Tarihi "Meydan Şadırvanları"nda Sıcak Hava Molası

Tarihi "Meydan Şadırvanları"nda Sıcak Hava Molası
Osmanlı döneminde inşa edilen ve insanların etrafında dinlenip, su içtiği mekanlar olarak bilinen "meydan şadırvanları" zamana direnmeye devam ediyor- NKÜ İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Köse:- "Osmanlı döneminde

TEKİRDAĞ (AA) - Osmanlı döneminde hayırseverler tarafından yaptırılan, insanların etrafında dinlenip su içtiği ve şadırvanlı kahve olarak da varlığını devam ettiren "Meydan Şadırvanları", sıcak havadan bunalanların uğrak yeri haline geldi.

Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Köse, Farsça asıllı bir kelime olan şadırvanın, çadır ve gölgelik anlamına geldiğini söyledi.

Şadırvanı "genelde cami avlularında yer alan ve ortasındaki havuzun kenarındaki musluklardan akan su ile abdest alınan yapı" olarak tanımlayan Köse, şunları kaydetti :

"Şadırvan, havuzunun ortasında fıskiyesi olabildiği gibi çoğunlukla üstü kubbeli olan bir su tesisidir. Çeşme ise Farsça göz anlamına gelen çeşmeden dilimize geçmiştir. İslam medeniyetinde ve kültürümüzde suya çok önem verildiği için özellikle Osmanlı döneminde vakıf eseri olarak adeta her camiye bir şadırvan, her semte bir sebil, her mahalleye bir hamam, her köşe başına, meydana ve sokağa bir çeşme yaptırılmıştır. İslam dini su temin etmeyi, iyiliklerin, sadakaların en faziletlilerinden biri olarak görmektedir. 1356'da Gazi Süleyman Paşa tarafından fethedilen Tekirdağ'da da Osmanlı dönemine ait birçok vakıf hayır eseri bulunmaktadır ve bunların büyük bir kısmı da çeşme, şadırvan ve meydan şadırvanlarıdır. İnsanlar bu şadırvanlarda dinlenip, bir yudum su içip ve sıcak havadan bir nebze olsun nefes almışlardır."

Köse, Tekirdağ'da sayısı giderek azalan şadırvanlarda insanların su içmeye ve başında dinlenmeye devam ettiğini söyledi.

- Şadırvanlar zengin motif ve süslemelerle işlenmiş

Fatih Köse, ayrıca Rüstem Efendi tarafından sahil kenarına 1856 yılında hayır eseri olarak yaptırılan şadırvanın hala ayakta olduğunu, dört cephesinde talik hatla yazılı kitabesi bulunduğunu ve eserin zengin motifler içeren süslemelerle mermere işlendiğini kaydetti.

Bir diğer eserin Hacı Süleymanzade Hacı Seyyid Said Bey tarafından vefat eden hanımı için yaptırılan meydan şadırvanı olduğunu belirten Köse, şöyle devam etti:

"Bu yapı özgün yerinden sökülerek, havuzunun bazı parçaları da yok olmuş bir halde Tekirdağ Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'ne kaldırılmıştır ve günümüzde de orada bahçede sergilenmektedir. Bir diğer tarihi şadırvanımız da Muratlı Caddesi'nde yer alan kitabesi okunamayan Cigalazade İbrahim Bey tarafından Ahmed Bey için yaptırılan şadırvandır. 17. yüzyıl sonlarına ait olduğu tahmin edilen şadırvanın kare şeklindeki havuzu ortasında dört köşe bir direk bulunur. Çiftlikönü'nde üç yol ağzındaki meydanda yer alan ve Cumhuriyet döneminde ihya edildiği anlaşılan çeşmenin mermer sütun direği üzerinde günümüz alfabesiyle ve büyük harflerle 'Kesriye mubadillerinden Süleyman Çavuş oğlu İslam Gökay hayratıdır 1944' yazılıdır. Burası Osmanlı dönemindeki geleneği canlı bir şekilde devam ettirmesi bakımından önemlidir. Etrafında insanlar oturup çay içmekte ve sohbet edip gazete okumaktadırlar. Bu yüzden buraya Tekirdağ'ın son şadırvanlı kahvesi ya da yaşayan, yaşatılan meydan şadırvanı diyebiliriz."

Köse, dönemin tarihi dokularını yansıtan meydan şadırvanlarının korunması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğini sözlerine ekledi.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.