Ziya Uysal

Ziya Uysal

Vurun abalıya!

Vurun abalıya!

        Gelişmiş ülkeler ileri teknoloji ve eğitimlerle iş kazalarını çok azaltmıştır. İnşallah onlara yetiştiğimiz zaman bizde de azalacaktır. Ama şu anda bizde henüz ne o ileri teknolojileri satın alacak sermaye gücü, ne de halkımızda onlardaki gibi yıllardır süregelen, doğal davranış haline gelmiş bir iş güvenliği eğitim düzeyi var. Bu konuda yetişmiş insanımız, devlet olanaklarımız, yasalarımız da çok yetersiz. Vize belası sebebiyle ileri ülkelerdeki iş güvenliği uygulamalarını tam inceleyecek seyahat serbestimiz bile kısıtlı. Ama iş kazalarında işverenleri yargılarken onu, devletin ve toplumun bu durumunu dikkate almadan suçluyoruz, bu haksızlıktır. Çalışan da reşit ve mümeyyizdir. Hiç kimse, kimseyi zorla çalıştırmıyor. Yıllarca aynı işte, aynı şartlarda çalışıp, bir gün kendi dikkatsizliği ve tedbirsizliği yüzünden kaza yapan bir çalışanın hiç mi sorumluluğu olmaz? Bu örneği yaşamış ve mağdur olmuş çok sayıda işveren var.        

        Biz, henüz işçi sicil defterini bile zorunlu yasal belge yapamamış bir ülkeyiz. Avrupa ülkelerindeki gibi, yasalarda işverenlerin dolduracağı bir işçi sicil defteri zorunlu tutulsaydı, koruyucu malzemeleri kullanmamakta, iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymamakta ısrar eden işçilerin bu durumu siciline işleneceğinden, iş kazaları büyük ölçüde azalırdı.      

        Bu günkü yasalara göre işverenler çalışanların insafına kalmıştır. Bir çalışan isterse bilinçli olarak küçük bir iş kazası yapıp, işvereni yıllarca mahkemelerde süründürebiliyor.

İşle ilgili olmadan gelişen birçok hastalıklar, yıllar sonra tazminat konusu olabiliyor. Çalışan da yetişkin ve aklı başında olduğu halde bu yasalar çalışanı aklı ermez çocuklar gibi görüyor. İşletmelerde çalışan iş güvenliği uzmanı bile iş kazası geçirse işverenin yakasına yapışılıyor. En üzücü olanı da işveren veya işletme sorumlusu yüzde yüz suçsuz, kusursuz bile olsa yine de işyeri açmak ve insanlara iş vermekten dolayı taksirle kazaya sebebiyet vermiş sayılıyor, suçlu sayılıyor, ihmalci veya kusurlu sayılıyor. Bu durum müteşebbisi üretimden soğutan,  rantiyeciliğe iten, çok büyük,  milli bir tehlikedir. Bu halde kim işveren olmak ister?

        İş yerinde iş kazası meydana gelen, suçsuz- günahsız bir işletme sahibini hapis cezasıyla yargılamak, illa da bir kusurunu bulup hapse atmak adaletle izah edilemez. Bu yasaları çıkaranlar, bir de kendilerini o işverenin yerine koyarak düşünmelidir. Ama nerdee, maalesef bu yasaları çıkaranlar da, uygulayanlar da, hiçbir zaman işveren konumunda olmamış, belki de hiçbir zaman olmayacak olanlardır. Onlar ancak bu satırları okuduğunda, çokbilmiş bir tavırla kızarlar veya gülüp geçerler.              

       Allah korusun, bir iş kazası durumunda devletin eksiği ve yanlışı da, işçinin hatası ve kusuru da, bütün sorumluluk da işverene yükleniyor. İşvereni illa da kusurlu çıkarmaya kurgulanmış yasalarla, her iş kolu için yetki verilmiş iş güvenliği uzmanlarıyla, bilmediği işleri de iyi bilen bilir kişilerle, işvereni baştan mahkum etmiş bir ülkeyiz biz şu anda. Önceki dönemlerden intikal eden, benzer haksızlıklar düzeltilirken (İntibak yasası gibi), bu yasalar da bu halde bırakılmamalı, acilen düzeltilmelidir.      

       İş yerinde iş kazası meydana gelen bir işveren, bilerek, isteyerek, kasıtlı ve planlı olarak vurup kıran, yakıp yıkan, otuz bin kişiyi kasten öldüren teröristlerden bile nerdeyse daha çok suçlanmaktadır. Hırsızlar, uğursuzlar, teröristler, zehir tacirleri vs. ortalıkta dolaşırken ekonomik krizlerde gerçekten iflas edip, ödeyemediği çekler sebebiyle hapiste yatan iş adamlarının olması, hiçbir ihmal ve kastı olmadığı halde iş kazası sebebiyle yine hapiste yatan işverenlerin olması vebal olarak hepimize yeter. Bu ülkede birileri kalkınmayı yavaşlatmak için, işverenlere iyi nazarla bakmayı engelleyen bir kamuoyu oluşturmuş ki, işveren olmanın   yanında teröristlik bile çok sempatik kalıyor. Televizyon dizilerinin ve filmlerin çoğunda bile işveren rolündekiler kötü karakteri canlandırıyor. Bu hiç adil değil.

     Bunun önüne geçilmezse ülkemizde meydan, gerçekten çıkarcı, gerçekten acımasız ve üç kağıtçı olan, çok az sayıda işverene kalacaktır. Bu yüzden işsizlik ve fakirlik de tekrar yükselişe geçecektir, herkesin haberi olsun. Unutmayalım ki, 70 Cent’e muhtaç olduğumuz günler daha dün gibi yakındır. Allah Devletimize, Milletimize zeval vermesin. Allah’a emanet olunuz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ziya Uysal Arşivi

SAPMA

16 Eylül 2019 Pazartesi 00:01
SON YAZILAR