Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mevlâna Külliyesi ve Âsitânesi (7)

Mevlâna Külliyesi ve Âsitânesi (7)

√ Mevlevilik, ilim, fikir, kültür ve sanat tarihimizde başlı başına bir “ekol”dür. Kendisine özgü örf, adet, gelenek, görenek, disiplin, çeşitli alanlarda birçok ilim, fikir, kültür ve sanat adamı yetiştirmiştir.

 

 

Mevlevilik, ilim, fikir, kültür ve sanat tarihimizde başlı başına bir “ekol”dür. Kendisine özgü örf, adet, gelenek, görenek, disiplin, çeşitli alanlarda birçok ilim, fikir, kültür ve sanat adamı yetiştirmiştir. Dergâh’taki hücrelerin insanın iç dünyasını düzenlemeye ve ruhi meziyetlerini yüceltmeye yönelik tâlim ve terbiye hayatı, buralardaki nezih ilim, fikir ve sanat faaliyetleriyle desteklenmiştir.

Kültür ve sanat tarihimizde ün yapmış birçok şâir, bestekâr, edip, hatip, mûsıkîşinas, hattat, hakkak, ressam, müzehhib ve mücellit, bu aydınlık kapıdan feyz ve inabe aldıklarını, isimlerinin sonuna yerleştirdikleri “el-Mevlevi” unvanı ile ifade etmekten onur ve gurur duymuşlardır.

Başta Konya Mevâna Dergâhı olmak üzere bütün mevlevihânelerde, ilâhiyat ve tasavvuf konularının yanı sıra, hitabet, irşâd, dil, edebiyat, psikoloji, matematik, astronomi, mimari, fizik, kimya, resim, mûsıkî, hat, tezhib, tezyinat, nakış, cilt, oymacılık, kakmacılık, saatçilik, muvakkitlik ders ve sohbetleri de arzu edenlere fahrî olarak verilmiştir. Ruh terbiyesini ana gaye edinerek bu amaçla Dergâh’taki hücreye yerleşen dervişler, genellikle bir hobi olarak bu güzel sanat ve ilim konularıyla da meşgul olup, öğrenci yetiştirmiş ve seçkin eserler vermiştir.

 

MEVLÂNA DERGÂHI NASIL MÜZE OLDU?

Mevlâna Dergâhı, çeşitli dönemlerde yapılan ilâvelerle genişletilmiştir. Bugünkü alanı 6225 m2’dir. İhata duvarlarının dışında inşa edilmiş hamam, camii, imaret, kütüphane, muvakıthane ve medrese dergâhın sosyo-kültürel varlığını halka ulaştıran mimari kollarıdır.

Mevlâna Müzesi, bugün yurdumuzun Topkapı’dan sonra en çok ziyaretçisi olan müzedir. Dergâh 1927 yılında müze haline getirilmiştir. İcra Vekilleri Heyeti’nin 2 Eylül 1341/1922 tarihli kararı ile Atatürk İlke ve İnkilâpları doğrultusunda yurdumuzdaki bütün dergâhlar kapatılmıştır. Daha sonra Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Mevlâna Dergâhı’nın, “Âsâr-ı Atîka Müzesi” durumuna getirilmesi için çalışmalar başlatılmıştır. Yerine geçen Mustafa Necati de bu çalışmaları sürdürmüş ve o sırada Ankara’da bulunan İstanbul Müzeleri Müdürü Halil Ethem ile Hars (Kültür) Müdürü Hamit Zübeyir’i, gerekli incelemeleri yapmak üzere Konya’ya göndermiştir. Halil Ethem 27 Şubat 1341 tarihli raporunda: “Konya’daki eski Mevlâna Dergâhı’nın Âsâr-ı Atîka Müzesi’ne tahvili halinde Türklüğe şeref verecek büyük ve ehemmiyetli bir müessese olacağını” bildirmiştir. Bunun üzerine çalışmalara hız verilmiş ve nihayet gerekli düzenlemelerin tamamlanması sonunda Dergâh, 1 Eylül 1926 tarihinden itibaren “Belhli Mevlâna Mehmet Celâlettin Türbesi ile Dergâhı ve müştemilâtının, Asâr-ı Atîka Müzesi ittihazına” karar verilmiştir. 3 Rebiul-evvel 1345/ 11 Eylül 1926 tarihinde Maarif müfettişlerinden Hamit Zubeyr ile Maarif, Evkaf ve Polis Müdüriyetleri tarafından tayin edilen zevatın yanı sıra müze müdürü ile muhafaza memuru huzurunda kapıları açılmış ve eşyaları teslim alınmıştır. Eşya, kitap ve diğer bütün malzemeler elden geçirilerek tespitleri yapılmış ve yerleştirilmiştir.

Bütün bu çalışmalar 5 ay kadar sürmüş ve sonunda, 27 Şaban 1345/ 2 Mart 1927 tarihinde düzenlenen törenle açılışı yapılmıştır. Yurt ve dünya çapında üne sahip müze, 1954 yılında yeniden gözden geçirilerek, modern müzecilik anlayışına uygun olarak yeniden düzenlenmiş, adı da “Mevlâna Müzesi” olarak değiştirilmiştir.

 

KÜLLİYEDEKİ DİĞER YAPILAR

Mevlâna Âsitânesine yedi yüz yıllık tarihi içerisinde bir çok sosyal, dînî ve kültürel yapılar eklenmiştir. Türbe (Kürkçüler) Hamamı, Selimiye Camii, İmâret, Yusuf Ağa Kütüphânesi, Muvakkıthâne, Türbe (Sultan Veled) Medresesi bunlardandır. Bir kısmı son yarım asır içerisinde maalesef kaybolmuştur.

Başta “Âsitâne” olmak üzere bütün Mevlevihâneler, bol gelirli, zengin vakıflarla yönetile gelmişlerdir. “Celâliye Evkafı” adıyla bilinen bu vakıfların her türlü ihtiyaca cevap veren gelirleri sayesinde Mevlevilik ve Mevlevihâneler, gayrinin yardım, destek, dolayısıyla baskı ve tekliflerine konu olmadan görevlerini ifâ ve icrâ etme imkânıyla yaşamışlardır.

Mevlâna Haziresi içinde şu türbeler vardır: 

Eflaki Ahmet Dede Türbesi, Fatma Hatun Türbesi, Hasan Paşa Türbesi, Hürrem Paşa Türbesi, Mehmet Bey Türbesi, Sinan Paşa Türbesi, Tuzcubaba Türbesi, Muhammed İkbal ve Şair Nefî'nin Makamları. Birçok yerde Mevlevî Zâviyeleri de bulunmakta idi. Bazı yerlerde birden fazla Mevlevîhâne’nin faaliyette bulunduğunu biliyoruz. Meselâ İstanbul'da altı tane şube vardı. Mevlevîliğin henüz ele alınmamış belgeleri incelendikçe bunlara başkaları da zamanla katılacaktır.

 

Devam edecek.

konya-mevlana-turbesi-ve-muzesi.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR