Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesi davası

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın öldürülmesi davası
Diyarbakır'da 23 yıl önce dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Aydın'ın da aralarında olduğu 16 kişinin hayatını kaybettiği olayla ilgili İzmir'de görülen davada, sanık emekli Albay Hatipoğlu ifade verdi- Hatipoğlu: "Bahtiyar Paşa birliği sevk idare

İZMİR (AA) - Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği olayla ilgili İzmir'de görülen davada, sanık Eşref Hatipoğlu ifade verdi.

İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada tutuksuz sanık dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu, 4 mağdur ve taraf avukatları hazır bulundu.

Mağdur avukatlarının iddianamenin sanığın yüzüne karşı okunması talebi, sanık avukatının ise bunun reddi yönündeki talebini değerlendiren mahkeme, iddianamenin yeniden okunmasına gerek olmadığına karar verdi.

Taleplerinde ısrarcı olduklarını belirten mağdur avukatlarından Fethi Gümüş, sanığa hakkındaki suçlamaları bilip bilmediğini sordu.

Örgüt kurmakla suçlandığını söyleyen Hatipoğlu, "Emrimdeki askerlerle birlikte örgüt mü kurdum ben? Birden fazla insanın öldürülmesiyle veya öldürülmesi için emir vermekle suçlanıyorum, bunları da anlatacağım. Bir diğeri, Lice halkını devlete karşı isyana teşvik ettiğim iddia ediliyor. Ana unsurlar bunlar. Bir de yanımdaki komutanım Bahtiyar Aydın'ı şehit etmekle suçlanıyorum" yanıtını verdi.

Saldırıyı püskürtmek için bölgede olduklarını, üzerilerine açılan ateşe karşılık verdiklerini, o gün görev yapanların da ifadelerinin ortada olduğunu söyleyen Hatipoğlu, olaya ilişkin savunmasını daha önce mahkeme hakimine verdiğini, 20 yıllık zaman aşımına birkaç gün kala davanın iyi araştırılmadan açıldığını, suçlamaları kabul etmediğini ve iddiaların asılsız olduğunu savundu.

Söz alan avukat Gümüş, Hatipoğlu'nun daha önce "PKK'nın şehre saldırı düzenleyeceği, çocukların okula gönderilmemesi yönünde Lice halkını uyardığı, kimsenin çocuğunu okula göndermediği" yönünde ifade verdiğini, fakat o gün çocukların okula gittiğine dair belgelerin bulunduğunu belirterek 15 kişinin ölümü, bazı ev ve iş yerlerinin zarar görmesi, köylerin boşaltılmasına ilişkin sorularının sanığa yöneltilmesini istedi.

Hatipoğlu, görev yaptığı dönemde, terör örgütünden ve çatışmalardan rahatsız olan vatandaşların bulundukları köylerini terk ettiklerini belirterek şöyle konuştu:

"Köylerin yerini değiştirme ya da köylerin boşaltılması kararı Bakanlar Kurulu'na aittir. Lice’de bize saldıranlar belli noktalara mevzilenmişlerdi. Orada sadece halka ait binalar zarar görmedi, askeriye ve okullara ait devlet kurumları da zarar gördü. Daha sonra o saldırganlar, halkın arasına karışıp kayboldular.

Göreve geldiğimde Diyarbakır'da 2 bin 500 PKK terör örgütü mensubu çeşitli ilçelerde idi. Bunun esas sebebi de coğrafyanın bu tür olaylara elverişli olmasıdır. Beni o bölgede çok fazla seven insan da vardı. Seçimlerde adaylığımı koysam hiçbir siyasi parti desteği olmadan seçilebilirdim. Bunun yanında sevmeyenler de vardır. Lice'den ayrılırken 150'ye yakın terörist kalmıştı. Gece sabahlara kadar gençler sokaklarda dolaşabiliyordu. Benim o bölgede yaptığım görevimin izahı budur."

Avukat Gümüş'ün "Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın ölümüne sebep olan silah ve buna ait mermi bulundu mu?" sorusunu da cevaplayan Hatipoğlu "O silahı, yani keskin nişancı silahını hiç bir zaman ele geçirmedik. Olaylar sona erdikten sonra olay yerine çekimlere gelen TRT muhabirine bazı canlandırmalar yaptık. O programda görülen silah ve mermiler, olayda kullanılanlar değildir. Komutanımızın şehit edildiği silahın bir benzerini gösterdik. Bir mermi bulundu ama komutanımızı vuran mermi mi onu bilemem. Her yerde mermi vardı çünkü" ifadelerini kullandı.

