"Müslümanlar Öldürüldüğünde Uluslararası Toplum İnsan Haklarını Unutuyor"

"Müslümanlar Öldürüldüğünde Uluslararası Toplum İnsan Haklarını Unutuyor"
Pakistan Meclis Başkanı Sadık:- "Hiçbir kelime, bu iki ülke arasında on yıllardır var olan şahane ilişkiyi tanımlayamaz" - "FETÖ artık Pakistan için bir tehdit değil. Eğer Pakistan'a gizlice sızıyor olsalardı, bunun farkına varmazdık. Ve şimdi Türk hüküme

ANKARA (AA) - MELTEM BULUR - Pakistan Meclis Başkanı Serdar Ayaz Sadık, Birleşmiş Milletler'in (BM) Keşmir konusunda aldığı kararları uygulamada ve sorumluluklarını yerine getirmede başarısız olduğunu belirterek “Müslümanlar dünyanın birçok yerinde orantısızca öldürüldü. Keşmir'de olduğu gibi diğer ülkelerde de binlerce Müslüman öldürüldüğünde uluslararası toplum insan haklarını unutuyor ve bu konuda konuşmak bile istemiyor." dedi.

Sadık, AA muhabirinin ikili ilişkiler, bölgesel ve gündemdeki gelişmelere ilişkin sorularını yanıtladı.

Türkiye-Pakistan ilişkilerini "hiçbir gerekçeye dayanmayan, hiçbir gündemi olmayan, gerçek bir sadık arkadaşlık ilişkisi" şeklinde nitelendiren Sadık, “Hiçbir kelime, bu iki ülke arasında on yıllardır var olan şahane ilişkiyi tanımlayamaz. Ve inşallah bu ilişkinin seviyesini ilave çabalarla daha önce hiç görülmediği kadar yüksek düzeylere çıkaracağız.” diye konuştu.

Türkiye ile Pakistan arasında son dönemde imzalanan anlaşmalara değinen Sadık, söz konusu anlaşmaların temel olarak ekonomi, eğitim ve sağlık alanlarını kapsadığını söyledi. Sadık, Pakistan’da ulaştırma, sağlık ve yerel yönetim konularında özellikle Pencap eyaletinde bulunan Türk şirketlerinin tavsiyelerinden yararlandıklarını ifade etti. Halihazırda ilişkilerde özellikle ticarete odaklandıklarını vurgulayan Sadık, “İki ülke arasındaki ticaret, artması gerekirken düşüşte. İki kardeş ülke daha çok ticaret yapabilmeli. Hatta iki ülke parlamentosu iş birliği anlaşması imzaladı. Önemli olan bu anlaşmaları imzalamak değil, bunları uygulamaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

- "Bu konuda bir karara ihtiyacımız var"

Keşmir konusunda Türkiye’nin daima Pakistan’ın yanında olduğunun altını çizen Sadık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Pakistan’ı ziyareti sırasında parlamentoda yapılan ortak oturumda bu davanın Birleşmiş Milletler’in (BM) kararı doğrultusunda ve mümkün olduğunca en kısa sürede çözümü konusundaki bağlılığını teyit ettiğini hatırlattı.

Keşmir’de yaşananlara ilişkin de bilgi veren Sadık, Hindistan güvenlik güçlerinin sadece bağımsızlık değil aynı zamanda referandum da isteyen protestocuları durdurmak için ateş açtığını, çok sayıda genç kız ve erkeğin vurulduğunu anlattı. BM’nin bu konuda aldığı kararları uygulamada ve sorumluluklarını yerine getirmede başarısız olduğuna işaret eden Sadık, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu, uzun zamandır göz önünde olan bir sorun. Yüz binden fazla kişi hayatını kaybetti, toplu mezarlar bulundu. Bu konuda bir karara ihtiyacımız var. Müslümanlar dünyanın birçok yerinde orantısızca öldürüldü. Keşmir'de olduğu gibi diğer ülkelerde de binlerce Müslüman öldürüldüğünde uluslararası toplum insan haklarını unutuyor ve bu konuda konuşmak bile istemiyor."

Dağlık bir bölge olan Keşmir'in kuzey ve batı kısımları Pakistan, orta kısımları Hindistan, doğu kesimi de Çin'in kontrolünde bulunuyor. Hindistan kontrolündeki kısım "Cammu Keşmir", Pakistan kontrolündeki kısım ise "Azad Keşmir" olarak adlandırılıyor. BM, 1948'de Keşmir'’in Pakistan'a mı yoksa Hindistan'a mı bağlanacağına bölge halkının karar vereceğine hükmetmiş ancak bu karar uygulanamamıştı. Pakistan yönetimi, 1948'deki BM kararına uyularak Keşmir’'in hangi ülkeye bağlanacağının referandumla belirlenmesini istiyor.

