Sigortalılar sürekli af beklentisi içinde

Sigortalılar sürekli af beklentisi içinde
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı ve Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bütçe Görüşmeleri esnasında gündeme getirdiği konular ile ilgili basın açıklaması yaptı.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreter Yardımcısı ve Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Plan ve Bütçe Komisyonunda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bütçe Görüşmeleri esnasında gündeme getirdiği konular ile ilgili basın açıklaması yaptı. İşte Kalaycı'nın açıklamaları:

SGK’da, son iki yılda açıkta artış var

Gelirleri giderlerini karşılayamadığı için açık veriyor. Tabii bütçe transferleriyle sosyal güvenlik açığını da karıştırmamak lazım çünkü Sosyal Güvenlik Kurumuna birçok görev veriliyor. 5 puan işveren teşvikinden tutun da makam tazminatı ödemesine kadar varan, SGK’nın hazineden olan alacakları oluyor, onlar da bütçe transferi arasında yer alıyor.

Son iki yılda açıkta bir artış var. Rakamları da vereyim. 2015 yılında 11,4 milyar lira, 2016’da 20,7 milyar liraya yükseliyor. 2017’nin sekiz ayında bir önceki yılın açığını aşan bir rakamla karşı karşıyayız.

Devlet prim katkısına rağmen. 2016’da 46,5 milyar lira devlet prim katkısı -SGK’nın raporlarına göre- 2017 yılının ilk sekiz ayında 33,5 milyar lira. Millî gelire oran açısından baktığımız zaman, 2002 yılında yüzde 2,27 imiş bütçe açığının millî gelire oranı.

SGK, Prim alacaklarını zamanında tahsil edemiyor

Tabii Sosyal Güvenlik Kurumunun en büyük sorunlarından birisi de bu prim alacaklarını zamanında tahsil edememesi ki Sayıştayın raporunda bir rakam dikkatimi çekti, 30 Kasım 2016 itibarıyla 45,2 milyar liralık alacak icra takibinde. Ayrıca, yine 2016 yılı sonu itibarıyla 45,7 milyar liralık alacak.

Kanunla, sigortalılara tanıdığımız, bir anlamda da vazgeçtiğimiz alacak var. Sonradan ihya edilip diriltilebilir ama vazgeçtiğimiz alacak var, 45,7. Özellikle BAĞKUR’lular, sağlık yardımından yararlanamaz duruma düşmemeleri için borçlarını sildirebiliyorlar. Daha sonra tabii cari prim üzerinden tekrar diriltebiliyorlar.

Sigortalılar sürekli af beklentisi içinde

Tabii bu sürekli yeniden yapılandırma düzenlemeleri bir anlamda alışkanlık hâline de geldi.  Sigortalılar sürekli af beklentisine girdiği için düzenli prim ödeme alışkanlığına maalesef çok büyük zarar verdi. Şu anda da yine çok büyük miktarda kurumun birikmiş alacağı var.

Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesini, ağırlaştıran bir unsur da sağlık harcamaları. 2002 yılında 7,6 milyar, 2016’da 68 milyar liraya çıkmış, Kurumun kayıtlarına göre. Tabii bu sağlık harcamalarındaki artışlarla ilgili sigortalılara, emeklilere çıkarılan bir de fatura var, katılma payları. Bir anlamda bu yük çalışanlara ve emeklilerin üzerine fatura edilmiş durumda. Sağlık sistemi bir anlamda paralı hâle getirilmiş durumda.

Asgari ücretlilerin tamamı,  emeklilerin de büyük çoğunluğu açlık sınırının altında.

Emeklilerimizin ve asgari ücretlilerin çoğu açlık sınırının altında.TÜRK- İŞ’in en son yayınladığı araştırmaya göre, baktığımız zaman, açlık sınırı 1.544 lira, yoksulluk sınırı 5.030 lira. Bu rakamlara baktığımız zaman asgari ücretlilerin tamamının, emeklilerin de büyük çoğunluğunun açlık sınırı altında olduğunu söyleyebiliriz. Yoksulluk sınırına hepsi giriyor zaten.

2018’de verilecek maaş artışlarına baktığımız zaman, kamu çalışanları ve emeklileri boyutuyla, yüzde 4+3,5. çok beklentileri karşılamayan bir oran. En son torbada biz vergilere çok yüksek oranda artışlar getirdik. MTV’ye yüzde 50. Sayın Maliye Bakanımıza teklifte de bulundum: Bu artışın yarısını emekliye, çalışana verelim, biz de destekleyelim MTV’nin artışını dedim. 

Emeklilerimiz ve çalışanlarımızla ilgili gelir artışı sağlayacak düzenlemeler yapmalıyız.