Söz alan mağdur avukatlarından Yunus Muratakan'ın, güvenlik güçlerinin operasyonlarıyla ilgili sorusuna "devlet sırlarına ilişkin bu ve benzer sorulara cevap vermeyeceğini" söyleyen Hatipoğlu, avukatın tuzak sorular sorduğunu öne sürdü.

Hatipoğlu, "Güya bombaların köyü etkileyeceğini söylemeye çalışıyor. Ama operasyon planlanırken bir şey kullanılacaksa bunun hesabı yapılır. Zaten öyle bir tehlike olsa pilotlar o bölgeyi bombalamaz. O insanları biz öldürmedik, orada yaşayan insanlar benim vatandaşım. Bana verilen görev devletime karşı gelen insanları yakalamaktır. Bizim orada yaptığımız meşru müdafaadan başka bir şey değildi. Helikopterler Lice üzerine ateş etmedi. Olay yerine gelen ilk helikopter silahsızdı, diğeri ise PKK'lı teröristlerin kaçış bölgesi olan dağın yamacına ateş eden Kobra tipi helikopterdi" diye konuştu.

Hatipoğlu, Bahtiyar Aydın'ın vurulmasına ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Saat 09.00 sıralarında nereden geldiğini bilmediğim bir roket yakınıma düştü. Uzun namlulu silahtan gelen mermiler düşmeye başlayınca atışların nereden yapıldığını anlamak için siper aldık. Mermilerin şehirden geldiğini fark ettikten sonra askerler o noktaya ateş açtı. Daha sonra Bir üsteğmeni zırhlı araçla şehre gönderdim. Şehrideki okulların ve iş yerlerinin kapalı olduğunu, basit bir taciz ateşi değil planlı bir saldırı yapıldığını, her yerden ateş açıldığını söyledi. Ben de Bahtiyar Aydın paşamı bilgilendirdim. O da hemen birliklerin operasyon bölgesinden çekilmesi talimatını verdi. Bulunduğumuz yerdeki herkes mevziye geldi. Eğer orada PKK başarılı olup bizi, yani Bahtiyar Aydın ile beni öldürse ya da esir alsa dünya çapında bir eylem olacaktı. Daha sonra birlikler yaklaştı ve Lice'ye zırhlı araçları gönderdik. Askerleri güvenli bölgeden alıp bizim yanımıza getirdi. Bu esnada bir astsubay açılan ateşle şehit oldu. Bahtiyar Paşa birliği sevk idare ediyordu, mevzileri geziyordu. Ben de, 'Hedef olabileceği ve uzaktan görülebileceği' yönünde kendisini uyardım. Daha sonra birkaç adım attığımda yanındaki subayın bağırdığını duyunca paşamızın sağ gözünün altından vurulduğunu gördüm. Hemen bir helikopter istedik, Bahtiyar Paşayı zırhlı araçla Yatılı Bölge Okuluna götürdük. Helikopterle gönderdiğimiz hastanede şehit oldu. Kurşunun hangi taraftan geldiğini kestiremedim. Bahtiyar Paşanın nasıl vurulduğuyla ilgili değişik senaryolar üretildi. Ben gerçeği anlatıyorum. Yapılan otopside atışın yakından yapılmadığı belirlenmiş, nereden yapıldığını bilemem."

İfade sonrası mahkeme heyeti, müşteki konumundaki 4 kişinin davaya katılımını kabul ederken, avukat Muratakan'ın Hatipoğlu'nun tutuklanması yönündeki isteminin reddine, sanık avukatının "sanığın duruşmalardan vareste tutulması" talebinin kabulüne karar vererek eksik belgelerin tamamlanması için duruşmayı erteledi.

- İddianame ve davanın geçmişi

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin ölümü nedeniyle dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu ile o dönem üsteğmen olan emekli Jandarma Kurmay Albay Tünay Yanardağ hakkında, "taammüden öldürme", "halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası istenmişti.

Güvenlik gerekçesiyle Eskişehir'e nakledilen davanın, bu kentte TMK ile görevli mahkeme olmaması nedeniyle Yargıtay tarafından İzmir'de görülmesine karar verilmişti.

İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan davanın ilk duruşmasında, sanık avukatının talebi üzerine "soruşturma izni alınması" için yargılama durdurulmuştu. Sanığın dosyası Adalet Bakanlığına gönderilmiş, HSYK, "soruşturma iznine gerek olmadan yargılamanın yapılabileceği" yanıtını verince dosya yeniden görülmeye başlanmıştı.


Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.