“Siyaset nezaket ister”

“Siyaset nezaket ister”
Siyaseti “Mektepli” siyasetçi ile konuşmak da ayrı bir keyif.

Fehmi Başaran Kimdir?

1953 yılında Konya’da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Bir süre Kaymakamlık yaptıktan sonra Maliye Bakanlığı’nda  Başhesap Uzmanlığı yaptı. 1987’de İngiltere’de 1 yıl süreyle mesleki inceleme ve araştırmalarda bulundu. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı, Başbakanlık Çevre Müsteşar Yardımcılığı ve Çevre Bakanlığı Müsteşar Vekilliği yaptı. Bu arada Yarımca Petrokimya A.Ş. ve Kütahya Porselen A.Ş.’de Denetçi, Türkiye Yapağı ve Tiftik A.Ş. ve PETKİM Petrokimya Holding A.Ş.’de Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalıştım.

1998 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nca Sayıştay Üyeliğine seçildi. Sayıştay’da 1. Daire Üyesi ve 4. Daire Başkanı olarak görev yaptı. 2011’den itibaren Sayıştay Başkan Yardımcısı (Başkan Vekili) olarak görev yapmaktayken 25. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde Konya’dan aday adayı olmak üzere görevinden ayrıldı.

Röportaj: Çiğdem Kurut

Siyaseti “Mektepli” siyasetçi ile konuşmak da ayrı bir keyif. Bilimsel olarak aslında siyasetin ne demek olduğunu, politika ve siyaset arasındaki farkı, siyasilere karşı önyargılarımızın nedenini ve olması gerekeni Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu, devletin üst kademelerinde yöneticilik yapmış, devlet ağırlığında bir milletvekili aday adayıyla konuştuk. Fehmi Başaran, siyasette teoriyle pratik arasında nasıl bir çelişki olduğunu da anlattı… Röportajda…

 

Siyasete nasıl başladınız

Çocukluğumdan beri ilgi duyuyorum. Üniversitede Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne gittim. Orada bu işin teorisini okudum. Tabi bir de bunun eğitimini alınca ilgim daha da arttı. Bu konuda bizim jenerasyon biraz daha toplumsal sorumluluk yüklenen bir jenerasyondu. Siyaseti toplumsal sorunların çözümü için bir araç olarak gördük ve idealist yetiştik. Siyasetin zorlukları var elbette ancak zorluklarını o anda görmek mümkün değildi. Genç yaşlardan itibaren üst düzey görevlerde bulundum. Siyasilerle, bakanlarla çalıştım. Bu da bize bazı şeyler aşıladı. Yani kısaca hizmet etmek için siyasetin şart olduğu gerçeğini öğretti.

 

Teorikte siyaseti öğrenseniz de pratikte yaşananlar çok daha farklı mı?

Teoriyle pratik arasında çok fark var. Demokrasinin çeşitli ülkelerde çeşitli uygulanış biçimleri mevcut. Her yerde aynı şekilde uygulanmıyor. Yine de demokrasi toplumların sosyal ve kültürel gelişimiyle bağlantılı. En iyi işleyen demokrasi, sosyal yönden, ekonomik yönden, kültürel yönden gelişmiş ülkelerde mevcut. Siyaset de oralarda daha adil işliyor ve daha işlevsel gibi görünüyor. Gelişmemiş toplumlarda ise insanlar zorlanıyor. Adı demokrasi bile olsa.

 

Türkiye’de son yıllarda uygulanan siyaset ve kullanılan üslubu bilimsel olarak nasıl değerlendirirsiniz?

Zaman zaman belli bir seviye korunarak yapılıyor. Ama maalesef bazen belli bir seviyenin altına düşürülüyor. Öyle olmaması lazım. Çeşitli platformlarda, zeminlerde yapılan siyasette biraz bilgi eksikliği görüyorum ben. Eksik bilgilere dayanarak siyaset yapılıyor. Bu da tabiki yanlış sonuçlara yol açıyor.  Sonra da insanlar siyaset böyledir diyor.

 

Siyasetin ve siyasetçinin insanlar üzerinde oluşturduğu algı değişir mi?

