Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Sultan Selim Câmiî ve Külliyesi -1

Sultan Selim Câmiî ve Külliyesi -1

  • Caminin kuzey girişteki ahşap kapı kanatları üzerinde şu güzel söz yazılıdır: “Mü’min mescidde sudaki balığa benzer; münafık ise mescidde kafesteki kuşa benzer.”
     

 

Sultan Selim Camiî ve Külliyesi, Konya’nın Karatay İlçesi, Aziziye Mahallesi’nde Müze Alanı Caddesi 3 numarada kayıtlıdır.

Mevlâna Dergâhı’nın batısında bulunan ve Selimiye Camisi olarak da adlandırılan yapı, klasik Osmanlı Mimarisi’nin Konya’daki en güzel örneklerinden biridir.

Yapı, Mevlânâ Dergâhı’nın güney batısında, bir manzume içinde yer almakta idi. Ancak bu manzumeden günümüze yalnız cami ve caminin güney batı köşesinde yer alan, XVIII. yüzyılda inşa edilen Yusuf Ağa Kütüphanesi ulaşabilmiştir. Caminin kuzeyinde yakın tarihlere kadar mevcut olan iki adet medrese, imaret, şadırvan ile güneyindeki hamamdan bu gün hiçbir iz kalmamıştır.

Günümüzde Sultan Selim Camii ‘Selimiye Camii) olarak bilinen yapı kaynaklarda Câmi-i Cedîd, Câmiî Şerî-i Sultan Süleyman şeklinde kaydedilmiş, daha sonra bitişiğinde II. Selim’in inşa ettirdiği imaretten dolayı II. Selim’e maledilmiştir.

Yapının üzerinde inşa kitabesi bulunmadığından, yapılışı ile ilgili bilgiler tarihi belgelerden elde edilmektedir. Bu bilgilere göre cami; Kanuni Sultan Süleyman zamanında, onun Konya valisi olan oğlu Şehzade II. Selim (Sarı Selim) tarafından yaptırılmaya başlanmış (1558-1566), Kanuni’nin ölümünden sonra Sultan II. Selim’in saltanatı sırasında 1567’de tamamlanmıştır. Sultan Süleyman döneminde inşasına başlanan ve II. Selim döneminde tamamlanan bu camiye, bazı kaynaklarda “Süleymaniye Camii” adı da verilmektedir. Yapı her ne kadar Mimar Sinan’a atfediliyorsa da mimarı kesin olarak bilinmemektedir.

Cami, klasik dönem Osmanlı camileri arasında merkezi kubbesi tek yönden yarım kubbe ile genişletilmiş gruba dahil edilmektedir. Hammer, caminin Ayasofya, Şehabeddin Uzluk ise eski Fâtih Camii örnek alınarak inşa edildiği görüşündedir. Sinan’ın Gözleve’de yaptığı camide küçük ölçüde tekrarlanan eski Fâtih Camii planı burada daha büyük ölçüde uygulanmıştır.
Plan itibaryle Konya’daki Şerafettin Camii’ne benzeyen yapı, kareye yakın dikdörtgen harimi ve kuzeyindeki son cemaat revakları, bunların uçlarında yükselen iki minaresi ile dikkati çeker. Harim mihrap tarafına yakın haçvari planlı iki kalın ayakla, aynı eksende iki sütunçe ve kuzey duvarına bitişik daha kalın ayakların taşıdığı ortada merkezi bir kubbe ile kapatılmış. Kıble tarafına da bir yarım kubbe eklenmiştir. Doğu ve batı yanları üçer kubbe ile örtülüdür. Merkezi kubbe yaklaşık 12 metre çapında, öndeki kubbe bunun yarısı kadardır. Yandaki eş büyüklükte üçer kubbenin büyüklüğü ise merkezî kubbenin yarı çapı ölçüsündedir. Yapının, kuzeydeki daha büyük olmak üzere üç kapısı bulunmaktadır. Kuzeydeki taşkapıda zengin bir mermer işçiliği göze çarpar.

Mihrap ve minber temiz ve beyaz mermerden olup nişi köşelidir. Cephesi mukarnas dolgulu bordürlerle çerçevelenmiş, köşeliklere birer kabara konmuştur. Kavsaradaki zengin mukarnaslar tepede bitkisel bir taçla tamamlanır. Minberin kaidesindeki dilimli kemercikler, sivri kemerli geçit ve üstteki köşk ve külâhta, aynalık ve korkuluklarda ince ve kaliteli bir işçilik göze çarpar. Aynı şekilde kubbelerin iç kısımları da sıva üzerine renkli boyaların kalem işi olarak tezyin edilmiştir. Osmanlı döneminin motiflerini taşıyan süslemeler sonraları büyük ölçüde yenilenmiş, bu arada minberin külâh kısmı da Mevlâna Türbesi’ndeki Kubbe-i Hadra’ya benzer şekilde değiştirilmiş. Son cemaat yeri yedi kubbe ile örtülüdür. Kubbeleri taşıyan mermer sütunların başlıkları mukarnastır. Kubbelerin iç yüzeyi de kalem işi olarak tezyin edilmiştir. Minareler tek şerefeli olup şerefelerin çıkmaları mukarnaslı, korkuluğu mermer şebekelidir. Yapının ilk tamir keşfi 21 Temmuz 1690 tarihlidir. XX. yüzyıl başlarına kadar yaklaşık 10 büyük onarım geçiren ve âdete yeniden inşa edilen caminin Kanûnî Sultan Süleyman ve II. Selim tarafından tahsis edilmiş vakfı yaktur. Cami görevlileri ücretlerini Sultan selik İmareti ve Celâliye vakıflarından alıyorlardı. 1035’te (1625) bir emr-i şerifle konya’da “Ermeni perakendesi”nden 154 neferin cizyesi Mevlâna dergâhı ile Sultan Süleyman han Camii görevlilerine tehsis edilmiştir. Ayrıca birçok hayırsever camide görev yapacak olan müderris, dersiâm, imam, hatip gibi görevlilerin ücretlerinin karşılanması için vakıflar kurmuştur.

 

Devam edecek.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR