Akif Kuruçay

Akif Kuruçay

Kendini Mahvedene Hayranlık

Kendini Mahvedene Hayranlık

Henüz sosyal medyacılar tarafından keşfedilmemiş olan Romen filozof Emil Michel Cioran’ın insan, siyaset ve tarihe dair aforizmaları büyüleyicidir. Cioran’a ait “En büyük zalimler kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar.” sözü, bana ironik olarak devletçi Sünniliğin el altından koruyup kolladığı Irak valisi Haccac bin Yusuf es-Sakafi’nin içtihat ve icraatlarını anımsatır.

Hz. Ali’nin şehit edildiği Kûfe ve çevresindeki Ehlibeyt taraftarlarına  göz açtırmamak düşüncesiyle bölgeye atanan Haccac, Kufe’deki mescidlerin minberlerinden “Gövdelerinin üstünde olgunlaşmış kelleler görüyorum.” diye gürleyen, tehdit eden, zalim biriydi. O böyle yapmakla âdeta  zamanından asırlar sonra gelecek olan Cioran’ın aforizmasına dayanak oluyor, potansiyel zalimlere karşı görülmedik bir ferasetle önlem alıyordu. Nitekim aldığı şedit önlemler, (Ehl-i Sünnet literatüründeki) “gökteki yıldızlar”ı tek tek söndürüyordu. Küçük bir araştırmayla, Haccac’ın, kendisini adil ve haklı gördüğü (tarihteki benzerlerinde de böyledir), kendisinden “hafız, muttaki ve âlim bir zat” olarak bahsedildiği yine aynı literatürün birçok eserinde görülecektir. Haccac’ın tipik bir motif olarak öne çıktığı dönem, sivil muhalefet üzerindeki devlet şiddetinin psikolojik eşiğini ifade ediyor bence. Çünkü eşik aşıldığında muhalifler, yani “potansiyel zalimler olarak şiddete müstehak görülen mazlumlar” çapulculuğa, zındıklığa, rafıziliğe inkılap ettirilmiş, psikolojik üstünlüğü tamamen ele geçiren otorite tarafından merkezden ilelebet dışlanmıştır.

Kendini merkeze yerleştiren üstenci bakışın, ne manaya geldiğini tarih denilen irili ufaklı anlatıların tamamının kurgu olduğunu hatırladığımızda bulabiliriz. Batılı, tarihi disipline eden kriterleri belirlediği, için uzunca bir dönem Avrupa anakarası dışındaki dünya bu kriterlerle resmedildi. Hâliyle gerçek dışıydı, çarpıktı. Gerçekler, otorite fırça vurdu diye şekil değiştirmezler.

Büyük anlatılar; zulmün, muktedirin metaforu “beyaz”lara aittir, yani ötekileri kasten karanlıkta bırakanlara. Beyazlık değişmez. Geçmişin hikâyesi beyazın kimliğine ve ideolojik tercihine göre biçim alır. Öznenin tanımlanabilmesi için ise bir ötekine ihtiyaç duyulur. Denildiği gibi, tarihi beyazlar şekillendiriyorsa eğer tarihin sevecen cümlelerle bahsetmediği yahut tamamen görmezden geldiği kara, esmer, kızıl tenliler mutlaka vardır. Ama sosyopsikolojik süreçlere tabi algımız, anlatı içerisinden galipleri seçmek üzere koşullandırılmıştır. Bu kurulum, zaman ilerledikçe içinden çıkılması pek mümkün görünmeyen ve adına “dünya görüşü” denen fasit bir daireye teşmil eder.

Biri diğerini ön var sayan bir simetri, ancak, bir dışlama üzerinden kurulmuş bir zıt ilişki illaki gerekir. Siyasi jargon maksada kestirmeden vasıl olabilmek için genellemelere elverişli kavramlar bulur kendine. Meydanlar kitabi ve karmaşık cümlelerden hoşlanmaz çünkü. Böyle olunca karşıtlık en trajik ve provakatif uçlardan geliştirilir. Bütün ötekiler, zenciliği kendi aralarında bölüşmek suretiyle ortodoks beyazın karşısına, onu devirmek için dikilir. Fakat fikrinden cayıp beyazlaşmak isteyen zenci tarihte çok görülmüştür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Kuruçay Arşivi
SON YAZILAR