M. Alper Türedi

M. Alper Türedi

Küçük Mustafa

Küçük Mustafa

İlk okuduğum kitabı hatırlamıyorum. İlkokula başladığım gün ise dün gibi aklımda. Henüz oturduğumuz apartmanın giriş kapısından çıkmak üzereyken, bir arının saldırısına uğradım. Siyah önlüğümü giymiş, cebime mendilimi yerleştirip basamakları birer birer inerken bu sürpriz karşısında eve dönmek zorunda kaldım. Yüzüme boca edilen salçanın etkisini gösterip de yüzümdeki şişliğin azalmasıyla tekrar yola koyuldum. İki arkadaştık. Benden bir yaş büyük olan arkadaşımın hatırına o yıl beni de yazdırmışlardı. Uzunca bir yürüyüş sonrası vardık okulumuza. Sınıf doluydu. Öğretmen en sondaki sıralardan birine oturttu beni. Ellerimin küçük ve narin oluşundan olsa gerek, kalemi tutunca ellerim şişti. Yazamadım.  Her ne kadar bir sene sonra okula başlamam yönünde öneride bulunsa da öğretmenim, ailemin bu teklifi kabul etmemesi üzerine geri adım attı. Yazı hayatım da böylece başlamış oldu. “Yazmak, yeryüzünün en uzak ve en yakın kenti. Okumaya yaklaştıkça yaklaşan, okumaktan uzaklaştıkça uzaklaşan bir şehir.” der Ali Ural ‘Yazarlığın Sırları’ programının başlangıcında. Yazmanın ilk şartıdır okumak. İlk okuduğum kitabı hatırlamıyorum. Ama yazdığım ilk şiir dün gibi aklımda;

Karşıdan gelen eşek

Aiileyip dururdu

Hemencecik kuruldu

Samanların üstüne

Aman eşek yaman eşek

Altında kocaman döşek

Bu altılığı yazdığımda ilkokul üçüncü sınıftaydım. Sıra arkadaşımın Öğretmen’e haber vermesiyle, bir kez de öğrencilerin önünde okumak zorunda kaldım yazdığımı. Sınıf kütüphanesinden aldığımız kitaplarla doyuruyorduk hayal dünyamızı. Uzunca bir süre aç kaldım yalnız. Ödünç aldığım kitabı kaybetmiştim. Kitabı geri vermeyince yeni bir kitap da alamıyorduk. O yıl en az kitap okuyanlar listesinde başı çektim. Bununla da kalmadı tabii. Tahtanın önüne az sayıda kitap okuyan öğrencileri çıkardı öğretmen. Sınıfın en küçüğü olmam hasebiyle, ceza almaktan kurtulmuştum. İki Mustafa vardı sınıfta. İkimizi birbirimizden ayırmak için ‘Küçük’ dedi bana. O günden üniversite sınavını kazanıp da Konya dışına çıkana kadar bu sıfat yapışıp kaldı bende.  Üniversiteye gidene kadar da hiç büyümedim, hep küçük kaldım. Ortaokul yıllarında ise Türkçe öğretmenimizin yönlendirmesiyle Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlarının bürosuna uğrar olduk. Mevlana Türbesi karşısında yer alan İl Halk Kütüphanesinin giriş katındaydı yayınevi. Küçük bir alanda, yüzlerce kitap diziliydi raflarında. Fiyatları da gayet ucuzdu kitapların. Bu yayınevinde tanıştım A.Yıldız Yaşaroğlu ile. Çocuk kitapları yazarı Yaşaroğlu. Uğradığım bir gün satın aldığım kitabının ismi ‘Yağmur Dede’ydi. İstanbul’a iş bulma umuduyla gelen iki gencin yaşam mücadelesi konu alır roman. Taşındıkları mahallede komşuları olan Yağmur Dede’nin iyilikleri ile perçinleştirirler hayata tutunmayı. İki gencin bu konuda verdikleri mücadele övgüye değerdir. Yağmur Dede’nin vefat etmesiyle son bulur kitap. Ahmet Yıldız Yaşaroğlu ile ilgili olarak yıllar sonra yapmış olduğum bir araştırma sonrasında anne ve babasının hem yazar hem de öğretmen olduklarını öğrendim. Babası aynı zamanda bir yayın/kitap evi sahibiydi. Reşat Nuri, Halide Edip Adıvar gibi dönemin yazarlarının ilk kitaplarını yayınlamış bir yayıneviydi. Burada tanıdığım bir yazarda Cahit Uçuk’tur. Onu da ‘Mavi Ok’ isimli kitabıyla tanıdım ilkin. Uzun bir yaşam süren Uçuk, ömrüne pek çok kitap sığdırmış bir yazar. Roman, öykü, anı, oyun kitapları ve çocuk kitapları yazarı. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın yazarlarından.

Geçen yıllarda bir 24 Kasım günü aradım ilkokul öğretmenimi. Beni tanımıştı, Küçük Mustafa’m dedi. Artık büyüdüm öğretmenim demem karşısında, keşke hiç büyümeseydin dedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
M. Alper Türedi Arşivi
SON YAZILAR