Abdullah Sadık

Abdullah Sadık

Sizi REİS’e Havale Ediyorum

Sizi REİS’e Havale Ediyorum

Globalleşen bir dünyada yaşamanın olmazsa olmazları vardır. Kendinizi yeteri kadar “zeki” görmüyorsanız işiniz oldukça zor. Hem iç hukuk kurallarını bilmek, hem irtibatlı olduğunuz ülkenin hukuk kurallarını bilmek, hem de uluslararası kural ve terimlere vakıf olmak zorundasınız. Hele bir de kendi işleriniz “köylü kurnazlığı” mantığı üzerine kurulu ise zeki olmak da yetmeyecektir; “süper zeka” olmanız gerekecektir.

Yurtdışına çıkmak için tüm işlemleriniz tamamladınız. Ne olur ne olmaz deyip yanınıza 5.000 Amerikan dolarına eşit gelecek bir döviz aldıysanız sorun yok. Kendi kendinize “belki fazlasına ihtiyaç duyarım, ben daha fazlasını cebime koyup çıkayım” derseniz, karşınıza bir kural çıkacaktır. Bu kural “Türkiye’de yerleşik kişiler, görünmeyen işlemler çerçevesinde bankalardan döviz satın aldıklarını kanıtlamak kaydıyla 5.000 ABD Doları ve eşitini aşan miktarlardaki efektifi beraberlerinde yurt dışına çıkarabilirler.” şeklindedir. Bu kuralın ne manaya geldiği veya gelmediğini bilmeden ceplerinize parayı istiflememenizi tavsiye ederim.

Bu örnek sizin globalleşmenize uymamış olabilir. Yeni bir örnek verelim o zaman. Şimdi siz “Benim ithalatla, ihracatla işim olmaz. Görünmez işlem olarak tanımlanan ve fakat sebebi sorulduğunda da izahı mümkün bir hukuki gerekçesi bulunan bir işlem de değil. Sana ne kardeşim para benim değil mi bankadan transfer yapacağım.” diyenlerden misiniz? Karşınıza “Bankalarca yapılan ithalat, ihracat ve görünmeyen işlemler dışındaki yurt dışına yapılan 50.000 ABD Doları ve eşiti dövizi aşan işlemler Merkez Bankası’na bildirilir. Nedeni yasa dışı parayı önlemek ve para trafiğinin denetimini sağlamaktır. kuralı çıkar. Buyurun, para sizin, yapın havalenizi. Hesabını vermeye hazırsanız sorun yok; nasıl verecekseniz.

Sizi “köylü kurnazı” olarak tanımlamıştık değil mi? Bulursunuz yurtdışına para çıkarmanın yolunu.

Havale mi yapacaksınız, cebinizde mi götüreceksiniz?

Önce cebimize koyup çıkarmak size daha cazip geliyordur eminim. O zaman size ceplerine en fazla 5.000 Amerikan doları koyacak bol miktarda kurye gerekir. Ama siz bulursunuz bunun bir yolunu. Gelin bir büyük organizasyona imza atalım. Yurtdışından çoluk, çocuk toplayıp getirelim ülkemize. Şenlikler düzenleyelim. Her biri yeteneklerini sergilesin. Şarkılar, türkülerle yer gök inlesin. Bu organizasyon öyle büyük olsun ki, stadyumlar dolup taşsın. Bu çocukları çok sevsin yurdumun insanı, göz yaşları sel olup aksın bu çocukları gördükçe. Hayırseverlerin burunları sızlasın. Bu çocuklar ve bu çocukları yetiştirenler için hayır yapma yarışına girişsinler. Çocukların cepleri harçlıklarla dolsun. Ama dikkat havaalanında hiç birinin cebindeki para 5.000 Amerikan dolarını geçmesin. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım, asıl niyetimiz ortaya çıkmasın. Uçakta toplayalım bu çocuklardan emanetlerimizi, basalım bavullara. İndiğimiz ülkede bavul dolusu para sorun olmaz merak etmeyin. Nasıl olsa yolculuk “muz cumhuriyeti” olarak tanımlanan ülkeye. Sizi tebrik ediyorum. Nerden baksanız üç bin öğrenci vasıtasıyla on beş milyon doları transfer ettiniz.

Ama bu örnek size yetmeyecektir eminim. Siz yine bu ülkelere gidip gelecek birilerine emanet verme yolunu da ihmal etmeyin. Arada bir iş adamlarının, akademisyenlerin, öğretmen ve öğrencilerin yani özetle sizi kırmayacakların yurt dışı geliş gidişleri olacaktır.

Anlamadım, bana “dar kafalı adam sen de, transferi gereken para milyarlarca dolar” mı dediniz? Kusura bakmayın, ben sizi küçümsemişim.

Yeni bir yöntem lazım size. Başta yazmıştım gerçi. Bazen “zeki” olmak yetmiyor, “süper zeka” olmak lazım. O da ben de olmadığına göre ehline müracaat edelim. Bir banka müdürü bulalım ve “Müdür bey, bu para bize yük geliyor. Uzak diyarlarda bu paranın yolunu gözleyen bir adamcağız var. Aman bu derdimize bir çare buluver.” ricasında bulunalım. Müdür bey alsın eline bağlamayı, biz de keselim ağlamayı. Evet müdür bey, sizi dinliyoruz.

Müdür başlar anlatmaya: “Abiler siz gidin, bana on sekiz yaşından büyük akli melekeleri yerinde, yani deli olmayan, güvendiğiniz, işyerinizde çalışan, erkek-kadın fark etmez, evladınız, kayınbiraderiniz, baldızınız, çaycınız, bekçiniz, şoförünüz yani kısaca insan olan kim varsa alın gelin. Ben paralarınızı 50.000 Amerikan doların altında rakamlarla transfer eder dururum. Bu 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunu falan da kafanıza takmayın. Zaten yasada “şüpheli işlem” diye bir tanım var, ben sizin neyinizden şüpheleneyim abiler, sizi kendim gibi bilirim, siz toplayın ben çıkarırım dışarıya, teferruatlara takılmayın, hizmette yarışalım abiler. Bizim bu işlemleri de kontrol edecek olanlar da benim gibi hizmet aşkı ile yanıp tutuşuyorlar, benim abim onların da abisi olur. Banka sizin abiler, devlet bizim abiler. Birden coştum, sormayı unuttum çay içer misiniz abiler?”

Alkışlıyorum. Hatta ayakta alkışlıyorum sizi. Ben sizden korktum. Sanki “YÜZYILIN SOYGUN HAREKETİ” bu. Benim sizinle mücadele edecek bir gücüm falan da yok zaten. Sizi REİS’e havale ediyorum. Eminim REİS bulacaktır bir yolunu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Sadık Arşivi
SON YAZILAR