Asya'nın iki önemli nükleer gücü olan Pakistan ve Hindistan arasında yarım asırdan fazla süredir aşılamayan Keşmir sorununda taraflar farklı pozisyonlara sahip. Pakistan, Keşmir'in geleceğini Keşmir halkının belirlemesi gerektiğini savunuyor. Hindistan ise bölgenin 1947'de yapılan anlaşma gereği Hindistan'ın parçası olduğunu iddia ediyor. Keşmir'in geleceği konusunda iki ülke arasındaki anlaşmazlıkta 69 yılı geride kalırken çok sayıda kişi hayatını kaybetti, 1,5 milyon kişi evsiz kaldı.

Her iki tarafın da iyi niyet adımını karşıdan beklemesi çözümsüzlüğü beslerken nükleer silahların denkleme dahil olması ve 11 Eylül'den sonra dünyanın gündemine giren terörle mücadele konusu, bölgesel nitelikteki sorunu uluslararası hale getirdi. Nükleer silaha sahip tek Müslüman ülke olan Pakistan, bunun savunma amaçlı olduğunun altını çiziyor.

- "Davayı takip etmesi için başsavcı görevlendirildi"

Türkiye'de 15 Temmuz'daki darbe girişiminin sorumlusu olan Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Pakistan'daki yapılanmasına ilişkin de bilgi veren Sadık, Pakistan Başbakanı Navaz Şerif'in bu konuya ciddi şekilde odaklandığını, bu çerçevede 108 öğretmenden 45’inin ülkeden ayrıldığını ve geriye kalanların da ayrılmakta olduğunu bildirdi. Pakistan yargısının şimdilik FETÖ'yle bağlantılı okullarda çalışan öğretmenleri ülkeden zorla çıkarma konusunda yürütmenin durdurulması kararı aldığını hatırlatan Sadık, “Başbakan, başsavcıyı bu konuyla ilgilenmesi, bu kişiler gidene ve bu örgüt Türk hükümetine teslim edilene kadar davayı takip etmesi için görevlendirdi." dedi.

Sadık, AA muhabirinin "FETÖ Pakistan için de bir tehdit mi" sorusuna "Artık değil. Eğer Pakistan'a gizlice sızıyor olsalardı, bunun farkına varmazdık. Ve şimdi Türk hükümetinin isteklerine saygı duyduğumuz için bu istek doğrultusunda (bu okullardaki) öğretmenlerden ayrılmalarını istedik ve söz konusu okullar bir vakfa teslim edildi." yanıtını verdi.

- "Türkiye'nin suçu ilerleyen bir ülke olması"

Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerinde yaşadığı sorunlara da değinen Sadık, şunları söyledi:

“Referandum konusu Türkiye’nin iç meselesidir. Hiç kimsenin bir ülkenin içişlerine karışmasına izin verilmemeli. Türkiye’nin suçu ilerleyen bir ülke olması. Pakistan ve Türkiye aynı durumlarda. Ekonomik olarak gün geçtikçe güçleniyoruz, yönetimlerimiz iyi, teröre karşı mücadele ediyoruz ancak sorun Müslüman olmamızda. Birçok ülke için bunu hazmetmek zor.

Pakistan’da da durum böyle. Nükleer silaha sahip Müslüman bir devlet, ilerliyor, terörle mücadele ediyor ve dünyanın pek çok ülkesinin hoşlanmadığı şekilde başarıya ulaşıyor. Bu nedenle bir Müslüman ülkenin başarısı, ekonomik olarak güçlülüğü, birçok ülke için hazmetmesi zor bir durum. Ancak gerek Türkiye gerek Pakistan halkı olarak, bizler dirençli insanlarız. Odaklandık, dirençliyiz, başarılıyız ve inşallah da uzun vadede başarılı olacağız.”

- "Afganistan'da istikrar istiyoruz"

Pakistan Meclis Başkanı Sadık, Başbakan Navaz Şerif'in ülkede son dönemde artan terör saldırılarının Afganistan'da faaliyet gösteren terör örgütlerinden kaynaklandığı gerekçesiyle şubat ortasından bu yana kapalı tuttuğu iki sınır kapısının yeniden açılması yönünde verdiği talimatı da değerlendirdi.

Torkham ve Çeman kapılarının yeniden açılmasının her iki ülke için de iyi olacağını dile getiren Sadık, Afganistan’ın egemenliğine saygı duyduklarını ve bu ülkede istikrar istediklerini kaydetti. Sadık, istikrar olmaması halinde bunun İran, Türkiye ve komşu ülkelere de yayılacağına dikkati çekti.

Navaz Şerif, sınırın yeniden açılmasını “iyi niyet göstergesi” olarak nitelemiş ve söz konusu kararı almasında Afganistan ile Pakistan arasındaki ortak kültürel ve dini değerler ile sınırın kapalı kalmasından kaynaklanan ekonomik kayıpların etkili olduğunu ifade etmişti.

