Akif Kuruçay

Akif Kuruçay

Şaşı bakmak

Şaşı bakmak

Bir resme bakmamız isteniyor. Resim derken anladığımız manada “bir varlığın doğadaki görünüşünü tasvir eden” bir gösterge, biçim değil. Ne güneşli bir yazı ne gür ve loş bir ormanı ifade ediyor. Ne bir Gogh ne bir Şeker Ahmet Paşa... Renklerin birbirine girdiği, şekil ve muhtevası belirsiz, bilinçli bir şekilde bozulmuş, bulandırılmış bir metin bu aslında. Ortada duran bu anlamsızlığa ne düşünce ne inanç bir anlam atfedebiliyor.

Ancak iyice sokulmanız ve şaşı bakmanız durumunda iş değişiyor. Renk ve biçimsel karmaşanın katmanları arasına boyutlanmış sinsi bir ileti açığa çıkıyor. Gözünüzle gördüğünüz değil; ama zihinde yalın, kuru bir imge. Artık o bir resim olmaktan da çıkmış bir pipoya dönüşmüştür. Bu bir pipo değildir bile diyemeyecek durumdasınızdır. Çünkü başta bakmanız istenen yerde bir resim görememiş, üstüne paniklemiştiniz.

Bir saçmalıktan düze çıkabildiğiniz, anlamlı bir metne ulaşabildiğiniz için memnuniyet hissediyorsunuz. Gözünüzle doğrudan göremediniz, ama zihniniz size gösterilmek istenen göstergeyi olumladı. Hatta biraz da özgüveniniz kabardı, gerçek karşısında aldatılamayacak oluşunuzla gurur duydunuz, içten içe  böbürlendiniz.

Herkesin elinde bir resim tutuşturulmuş, onlardan bu resmi okumaları ve buradan bir yere varmaları isteniyor. Resmetme hüviyeti bile haiz olmayan bu şeyler gazete sayfalarından, televizyon ekranlarından evlere, ofislere, çarşılara, okullara, sokaklara, parklara, stadlara; geniş, derin ve karmaşık bir sosyolojinin her katmanına yayılıyor. Toplumda “Eğri oturalım doğru konuşalım.”, diye bir söz söylenir. İdealist kimseler hem doğru oturalım hem doğru konuşalım diye bu sözü tashih etme yoluna giderler. Belki bilimi yapılmıştır. Yamuk oturmanın inandırıcılığa tesir ettiği bir seviye muhakkak vardır.

Bakışta görüş olamayabileceği gibi görüşte de isabet olamayabilir. Burada bir, anlaşılamayan, ilk hâliyle algılanamayan bir resim var. Tıpkı hafta sonu eklerinde verilen üç boyutlu ilüzyonlar gibi. İki, bu resme hangi mesafeden –neredeyse- hangi açıyla bakmanızı isteyen bir irade, bir tahakküm var. Sizden eğri oturmanız istendiği gibi şaşı bakmanız istenmiş olabilir. Üç siz bütün şartlar yerine geldiğinde, kendisine leb denmeden leblebiyi anlamış makbullerden olursunuz. O hâlde maşallah, ne mutlu size.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Akif Kuruçay Arşivi
SON YAZILAR