Her şeyin bir olması gerekeni var bir de olanı . Her zaman için de bu arada bir mesafe söz konusu oluyor. Siyasetin doğasında rekabet var, halkla iç içelik var. Siyaset nasıl olmasın derseniz çok güzel bir çerçeve çizilebilir. Ama bu işe yarar mı yaramaz mı bilemem. Siyaset halk için, millet için yapıldığına göre tabi ki öncelikle halkın  temenni ve beklentilerini, isteklerini göz önünde bulundurması lazım.  Teoriye saplanıp kalmaması gerekir. Ama siyasetin bir temeli de olması lazım. O temeli kaybetmemek  gerek. O zemini kaybettiğinizde olay değişir. Ayrıca siyaset ile politikayı da birbirinden ayırmak lazım. Siyaset yönetme sanatıdır. Politika günlük polemiklere dayalı yapılan bir mücadele gibi geliyor bana. Halkımız da öyle anlıyor bunu zaten. Politikacı deyince o şekilde anlıyor, siyasetçi deyince biraz daha devlet adamı şeklinde algılanıyor.

 

Vatandaşların siyasilerin karşısında hakkını sorgulaması olumlu bir gelişme mi?

Bunu ben de olumlu görüyorum. Ama elbette karşılıklı bir saygı çerçevesinde. Herkesin gücü de aynı değil. Siyasiler arasında da bu geçerli. Aynı partideki vekillerin etkisi bile birbirinden farklı. Vatandaş milletvekilini tabi ki de vekili olarak görüyor. Millet asıldır. Vekilin uyması gereken kurallar var. Yani seçenin de seçilenin de karşılıklı saygı içerisinde bu vekalet ilişkisini sürdürmesi gerekir.

 

Neden AK Parti’yi tercih ettiniz?

Türkiye’de. Demokrat Parti’yle gelen belli bir çizgi var. Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve AK Parti. Türkiye’nin gerçeği.  Öbür tarafta da CHP’nin ve MHP’nin temsil ettiği başka bir çizgi var. Yaradılış ve karakter olarak biz hep bu ana damara yakın olduk.  Demokrat Parti’yle başlayan  ‘Yeter söz milletindir’, “Milletin iradesi her şeyin üstündedir” anlayışını devam ettiren partilere yakın olduk. AK Parti’nin kurucuları arasında yakın arkadaşlarımız var. Bunun da etkisi olmuştur.

 

Siyasette nasıl olunmalı?

Siyasetteki imaj insanın kendi şahsiyeti ile ilgili.  Başkalarına saygılı, nazik bir insansa  bu özellikler tüm hayatına yansıyor. Siyaset  yapınca da siyasetine yansıyor. Zorlamak da lazım tabi ki  zaman zaman. Ama hiç bir zaman unutmamalı ki siyaset bir hizmet aracıdır. Kavga yeri değildir. Gerek kendi partimiz içinde gerekse diğer partilere karşı bu anlaşıla hareket etmek lazım. Biz Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olduğumuz için bazı şeylere daha farklı bakabiliyoruz. Öğrenciyken her görüşten insan vardı fakültede. Hatta sol görüş hakimdi diyebilirim.  Bugün öyle arkadaşlarımız var ki, ilişkilerimiz çok iyi. Ayrı görüşte olsak bile. Kavga bu ülkeye fayda getirmez. Siyaset belli bir nezaket seviyesi ister. Siyasetçinin hareketi halkı çok etkiler. Siyasetçi bunun bilincinde olmalı.

 

Aday adaylığınıza ailenizin tepkisi ne oldu?

Bürokraside belli bir yere gelmiştik. Eşim “Rahatımızı niye bozuyorsun” dedi. Ama ben yaradılış olarak emekli olup evde oturacak bir insan değilim. Hep sosyal bir insan oldum. Önce çocuklarım da tedirgin oldu. “Siyaset zor iş” dediler ama şimdi hepsi destekliyor. Burada hizmet var. Benim amacım da sadece hizmet üzerine odaklanmak.

 

Bürokrat ve siyasi kimlik arasındaki en önemli fark ne oldu sizin için?

Ben kaymakamlık da yaptım. Halkla yakın ilişki içinde idik. Zaten halkın içinden çıktık. Onların konuşmasını, davranışını bilmeyen insan değildim. Ankara’da biraz daha farklıydı. Ama sonuçta mizacımız belli. Siyasetçi olsam da yönetici olsam da bu mizaç değişmez.

 

Bu seçimlerden ne bekliyorsunuz?

Her seçim önemli ama bu seçimin önemi daha büyük. Çok stratejik bir bölgedeyiz. Mevcut hükümetin dış politikasını desteklediğimiz için de bu partiye geldik. Kritik zamanlar geçiriyoruz. Türkiye bölgedeki etkinliğini belli seviyeye çıkardı. Türkiye artık eskisi gibi değil. Ama maalesef Türkiye’nin rakipleri ve ilerlemesini istemeyen bir takım güçler var. Tarihin düğümlerinin atılıp çözüldüğü zamanlar olur. Şimdi gerçekten o zamanı yaşıyoruz. Belki 20, 30 yıl sonra göreceğiz.

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.