Bu yıl 1.300’den 1.404’e çıktı asgari ücret, yüzde 7,9. Maalesef enflasyonun altında kalmış durumda. Asgari ücretli bu yıl enflasyona ezdiriliyor. Tabii emeklilerimiz, asgari ücretliler ay sonunu getiremiyor, çoğu borç batağına girmiş durumda. Bugün gerek asgari ücret gerekse emekli aylıkları milyonlarca vatandaşımızın tek gelir kaynağı. Bu paralarla geçinmek mümkün değil. Emeklilerimizle ilgili, çalışanlarımızla ilgili gelir artışı sağlayacak düzenlemeler yapmamız gerekiyor.

Çalışma hayatı reform düzenlemelerini bir an önce gündeme almalıyız.

Çalışma hayatıyla ilgili yapısal sorunlara yıllardır duyarsız kalındığından sorun iyice çıkmaza girdi. Çalışanların motivasyonunu, verimini, çalışma barışını olumsuz etkiliyor bu durum. İşçilerin kıdem tazminatından esnek çalışmaya, işçi kiralamadan taşeronlaşmaya kadar birçok sistemde sorunlar var.

Son yıllarda artan güvencesiz ve kuralsız çalışma biçimleri, kayıtsız çalışma ve uzun çalışma süreleri, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması, bunların ihmal edilmesi ve denetim ve yaptırım eksikliği çalışma barışının bozulmasında en önemli faktörler.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, gerekli gördüğümüz yedi reform alanlarından birisi iş gücü piyasası ve çalışma hayatıyla ilgili.İş gücü piyasası ve çalışma hayatı reformu üzerinde titizlikle durulması gerekiyor ve bir an önce gündeme alınması gerekiyor.

Ülkemizin en temel sorunu işsizlik, yoksulluk ve güvencesiz istihdam.

 Bugün itibarıyla, baktığımız zaman, ülkemizde en temel sorun işsizlik, yoksulluk, güvencesiz istihdam şartları, uzaklaşılan, piyasalaştırılan sosyal devlet anlayışı. Bugün baktığımız zaman, sendikal örgütlülük ülkemizde maalesef zayıflamış ve sendikalaşma oranı OECD ve Avrupa Birliği ülkelerine göre çok düşük.

Sendikal örgütlenmeyi zayıflatan politikalar terk edilmeli.

Sendikalar demokrasinin damarları. Sendikaların kan kaybetmesi, demokrasimiz açısından bir zaaf. İşçinin arkasında haklarını koruyan bir örgütün olmaması, işçiyi işveren karşısında daha güçsüz konuma getirmekte ve haklarını alamamasına neden olmakta.

Sendikalaşmayı zorlaştıran, sendikal örgütlenmeyi zayıflatan politikalar terk edilmeli, çağdaş normlarda endüstri ilişkilerinin tesisi için sendikalı işçilerin ve toplu sözleşmeli iş yerlerinin artırılmasına destek sağlayacak düzenlemeler getirilmeli.

İşsizlikte, ne eğitimde ne istihdamda yer alan gençlerimizin oranı üçte 1 düzeyinde.

Çalıma hayatı, işçi ile işveren haklarının dengeli bir şekilde korunması yanında, işin korunmasını da dikkate alan politikalar çerçevesinde tanzim edilmeli. İşsizlik 10,6; evet, son açıklanan ama baktığımız zaman, dört yıldır önemli oranda arttı ve çift haneye çakıldı kaldı ki 2018 beklentisi de ya da tahmini de çok düşük değil.

Sadece geçen yıl ile bu yılı karşılaştırıp bu sorunu çözülmüş gibi göstermek doğru değil. İşsizlikte, özellikle genç işsizlikte son verilerde de artış var. Ne eğitimde ne istihdamda yer alan gençlerimizin oranı üçte 1 düzeyinde.

Kamuda sömürü düzeni kuruldu.

 İşsizliği önlemeye dönük bir politika uygulamadığımız gibi, özellikle kamuda bir sömürü düzeni de kuruldu, taşeron işçisi, sözleşmeli, 4/C’li, vekil, geçici, fahri, İŞKUR elemanı statüsünde kamu hizmetlerini götürür hâle geldik.

İmamları bile İŞKUR kanalıyla çalıştırır hale geldik.

Çok ilginç bir şeyle de karşılaştım, önceki gün Genel Kurulda da gündeme getirdik; imamları bile  İŞKUR kanalıyla çalıştırır bir duruma geldik, temizlik işçisi statüsünde tahsis yapılıp imam olarak çalıştırıyoruz. Bunlar artık bir sömürü oldu. Aynı işi yapan, emsallerine göre çok düşük ücret ve hakları olan kişiler olduğu ortada. Bu alanda köklü bir reform yapılması gerekiyor.

Taşeron çalışanların, tamamını kapsayacak bir düzenleme mi getiriyorsunuz, şartları ne olacak?

Taşeron işçilikle ilgili -uzun uzun anlatmama gerek yok, geldiğimiz durum itibarıyla baktığımız zaman Sayın Bakanım, hani “Yıl sonuna kadar bu düzenleme yapılacak.” diye zatıalinizin de Sayın Başbakanımızın da Maliye Bakanının da açıklamaları oldu.

Torba kanuna bakıyoruz, bir madde var, yardımcı işlerle ilgili kamu kurumlarının ihaleye çıkmadan önce ücret ve sayı itibarıyla o gün görüş almasını arıyoruz. 1/1/2018’den sonra, torba maddede yer alan husus. Yardımcı işlerde çalışanlara kadro vermeyecek misiniz ya da sözleşme mi yapacaksınız, vermeyecek misiniz?

Bir önceki, benim de hemşehrim olan Sayın Başbakanın AK PARTİ’nin grup toplantısında yaptığı konuşma var, “Asıl da yardımcı da hepsini kamuya alacağız.” diye açıklaması var. Ama torbaya böyle bir madde gelince sanki yardımcı işlerde çalışanlar kapsam dışında bırakılacakmış gibi bir intiba oluşturuyor.

Tüm taşeron işlerde çalışan insanımızın tamamını kapsayacak bir düzenleme mi getiriyorsunuz, şartları ne olacak.

Geçici mevsimlik işçilerin çalışma süresiyle ilgili kısıtlamayı kaldıralım.

Geçici mevsimlik işçiler var, onların da beklentileri var. Bugün yine kamu kurumlarına baktığımız zaman beş ay, 29 gün çalıştırılan; başta ormanda, çay işletmelerinde, demir yollarında, daha sonra ara verilen çalışanlarımız var ama onları çalıştırmadığımız dönemde ne ilginçtir ki taşeron eleman çalıştırıyoruz ya da İŞKUR elemanı çalıştırıyoruz.

Yıllardır orada çalışan, tecrübeli çalışanlar bunlar. Onların çalışma süresiyle ilgili kısıtlamayı açsak ya da onları sürekli işçi hâline getirsek devlet de kârlı çıkacak, o çalışan da kârlı çıkacak bu işten ama her ne hikmetse onların bu sorunu aşılmış değil.

Geçen yılki toplu sözleşmeyle ilgili protokol törenindeki Çankaya’da Başbakanlık konutunda bu tören yapılmıştı. Bir önceki Sayın Başbakan, Sayın Davutoğlu Sendika Başkanıyla birlikte işçilerin huzurunda “Bu kısıtlamayı aşacak sürekli çalışmalarını sağlayabilecek düzenlemeyi yapacağız.” Diye, Protokole de konuldu bu hüküm ama bu konuda da maalesef bugüne kadar bir sonuç alınmış değil.

Yeni personel ve ücret rejimini düzenleyen reformlar bir an önce gerçekleştirilmeli.

Adalet ve Kalkınma Partisi on beş yıl önce iktidara geldiği zaman “Yeni bir personel rejimi ve ücret rejimini süratle hayata geçireceğiz.” demişti ama bugüne kadar maalesef o anlamda gerekli reform düzenlemeler yapılmadı. Personel rejimi ve ücret rejimi karmakarışık, delik deşik hâle geldi, içinden çıkılmaz hâle geldi ki bir taşeron işi bile işte yıllardır, aylardır uğraştırıyor. Bu anlamda geleceğimiz açısından kamu çalışanlarının gerek ücret rejimi gerekse personel çalıştırmayla ilgili rejimi düzenleyen reformlar bir an önce gerçekleştirilmeli.

Sayın Bakana sorulan sorular:

MUSTAFA KALAYCI (Konya) – 

  • Kamu çalışanlarına verilen ek ödemeden SGK primi kesilmiyor. Bu konuda herhangi bir cezai müeyyide uygulamayı düşünüyor musunuz?
  • İkincisi, staj döneminde yapılan doğumları borçlandırıyorsunuz uygulamada. O hâlde, staj dönemine borçlanma hakkı vermeyi de düşünüyor musunuz, bu konuda bir çalışma var mı?
  •  Kadınların sigortalılık öncesi dönemine borçlanma hakkı vermeyi düşünüyor musunuz, bir çalışmanız var mı?
  •  Taşeronla ilgili tasarı asıl iş ve yardımcı işçilerin tümünü kapsayacak mı, tümünü kamuya almayı öngörüyor mu?
  • Geçmişte hizmeti olan, 2000 yılı öncesi hizmeti olan, vergi mükellefiyeti olan ama BAĞ-KUR tescili olmadığı için hizmetine sayılmayan çalışmalara borçlanma hakkı verecek misiniz?
  •  Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili bir çalışmanız var mı?

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.