklerken gönüllü yardım görevlileri ise diğer tarafta sığınmacılarla beraber kendi kurdukları barakaları kendi imkanlarıyla taşımaya çalışıyor.

- "I love Calais" eylemi

Şu an yaklaşık 3 bin 500 sığınmacının yaşadığı tahmin edilen kamp yüzünden Calais sakinleri de bir eylem düzenlemişti.

Üzerlerinde "I love Calais" (Calais'yi seviyorum) yazılı tişörtler giyerek Paris'e gelen grup, sığınmacıların, bölgenin ve kentin imajına zarar verdiğini iddia ederek yetkililerden yardım istemişti.

Grup, Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault'ya ve Finans Bakanı Michel Sapin'a da birer mektup ulaştırarak kentin ekonomisinin kötüye gittiğini söylemişti.

Yaklaşık 600 kişiden oluşan grubun yetkilileri Elysee Sarayı'nda Cumhurbaşkanlığı danışmanları tarafından kabul edilerek dinlenmişti.

- Sert müdahale

Lille İdare Mahkemesi'nin tahliye kararından sonra şubat sonunda güney kısmı boşaltılan kampın tahliyesi de olaylı geçmişti.

Yüzlerce özel harekat polisinin yer aldığı tahliyede sığınmacılara su ve biber gazıyla müdahale edilmiş ve en az 3 kişi gözaltına alınmıştı.

Birçok sığınmacı olaya "biz terörist değiliz" yazılı pankartlar tutarak tepki göstermiş ve polisin müdahalesinin çok sert ve kontrolsüz olduğunu dile getirmişti.

Sığınmacılar, hala tahliye gününü unutamadıklarını söylerken polise kızgınlıklarını da gizlemiyor.

Afrikalı bir sığınmacı ise olaylar hakkında ne düşündüğü sorulduğunda bir çadırı işaret ediyor ve susuyor.

Şu an içi boş olan o çadırın üzerinde kırmızı boyayla yazılan "Şubat 2016, Fransa, eski kölelerini buraya hapsedip öldürüyorsun" ifadesi sığınmacıların yaşananlara kızgınlığını gözler önüne seriyor.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.