Abdullah Tuna

Abdullah Tuna

Tüm Zamanların En Değerli Varlıklarına

Tüm Zamanların En Değerli Varlıklarına

         8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1800’lü yıllarda bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma koşulları için greve giden kadın işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından çıkan yangında fabrika önüne kurulan barikatlardan kaçamayarak ölmeleriyle gündeme geldi. Burada yüz yirmi dokuz kadın işçi yanarak öldü. Bu olay 1970’li yıllardan bu yana onların anısına uluslararası düzeyde Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmaktadır. Fakat tüm diğer anma günlerinde olduğu gibi bu gün de çok fazla gerek dünyada gerekse ülkemizde anlamını bulamamıştır. Zira BM tarafından yapılan araştırmalara göre dünyada kadınların,  işlerin % 60’ını yaptıkları halde toplam gelirin ancak % 10’una sahip oldukları bir gerçektir. Aile içi suçların % 90’ı kadınlara karşı işlenmektedir.

         Öncelikle sizler bir güne hatta bir yıla sığmayacak kadar değerlisiniz. Anamız, eşimiz, arkadaşımız, can yoldaşımız, Allah’ın insanlığa rahmeti kadınlarımız. Hanların, hakanların önünde saygıyla eğildiği bir şeref abidesi olan kadınlarımız.

          Burada kadınlarımızı Türk İslam toplumu açısından geçmişten günümüze değerlendirmek istiyorum.

         Geçmişten günümüze Türk İslam toplumlarında kadın önemli bir yere sahiptir. Eski Türklerde aile en değerli sosyal birlik olduğundan kadın ailenin temelini teşkil eder. Türk destanlarında kadın erkeğin biricik yoldaşı ve bir tamamlayıcısıdır. Törenlerde hakanın yanında oturur. Siyasi ve idari görüşlerini beyan ederdi. Hatta Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile barış anlaşmasını Mete Han’ın hanımının imzaladığı bilinir.

         Kırgızların Manas Destanı’nda kadın evin namusunun koruyucusu, tüten ocağın ateşidir. Kazaklarda kadına verilen değer şu atasözünde anlamını bulur : “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik ise kadındır.” Ebul Gazi Bahadır Han Oğuz ilinde yedi kızın uzun yıllar beylik yaptığını anlatır.

         Türkler İslam la şereflendikten sonra ise geleneklerinde zaten var olan kadına saygı daha da pekişip anlamını bulmuştur. Ortaçağda toprağa gömülen kız çocuğunu, bir mal gibi alınıp satılan kadını, günümüzde Batı medeniyetinin etkisiyle reklam aracı olarak kullanılan o kutsal varlığı İslam yüceltmiş ve “Cennet anaların ayakları altındadır.” diyerek ona en büyük manevi değeri vermiştir.

         Peygamber Efendimiz (SAV) Veda Hutbesi’nde “Ey insanlar, sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Ben size onlara iyi davranmanızı vasiyet ediyorum. Onlar size Allah’ın emanetleridir” buyurmuşlardır. Kuran-ı Kerim’de adına sure indirilecek (Nisa) kadar önemli kabul edilmiştir.

         Cumhuriyet döneminde Atatürk bir toplumun kadın erkek birlikte kalkınabileceğini bunların birinin ihmal edilmesinin ülke için büyük bir hata olacağını şu ifadelerle dile getirmiştir: “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan oluşur. Mümkün müdür ki bir kitlenin bir parçasını ilerletelim diğerini görmezden gelelim de tümü ilerlemeye imkân bulabilsin.”

 

         Sonuç olarak dünyada Türk kadınından başka hiçbir kadın çift sürmek, tarla ekmek, ormandan odun taşımak, aile ocağının dumanını tüttürmek, cephe gerisinden harp malzemesi taşımak, çocuk doğurmak, erkekler gibi huysuz bir varlığı idare etmek ve en önemlisi çocuğunun ilk öğretmeni olarak onu topluma hazırlamak gibi görevleri bir arada yürütemez. Onun içindir ki ona saygı belirli günlerle sınırlı olmamalıdır.

Sizin için daha yazacak çok şey var ama buna ne kâğıt ne de mürekkep yeter.
En büyük şairlerin bile kelime hazineleri sizin yüceliğinizi anlatmaya yetmez. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Tuna Arşivi
SON YAZILAR