Erdal Küçükşehir

Erdal Küçükşehir

Yeni Dönem Ekonomik Strateji

Yeni Dönem Ekonomik Strateji

Ülkemizde ne yazık ki gündem o kadar sık ve çabuk değişiyor ki arada birçok önemli detay unutulup gidiyor. Mart ayının ikinci haftasında Bursa’da “Uludağ Ekonomi Zirvesi” toplantıları yapıldı. Bu yıl 3.sü yapılan bu toplantılar umarım gelecekte Davos’ta yapılan toplantılara bir alternatif oluşturur. Davos toplantılarının 1970’lerden bu yana yapıldığını düşünürsek henüz yolun başında olduğumuz bir gerçek. Burada değinmek istediğim husus toplantıda konuşan Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan’ın, Türkiye’nin yeni dönem ekonomi stratejisini katılımcılarla paylaşmasıydı. Önümüzdeki yıldan itibaren 2 yıl G-20’nin dönem başkanlığını yapacak olan Türkiye’nin artık gelişmeleri izleyerek  kendisine yön vermekten çıkarak küresel ekonomik gelişmelere yön veren bir konuma geleceğini söyleyen Sayın Babacan yaşanan küresel krizde sona yaklaşıldığını ancak krizin finansal kaynaklı olması sebebiyle çıkışın geciktiğini, özellikle gelişmiş ülkelerde kriz sonrası borç stoklarının artışından kaynaklanan ek vergi artışları ve bütçe kesintilerinin olası etkilerini katılımcılarla paylaştı. Gelişmekte olan ülkelerin önümüzdeki 10 yıllık dönemde geçmiş 10 yıllık performansını göstermeyeceğini, daha düşük büyüme rakamlarının normal olduğunu, ancak buna rağmen gelecek 10 yılda dünya ekonomisine yine ülkemizin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin lokomotif olacağını belirtti. Sayın Babacan, sosyal güvenlik, bankacılık ve Kamu Maliyesi noktasında yaşanan gelişmeleri de paylaştı. Bugün Türkiye’nin bütçe disiplini, kamu borcunun oranı ve bankalarına olan güven konularında hakikaten Avrupa’nın ilerisinde olması hepimiz adına gurur verici bir gelişmedir. Bununla beraber yeni dönemde ülkemizi bekleyen tehditleri ve alınması gereken önlemleri de sıraladı Sayın Ali Babacan.

Bunları sıralarsak:

1-) Cari açık: Sayın Babacan bu hususun ekonomimiz için kırılgan olduğunu cari açığın finansmanının yurtdışı kaynaklı kredilerle karşılandığını belirtirken bulunduğu seviyenin çok kaygı verici olmasa da bu seviyeye hızlı çıktığını bu bakımdan tedbirli olunacağını zira artık kamunun borcunun sürdürülebilir olduğunu ama özel sektörün bu konuda tedbirli olması gerektiğini belirtti. Orta vadede cari açıkla ilgili ciddi tedbirler alınacağı için artık finansmana ulaşmak daha zor olacaktır. Orta vadede paranın daha kıymetli olacağını unutmayalım.

2-) İnsan Kaynağı: Sayın Babacan Türkiye’de çalışma yaşındaki nüfusun ortalama eğitim süresinin 6,5 yıl olduğunu ve dünya ile kıyaslandığında bu eğitim süresi ile böyle milli gelire sahip başka bir ülkenin olmadığını belirterek bu sürenin mutlaka artması gerektiğini ve eğitimde ciddi adımlara gerek olduğunun altını çizmiştir. Orta ve uzun vadede tüm sanayici ve işadamlarımız insan kaynağını iyi yönetmek ve her bir personelin oluşturduğu katma değerin, o şirketin toplam katma değerini yarattığını bilmek zorundadır.

3-) Yerli Kaynaklar: Enerjide dışa bağımlı olan ülkemiz cari açığı oluşturan petrol ve doğalgaz ithalatına bağımlı durumda. Buna alternatif üretmek zorundayız. Bu bakımdan gerek nükleer santraller gerekse yenilenebilir enerji kaynakları önümüzdeki dönemde son derece önem kazanacak. Bu alanlara yeni teşvikler ve destekler olacağını Sayın Babacan da belirtmiştir.

4-) Tasarruf Oranları: Türkiye’de tasarruf oranlarının düşüklüğüne değinen Sayın Babacan, bu oranların iyileştirilmesi için bireysel emeklilik ve sigortacılık gibi sektörlere ağırlık verileceğini söyledi.

5-) Yüksek Katma Değerli Üretim: Türkiye’nin ekonomik ve yapısal dönüşümü için son derece kritik bir alan. Gelecek dönemde AR-GE desteklerinin ciddi anlamda artması planlanmaktadır. Burada üniversitelerin, teknokentlerin ve Tübitak’ın daha etkin roller üstleneceğini söylemek doğru olur. Artık Türk malları dünya da yenilikçi, markalaşmış ve yüksek katma değerli olmak zorundadır.

Gerçekçi olmak gerekirse 2023 vizyonu hayal değil. Bu ülke hâlâ bir cazibe merkezi durumunda ama başta da belirttiğim gibi keşke bu kadar yapay gündemlere enerji harcamak yerine bu yapısal problemlerimiz  dile getirilse. Güç dengesinin Asya’ya kaydığını ve Türkiye’nin bu kıtanın kapısı olduğunu unutmasak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erdal Küçükşehir Arşivi
SON YAZILAR