Afganların yürüttüğü barış sürecinin başarıya ulaşmasını istediklerini vurgulayan Sadık, bu konuda ellerinden geldiğince destekçi olacaklarını anlattı. Sadık, “Ancak Afganistan'daki teröristlerin Pakistan'daki alanları hedef almasını hazmetmek bizim için zor.” şeklinde konuştu.

İslamabad yönetimi, ülkede son dönemde artan terör saldırılarının Afganistan'da faaliyet gösteren terör örgütlerinden kaynaklandığı gerekçesiyle şubat ortasından bu yana iki sınır kapısını kapalı tutuyordu.

Pakistan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Kamar Cavid Bajva'nın Afgan sınırından yapılan militan saldırıların önüne geçmek için "yüksek tehlikeli alanlara" dikenli tel çekileceğini duyurmasına ilişkin olarak Sadık, saldırıları kontrol edebilmeleri halinde sınıra duvar örmeyeceklerini belirtti. Sadık, "Eğer bize bu konuda yardım ederlerse elbette bu bizim için iyi bir şey, fakat bu teröristlerin Pakistan'a girmesini durdurmak için başka yolumuz kalmazsa, tedbirler almak zorunda kalacağız. Bu tedbir duvar, elektrikli tel ya da ne olursa... En iyi seçenek, onların kendi taraflarından sorumlu olmaları ve bizim de kendi tarafımızdan sorumlu olmamız." ifadelerini kullandı.

İki ülke arasında, 19. yüzyılda İngilizler tarafından çizilen 2 bin 400 kilometrelik sınır bulunuyor.

- "Hindistan imzaladığı anlaşmalar konusunda sorumlu"

Sadık, Pakistan ile Hindistan arasında yaşanan "İndus Suları" krizini de değerlendirdi.

Pakistan Meclis Başkanı Sadık, yiyecek bir şeyleri olmazsa ve suları kalmazsa sonucun felaket olacağını belirtti. Hindistan'ın imza koyduğu anlaşmalar konusunda sorumlu olması gerektiğinin altını çizen Sadık, Yeni Delhi yönetiminin kendilerini seçenek bırakmayacak bir pozisyona itmemesi gerektiğini ifade etti.

Pakistan'ın en uzun nehri İndus, Çin'deki Tibet Platosu'ndan başlayıp Hindistan üzerinden devam ederek Pakistan'a ulaşıyor. Nehir, Haydarabad şehrinden geçip Karaçi yakınlarında Umman Denizi'ne dökülüyor. Dünya Bankasının, yaklaşık 10 yıl süren aracılığının ardından İndus Suları Anlaşması, iki ülke arasında 1960'ta imzalanmıştı. Yaklaşık 180 milyon nüfusu bulunan ve tarım için gerekli suyu büyük ölçüde bu nehirlerden karşılayan Pakistan, Hindistan'ın nehirler üzerine kurmayı planladığı hidroelektrik santrallerinin, kendisine ulaşan su miktarını azaltacağını savunuyor. Hidroelektrik santralleri planı, Hindistan'ın bu nehirlerden daha fazla su kullanarak anlaşmayı ihlal etmesi olarak yorumlanıyor.

Hindistan'ın Pakistan ve Bangladeş ile olan sınıra mülteci sorunu ve terörle mücadele amacıyla yakın gelecekte fiziksel bariyer yerleştirme kararını da değerlendiren Sadık, sınırların halihazırda kapalı olduğunu belirtti. Sadık, sınırların kapatılması halinde zaten oldukça sınırlı olan işlemlerle ilgili ne yapmak gerektiğine dair bir fikri bulunmadığını dile getirdi.

- "Bu, sürekli bir şey değil"

Pakistan parlamentosunda askeri mahkemelerin görev süresinin uzatılmasına ilişkin görüşmelerin devam etmesine yönelik bir soruyu da yanıtlayan Sadık, askeri mahkemelerin sadece teröristleri hedef almak için kurulduğunu söyledi. Yargıçların aileleri tehdit edildiği için karar veremediğini, tanıkların da aileleri ya da kendilerinin öldürüleceğini bildikleri için duruşmaya gelmediklerini anlatan Sadık, şunları kaydetti:

"İyi bir yargı sistemine sahibiz ama bu sistem hakimleri ve tanıkları korumuyor. Temel olarak bu askeri mahkemeler, sadece teröristleri hedefleyen bir yapı olarak kuruluyor. Hakimler, aileleri tehdit altında olduğu için karar veremiyor. Tanıklar, ailelerinin öldürüleceğini bildiği için mahkemeye gelmiyor. Şimdi biz askeri mahkemelere 2 yıllık bir süre verdik. Bu süreçte hükümetin de koruma sistemini tamamlaması öngörüldü. Bu iki yılda hükümet belli koşulları sağlamak zorunda. Asker, bu ilave sorumluluktan dolayı memnun değil çünkü daha birçok işleri var. Bu, sürekli bir şey değil."


Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.